İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

‘Türkiye yaptığı soykırımlarla yüzleşmelidir’

ABDEM’in Köln Üniversitesi’nde organize ettiği “Soykırım, Adalet ve Yüzleşme; 1915’ten Şengal’e Soykırımlara Hayır” isimli konferans ikinci gününde “yüzleşme ve dünya deneyimleri” isimli oturumla başladı. Dünyadaki örneklerinin dile getirildiği konuşmalarda, Türkiye’nin tarihte yaptığı soykırımlarla yüzleşmesi gerektiği belirtildi. Avrupa Barış ve Demokrasi Meclisi’nin (ABDEM) öncülüğünde Almanya’nın Köln Üniversitesi’nde dün başlayan “Soykırım, Adalet ve Yüzleşme; 1915’ten Şengal’e Soykırımlara Hayır” konferansı, ikinci gününde “yüzleşme ve dünya deneyimleri“ isimli oturumla başladı. Birçok kişinin katıldığı konferansta söz alan Dr. Elmar G.M. Weitekamp, Ragıp Zarakolu, Özgür Sevgi Göral ve Christine Martineau, dünyadaki yüzleşme ve hakikat komisyonlarının çalışma ve deneyimlerini aktardı.

‘GÜNEY AFRİKA DENEYİMLERİ UYGULANMALI’
Avukat Virginie Düsen’in moderatörlüğünü yaptığı oturumda söz alan Güney Amerika ve dünyanın birçok yerinde soykırım ve hakikati araştıran Dr. Elmar G. M Weitekamp dünyadaki soykırım ve hakikat komisyonlarının kurulma tarihine dikkat çekti.
Dr. Elmar G.M. Weitekamp Güney Afrika’da kurulan hakikat komisyonunun çalışmalarına ilişkin “Kendi geçmişiyle yüzleşemeyen ülkeler günün birinde mutlaka karşınıza çıkar. Örneğin, İspanya’da Franko dönemi hiçbir zaman araştırılmadı ve yüzleşilmedi. Hep üstü örtüldü. Şimdi yeni yeni araştırılıyor. Bu da sorun çıkarıyor” dedi.
Güney Afrika’da kurulan hakikat komisyonunun deneyimlerine de değinen Dr. Elmar G.M. Weitekamp, şöyle konuştu: “Tarihte her ne kadar ilk hakikat komisyonu Güney Amerika’da kurulduysa da en sonuç alıcı komisyon Güney Afrika’da oldu. Bu komisyon on binlerce kişiyle görüşüp, 75 bin toplu duruşma yaptı. Birçok sorunu açığa çıkardı. Bunun dünyanın birçok yerinde uygulanması gerekiyor.”
Dünyadaki soykırım bölgelerinin tarihini anlatan Dr. Elmar G.M. Weitekamp, batı ülkelerinin yaklaşımlarını de sert bir dille eleştirerek, “Batı birçok hata yapıyor. Bir bakış açısı var. Gidip dünyanın birçok yerinde bu tür davaları yargılamaya çalışıyor. Bölgelerinin sistemine göre yöntem uygulamalı” diye konuştu.
Türk devletinin Kürdistan’daki soykırımlarına da değinen Dr. Weitekamp, şunları söyledi: “Kürtlere ve Türklere ‘siz uluslararası bir yargılamamı, yoksa ülke içerisindeki hukuk çevresinde mi bu davaların görülmesini istiyorsunuz? diye sorulması gerekiyor.”
‘ERDOĞAN SOYKIRIMI BAŞKA İFADE İLE SAVUNUYOR’
Türkiye’nin Ermeni soykırımını anlatarak, konuşmasına başlayan Ragıp Zarakolu, “Türkiye Ermeni soykırımını örtbas edemez. Burada Kürtler de partnerdi. Ama esas sorumlu Türkiye’dir” dedi.
Ermeni, Asuri-Süryani, Rum başta olma üzere, herkesin “Biz de katledildik, kimse görmüyor” seslerinin yükselmesini ise, yaşananların Hıristiyan soykırımı olduğunu gösterdiğini vurguladı.
Zarakolu, “Bunun adı da cihadın kendisidir. Çünkü halifeye biat etmediyseniz bu katliamlara maruz kalırsınız. Ve nitekim böyle oldu. Bugün Suriye’de olduğu gibi” dedi.
Ermeni soykırımın tarihi sürecine değinen Zarakolu, cumhuriyetin ilk yıllarında kısmen de olsa Ermeni soykırımı araştırılmaya başlandıysa da bu sonraki süreçte üstünün örtüldüğünü sözlerine ekledi. Ragıp Zarakolu, “Ermeni sorununu yazan birçok gazeteci ve aydın yargılanıyor. Tehdit alıyor. Bu bir kampanyaydı. Bu süreç Hrant Dink’in ölümüyle ortaya çıktı. Bugün bu soykırım Türkiye’de tartışılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bunu soykırım olarak ifade etmiyor, genel ifadeler kullanıyor. Bu da soykırımı kabul eden ayrı bir formülasyonu içerisinde barındırıyor” diye konuştu.
KAMBOÇYA DENEYİMLERİ
Fransız Av. Christine Martineau da Kamboçya deneyimini anlattı. Dönemin iktidarı tarafından yapılan katliamlarda 2 milyon kişi katledildiğini belirten Av. Martineau, şunları söyledi. “Bu katliamlara dair 35 yıl boyunca hiçbir yargılama olmadı. Her ne kadar Vietnam tarafından kısmen yargılamalar olduysa sonuç alınmadı. 2007 yılından sonra davalar başladı. 3 bin 800 kişi gelip mahkemelerde ifade verdi. Geçen yıl bunun sorumluları yargılandı. Kurbanlara tazminat verildi. Yine birçok anıt dikildi. Bunlar önemlidir. 35 yıl sonra da olsa yeni kuşaklara tarihi aktarmak önemlidir. Bunların yapılması gerekiyor.“
‘SORUMLULAR YARGILANMALI’
Özgür Sevgi Göral de Türkiye’nin geniş bir şiddet repertuarının olduğunu belirterek, “Bu devlet tarafından yıllarca unutma, bastırma ve örtbas edilmeye çalışıldığını dile getirerek, “Kürt Özgürlük Hareketi, bütün bunları gün yüzüne çıkardı. Yine Alevilerin itirazı vardı. Üçüncü itiraz ise Hrant Dink ile Ermenilerin itirazı oldu. Bu itirazlar, 15 yıldır çok şeyi değiştirdi. Bunun arkasında ise kuşkusuz çok güçlü ve bedel ödeyen bir mücadele söz konusu” dedi.
Dünyadaki bütün ülkelerin geçmişiyle yüzleştiği bir dönemde Türkiye’de katliamlar ve öldürmelerin olduğunu kaydeden Özgür Sevgi Göral, şöyle konuştu: Türk devleti sadece Kürt politikacıları öldürmedi. Orada birçok sivil halkı da katletti. Ama maalesef Türkiye’de yazar, aydın, düşünür dünyası ya iş birliği yaptı ya da sessiz kaldı. Bu da hizmet anlamına geliyor. Türk devleti, Şırnak’ta 1990 yıllarında katliamlar yaparken batı ve toplumun büyük kesimi bu bilgeye sahipti. Ama ses çıkarmadı. Onun için toplum bu yapılanların bir parçası.“
Türkiye’de uygulanan şiddetin dünyadan bağımsız olmadığını da vurgulayan Göral, “Türkiye’deki şiddet pratiği her ne kadar özgü olsa da dünyadaki şiddetin bir parçasıdır aynı zamanda. Çünkü kayıp, öldürme katletme yöntemleri Arjantin, Türkiye ve dünyanın birçok yerinde aynı. Yöntem, uygulama bir birine benziyor. Onun için dünyadaki örnekleri kendimize esas almalıyız. Dünyanın bir çok yerinde kurulan hakikat ve yapılan yargılamaların bir benzeri de Türkiye’de olması gerekiyor. Yeni ve yaratıcı yöntemlerle bunu yapmalıyız” diye konuştu.
Türkiye’de başlatılan çözüm sürecine de değinen Göral, sözlerini şöyle sonuçlandırdı: “Barış ve çözüm süreci bu dönemi tartışma ve hesap sorma açısında yeni bir alan açtı. Bence bizler bu alanı yeterince kullanmıyoruz. Ermeni soykırımı nerede durdu, hak ihlalleri ve öldürme yöntemleri nasıl oldu biz yeterince araştırıp, gün yüzüne çıkaramadık. Örneğin Arjantin’de bu çok iyi yapıldı. Buna kafa yormalıyız. Türkiye cezasızlığın olduğu bir yer. 90’lı yıllarda öldüren, katliamlara imza atanlar, bugün hala hayatlarını sürdürüyor. Bunların yargılanması gerekiyor. Eğer bunlar yargılanmasa bu suçlar tekrar edecektir. Dün Yüksekova’da yine bir genç kurşunlandı. Nerede? Bundan bir yıl önce öldürülen 3 gencin ölüm yıl dönümü protestosunda. Bu da her şeyin ne kadar açık ve net olduğunu gösteriyor.“
‘KÜRTLERİN TARİHİ KATLİAMLARLA DOLU’
Güney Kürdistan’dan konferansa Kurdistan Without Genocide kurum adına katılan Star Abdullah ise Kürtlerin tarihi soykırımları anlattı. Kürdistan tarihinin soykırım ve katliamlarla dolu olduğunu belirten Abdullah şunları söyledi: “Güney Kürdistan’da 1963 yılında Kerkük, 1980 yılında Fehli Kürtlere yönelik katliam, 1983 Barzan, 1984, 1987, 1988 yıllarında Halepçe, Enfal gibi katliamlar oldu. Burada Kullanılan kimyasal silahlarla on binlerce Kürt katledildi. Köyler, kasabalar bombalandı. Tarihi imkansız acılar yaşandı. Bizim tarihimiz katliamlarla doludur.”

Yorumlar kapatıldı.