Sempozyumun açılışında konuşan Ateşyan, konumu itibarıyla siyasetten uzak kalması gerekli olan patriklik makamının, Türk-Ermeni ilişkileri söz konusu olduğunda iyi niyetle yaklaştığını ve esas konumuna ters düşmeden, yapıcı telkinlerde bulunmayı bir görev addettiğini söyledi. Ateşyan, cemaatlerinin, Ermeni milletine aidiyeti, Hristiyanlık inancı ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı gibi üç kutsal değerinin bulunduğunu söyledi. Türkiye Ermenileri Patrikvekili Başepiskopos Ateşyan: “Ermeni sorununun uluslararası platformlarda iskambil kağıdı destesindeki joker olarak kullanılmasına bir son verilmesinin zamanı gelmiştir” “Özellikle parlamentoların asli görevleri olan yasamayı bir yana bırakıp, yargıçlık, hele hele uzmanı olmadıkları tarih konusunda kararlar oluşturma mekanları haline gelmelerini anlamak mümkün değildir.”dedi. (! HYETERT)
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı ile İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Türk Ocakları İstanbul Şubesi, İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü işbirliğiyle düzenlenen 19-20. Yüzyıllarda Türk-Ermeni İlişkileri Sempozyumu, Cemil Bilsel Konferans Salonu’nda başladı.
Sempozyumun açılışında konuşan Ateşyan, konumu itibarıyla siyasetten uzak kalması gerekli olan patriklik makamının, Türk-Ermeni ilişkileri söz konusu olduğunda iyi niyetle yaklaştığını ve esas konumuna ters düşmeden, yapıcı telkinlerde bulunmayı bir görev addettiğini söyledi. Ateşyan, cemaatlerinin, Ermeni milletine aidiyeti, Hristiyanlık inancı ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı gibi üç kutsal değerinin bulunduğunu söyledi.
Ateşyan, Anadolu toprağının asırlardan beri var olan Türk-Ermeni ilişkilerinin beşiği olduğunu anlatarak, şunları kaydetti:
“Bu ilişkilerin tarihi ise bu beşikte birlikte büyümüş, birlikte yaratmış, birlikte birçok olumlu gelişmelere imza atmış iki çocuğun yaşam hikayesidir. Ne yazık ki 20. yüzyılın ilk yarısında Birinci Dünya Savaşı’nın acı dolu günlerinde cereyan eden olumsuz olayların, bu iki çocuğun ilişkilerinde bir kırılma noktası oluşturduğuna tarih ilmi tanıklık etmektedir. Birinci Dünya Savaşı’nı Türkler veya Ermeniler çıkarmadı. Tıpkı, Osmanlı Devleti’nin duraklama, gerileme ve yıkılış dönemlerinin sorumlusunun Ermeniler olmadığı gibi. Fakat bir gerçek var, Osmanlı Devleti’nin devlet otoritesinin zaafa uğramasından Ermeniler zarar gördü.”
-“Kısır döngülerin artık kırılması gerek”
Türk ve Ermeniler’in ortak tarihlerinde, sadece olumsuzlukları konuşmanın kimseye bir şey kazandırmayacağını dile getiren Ateşyan, kısır döngülerin artık kırılması gerektiğine inandığını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 24 Nisan 2014’te yayınladığı mesajın bir dönüm noktası olduğunu bildiren Ateşyan, bunun müslim-gayrımüslim Osmanlı vatandaşlarının hatıralarına gösterilen saygının bir ifadesi olduğunu belirtti.
Yaşanmış acıların, kederlerin unutulmayacağını fakat bunların bir intikam alma vesilesi olmasından da yarar görülemeyeceğini anlatan Ateşyan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Anadolu beşiğinin iki çocuğu bugün sakatlanmış durumda. Bu sakatlığın tedavi edilmesi, sakatlanmış iki çocuğun el ele yürümesi ve hatta sağlıklı geleceğe koşması bir gerektir. Bu sakatlığı tedavi edecek hekimler, Türk ve Ermeni taraflarının insan haklarına saygılı, sağduyulu, vicdan sahibi önyargılardan uzak hekimleridir. Sakatlığı tedavi edeceğini vaad eden bu tarafları umutlandıran yabancı hekimlerin ise sakatlığın giderilmesinden ziyade bunu daha da ilerletecekleri açıktır. Özellikle parlamentoların asli görevleri olan yasamayı bir yana bırakıp, yargıçlık, hele hele uzmanı olmadıkları tarih konusunda kararlar oluşturma mekanları haline gelmelerini anlamak mümkün değildir.”
Aram Ateşyan, söz konusu parlamentoların doğruyu yaptıklarını iddia edebileceklerine dikkat çekerek, “Bu parlamentolara sormak gerek. Yaptığınız doğruysa neden yüzyıl beklediniz? Yok eğer yaptığınız doğru değilse yanlış üzerinde ısrar etmek, yanlışı emsal almak niye? Ermeni sorununun uluslararası platformlarda iskambil kağıdı destesindeki joker olarak kullanılmasına bir son verilmesinin zamanı gelmiştir” diye konuştu.
Özellikle akademik alanda yapılacak nitelikli çalışmaların ilişkilerdeki tıkanıklığın kısmen de olsa açılmasına katkı sağlayacağını belirten Ateşyan, her iki halkı ilgilendiren yayınların çevirilerinin yapılarak iki dilde yayınlanmasının da yararlı olacağını düşündüğünü ifade etti.
Türkiye Ermenileri Patrikvekili Başepiskopos Ateşyan, iki halkın tarihini inceleme durumunda olanların birbirlerini subjektif duygularla küçümsememeleri ve derinlik yoksunu ithamlardan sakınmalarının da önemli olduğunu kaydetti.
Türkiye ve Ermenistan halklarının acılarının dineceği, yaraların sarılacağı ve bu mutlu günün birlikte selamlanacağını anlatan Ateşyan, “Bunun gerçekleşmesi için düşmanlığı körükleyen kin ve nefret söylemlerinin sarsılmaz bir azimle terk edilmesinin doğru olacağını düşünüyorum. Zira kanın kanla yoğrulmayacağı muhakkaktır. Tanrı barışa, esenliğe ve kardeşliğe hizmet etmek üzere yola çıkmış olanların çalışmalarını bereketlesin” diye konuştu.
-Diğer konuşmacılar
İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mahmut Ak da tarihin sayfalarında kavga ve husumetlerin de bulunduğunu belirterek, “Fakat tarih, aralarında sorunlar yaşayan zümre ve milletlerin aynı sıklıkta en azından birlikte hareket etme gayretinin zeminini aradıkları örneklerle de doludur” dedi.
Tarihi süreç içerisinde kırgınlıkların olabileceğine değinen Ak, “Ama bunlara saplanıp kalmak yerine yeni arayışlar her zaman olmalıdır. Ermeni milleti için Osmanlı milleti, sadıka tanımlamasını yapmıştır. Dostluğumuzun kadimi olduğu kadar ebedi olması gerek. Pek çok huzursuzluk ve husumete rağmen bizi yeni arayışlara sürükleyecek ümitler elimizde ve önümüzde” diye konuştu.
İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Cezmi Eraslan ise Türk-Ermeni ilişkilerinin temelinin 10 asrı aşkın bir süreye tekabül ettiğini belirtti.
Eraslan, Türk-Ermeni ilişkilerinin son 150 yılının kırgınlık ve ayrılık dönemi olduğunu ve meselenin bir bakımdan tarihi olmaktan çıkıp siyasallaştığını dile getirdi.
İstanbul Türk Ocağı Başkanı Dr. Cezmi Bayram da tehcirden bu yana 100 yılın geçtiğini ifade ederek, geçmişin acı, tatlı olaylarla yaşandığını söyledi.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Özkan da Türk-Ermeni ilişkilerinin, tarihi oluşum şartları içinde ele alınıp değerlendirilmesi gerektiğini dile getirdi.
Türkler ve Ermenilerin bin yıldan fazla birlikte yaşayıp aynı kültür değerlerini paylaştıklarının altını çizen Özkan, “Türk milletinin insana bakışı ayrımcı değil birleştiricidir. Tarihimizde dil din ırk ayrımı asla olmamıştır. İşkence ve soykırım vaki değildir” diye konuştu.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Abdurrahman Şen ise Türk-Ermeni ilişkileri konusuna önem verdiklerini belirterek, toplantının barışa önemli katkı sağlayacağına inandığını söyledi. – İstanbul
Yorumlar kapatıldı.