Bedo Gesaratsi
“Doğu Ermenileri” ve “Batı Ermenileri” gibi etiketler kullanmaktan mümkün olduğunca kaçınmaya çalışsam da, ne yazık ki bu metnin ele almaya çalışacağı konu sebebiyle buna mecbur olacağım. Buna benzer etiketler kullandığınızda, ironik bir şekilde “AYRILIK” yaratmaya da mahkum edilirsiniz. Halbuki varlığını gezegenimizin neresinde sürdürmeye çalışıyor olursa olsun, sadece tek bir Ermeni Milleti vardır ve dili de Ermenice’dir ; farklı lehçeler, şiveler ve ağızlar gibi zenginliklerimiz ise bu gerçeği değiştirmez ; aksine pekiştirir.
Dil konusu açıldığında, özellikle Batı Ermenileri’nin (Büyük ölçüde Ermenistan, Kafkasya ve İran dışındaki bölgelerde yaşayan toplulukların) bir kısmına hakim olan “kibir” beni hep şaşırtmıştır. Ezici çoğunluğunun Ermenice kelime hazinesi “բարի լոյս”, “գիշեր բարի” ve birkaç “ekstra” kelimeden ibaret olan bir topluluğun (nedenleri anlaşılabilir ama bu nedenler bugün vardığımız noktayı meşrulaştırmak için yeterli değildir) ; bütün hayatlarını Ermenice konuşarak sürdüren bir diğer(!) topluluğu “Kaba Ermenice Konuşmak” ya da “Ermenice’nin doğrusunu bilmemek” ile eleştirebilmesi; ego’nun, “bilmediğini bilmemekten zevk alma” özelliği ile açıklanabilir.
Doğu Ermenicesi’nin anlaşılamamasının(!) temelde sadece iki sebebi vardır..:
1 – Batı Ermenilerinin (çoğunluğunun) kelime hazinesinin fazlasıyla eksik, “HİÇ YOK” ‘a yakın oluşu.
2 – Doğu Ermenilerinin alfabedeki her bir harfin temsil etmekte olduğu “ses” karşılıklarının telaffuzunu aslına en yakın şekilde gerçekleştiriyor olmaları.
Örneğin “ողջոյն” kelimesi , İstanbul’da yaygın olarak kullanılan ve basımı İstanbul’da gerçekleştirilmiş olan sözlüklerde de eşyanın tabiatı gereği yer almaktadır ; fakat çoğunluk bu kelimeden bihaberdir ; ve Doğu Ermenicesi konuşan bir Ermeni’den bu kelimeyi duyduğu anda birdenbire şaşırıverir(!). Bu kelimenin anlaşılamıyor olmasının , kendi kelime hazinesinin eksikliğinden kaynaklandığını değil de, Doğu Ermenicesi konuşanların aslında Ermenice’yi bilmiyor(!) olmalarından, ya da çok farklı(!) bir Ermenice konuşuyor olmalarından kaynaklandığını düşünür. Ermenice kelimeler, yaşadığımız gezegenin her tarafında aynı anlama sahiptirler, ve istisnalar dışında yaygın olarak da kullanılırlar. Batı Ermenicesini (ki ne yazık ki artık yukarıda örneğini verdiğim bir kaç kelimeden(!) ibarettir) “sular seller” gibi konuştuğunu ve anladığını iddia eden bir birey eğer Doğu Ermenicesi’ni anlayamıyorsa ; suç Doğu Ermenicesi’nde değil, Ermenice’deki harflerin işaret ettiği doğru “ses” telaffuzundan ve Ermenice’mizin zengin kelime hazinesinden bihaber, “Ermenice bildiğini” zanneden öznenin kendisindedir.
Doğu Ermenicesi konuşan topluluklara, sırf alfabedeki 38 (36) harfin her birinin tam ses karşılıklarını verdikleri için dahi müteşekkir olunmalıdır. Doğu Ermenicesi varlığını sürdürüyor olmasaydı, ne yazık ki bu ses’ler de geri dönüşü olmamak üzere kaybedilmiş olacaktı. “Բ Պ Փ – Դ Թ Տ – Ր Ռ – Գ Կ Ք – Ջ Ճ Չ – Ծ Ձ Ց ” harflerinin hepsi de birbirinden FARKLI ses’lere işaret eder ve bu sesler, Armenian Highland (Հայկական լեռնաշխարհ) adı verilen coğrafi alanı anayurdu saymış Ermeni’lerin, henüz Ermeni Alfabesi yaratılmadan once de konuşma dilinde kullandıkları sesler’dir. Ermeni Dili, pek tabii Ermeni Alfabesi yaratılmadan once de konuşma dili olarak varlığını sürdürmekteydi, ve Alfabe tam da bu sesleri karşılayacak şekilde oluşturuldu. Mesrop Mashdots’la zeka yarıştırmaya bu denli hevesli oluşumuzun sebepleri ayrıca tartışılabilir fakat şapkamızı önümüze koyup, bilinçli bir şekilde düşünmeyi deneyelim..: Eğer “Թ”, ve “Դ” harfleri (bizim alışageldiğimiz gibi) aynı sesi vermekteyse, neden iki ayrı harf yaratılmış olsun? Iki ayrı harfin yaratılma ihtiyacı doğmuştur çünkü aslında amaç birbirinden FARKLI sesleri temsil edebilmektir. Doğu Ermenicesi kullananlar (en azından ezici çoğunluğu diyelim) bu seslerin tam karşılığını veriyor oldukları için, bir dilin “ses” zenginliğinin bekçiliğini de yapmaktadırlar.
Bu seslerin hakkı verilerek, DOĞRU TELAFFUZLA konuşulan bir Ermenice’yi anlayamıyor olmanın, yukarıda belirtildiği gibi sadece iki sebebi olabilir..: DOĞRU telaffuz’dan bihaber olmanın bireyin kendisinde yarattığı “şok” durumu, ve daha da onemlisi, kelime hazinesinin eksikliği.
Batı Ermenicesi’nin hakim olduğu bölgelerde, “Ուղղագրութիւն” sınavlarının(!) öğrencilerimiz için “ezber” çalışması haline gelmiş olmasının sebebi budur. Biz, dolayısıyla öğretmenlerimiz ; bu sesleri unuttuk, kaybettik ve sanki “Դ” VE “Թ” aynı sesi veriyormuş gibi telaffuz etmekle kalmadık, öğrencilere de o şekilde öğrettik. Tıpkı “Գ – Ք”, “Բ – Փ”, “Ջ – Չ” ve “Ձ – Ց” harfleri gibi. Dolayısıyla “Ուղղագրութիւն” da bir EZBER aktivitesine dönüştü ; aslında hiç de öyle olmadığı halde aynı ses’i işaret eden(!) iki ayrı harfin kelime içinde nerede kullanıldığını öğrenmek, daha doğrusu ezberlemek zorunda kaldık.
Bu eksikliğin yarattığı gereksiz karışıklık, kendini Ermenice isimlerin ve kelimelerin Latin Harfleriyle yazılışlarında da gösterdi. Halbuki “Կոմիտաս” ismi, Latin Harfleri ile yazıldığında “KOMİTAS” olarak yazılır, çünkü “Կ” harfinin doğru ses karşılığı Batı Ermenileri’nin (ezici çoğunluğunun) zannettiği gibi “G” değil, “K” ‘dir. “տ” harfinin doğru ses karşılığı ise aslında “T” ‘dir. Կոմիտաս’ın kendisi bile ismini Latin Harfleri ile yazması gerektiğinde, “Komitas” olarak yazıyordu. Neden dersiniz?
Son söz.: Ermenice’ye gerçekten hakim olan bir birey (ister Doğu Ermenisi, ister Batı Ermenisi olsun), sanılanın aksine Doğu Ermenileri ile konuşurken değil, konuşulan dilin içinde bulunduğu hazin durum sebebiyle Batı Ermenileri ile konuşurken zorluk çeker ; çünkü (istisnalar kaideyi keşke bozsaydı) “ana okulu” düzeyinde bir kelime hazinesi ile muhatap olmak ve kendi kelime hazinesinin çıtasını aşağı çekmek zorunda kalır. Örneğin ingilizce konuşurken, “merhaba” anlamında bir karşılık vermek için sadece “Hello” kelimesini kullanmak zorunda değilsinizdir. Pek çok eşanlamlı (ya da yakın anlamlı) kelime vardır, ve siz sırf bu eşanlamlı kelimelerden bihaber olduğunuz için, İngiltere İngilizleri’ni “DOĞRU” ingilizce’yi bilmiyor(!) olmakla suçlayamazsınız. Aynı şey Doğu Ermenicesi için de geçerlidir. Doğu Ermenileri (dil konusunda kendilerine has günahları olsa da) Ermenice’yi (elbette ki) Batı Ermenilerinden çok daha zengin bir kelime hazinesiyle, çok daha doğru konuşmaktadırlar.
Bir “Dil”, onu konuşanların kelime hazinesi kadar vardır. Yaşam döngüsünün hangi alanında vuku bulması gerekirse gereksin, dürüst bir iç hesaplaşma hiç birimiz için kolay değildir ; fakat bireysel gelişimin ve ancak bireysel gelişim sayesinde varolabilecek kültürel zenginleşmenin de olmazsa olmazıdır. Kelime hazinemizin eksiksiz(!), telaffuzumuzun kusursuz(!) ve dili en doğru kullananların da Batı Ermenileri olduğunu düşünmek ; üstelik bunu yaparken Paruyr Sevak’ın ve Yeghishe Charents’in şiirlerini yazdıkları dili anlayamamakta olduğumuz için yakınabilmek, Doğu Ermenicesi’ne önyargılarla yaklaşmak ve “tepeden” bakmak; bu ve benzeri tutumları benimseyenlerin Ermenice’den bihaber olduklarını göstermekle kalmaz, gelecek kuşaklara tüm zenginliğiyle aktarılması gereken bir derya’yı damla damla yok edecek süreci de (sanki yeterince hızlı değilmiş gibi) hızlandırır.
Daniel Varujan’a ve Ruben Sevak’a borçlu olduğumuz kadar ; Paruyr Sevak’a ve Yeghishe Charents’e de borçlu olduğumuzu unutmamamız gerekir.
Aşağıda ayrıca, “Grapar” ile ilgili bir video paylaşıyorum ; meraklıların ilgisini çekecektir..:
http://www.youtube.com/watch?v=2fwVR1TnAcg
Պետրոս Կեսարացի
Bedo Gesaratsi [apkarbedo@yahoo.com]
Yorumlar kapatıldı.