Arzu Çakır
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye’de Cemevleri’ne ayrımcılık yapıldığını ve cemevlerinin de diğer ibadethaneler gibi hukuki olarak tanınması gerektiğini oybirliğiyle karara bağladı. Geçtiğimiz ay Türkiye’den yapılan bir başvuru üzerine Türkiye’nin zorunlu din dersi uygulamasını kaldırmasını ve Alevi inancına sahip yurttaşların inançlarına da ders kitaplarında eşit ölçüde yer verilmesini kararlaştıran Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden (AİHM) yeni bir karar daha geldi. AİHM, CEM Vakfı’nın başvurusu üzerine, ibadet mekanları ile ilgili uygulamalarda, Cemevleri’ne “ayrımcılık yapıldığını ve cemevlerinin de diğer ibadethaneler gibi hukuki olarak tanınması gerektiğini” karara bağladı.
Makeme, diğer dini kurumlara tanınan “elektrik faturalarından muaf tutulma” hakkının Cemevleri’ne uygulanmamasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) “din ve vicdan özgürlüğünü” düzenleyen 9’uncu maddesiyle bağlantılı olarak, “her türlü ayrımcılığı yasaklayan” 14’üncü maddesine aykırı olduğuna oy birliğiyle karar verdi. AİHM kararını, “Türk hükümeti, hiçbir geçerli ve objektif gerekçe sunmadan cemevlerini bu uygulamadan muaf tutmuştur. Cemevleri de tıpkı diğer mekanlar gibi ibadethanedir” sözleriyle ifade etti.
Cemevlerine “ibadethane” statüsü
AİHM, cami, kilise ve sinagoglara uygulanan elektrik faturası muafiyetinin, cemevlerine uygulanmamasının kabul edilemeyeceğini belirterek, “Cemevleri ibadet mekanları mıdır?” tartışmasına da son verir nitelikte bir karara imza attı. Zira, AİHM bu kurumları da ibadethane olarak tanımladı ve diğer ibadethaneler gibi hukuki olarak da tanınması gerektiğine hüküm getirdi.
Karar metninde, başvuru sahibi Cem Vakfı’nın yasalarca tanındığını ve Türkiye’de pek çok Cemevi yönettiğine atıfta bulunularak, “Aleviler’in özgürce ibadetlerini yerine getirebilmeleri, din ve vicdan özgürlüğünü düzenleyen AİHS’in 9. maddesiyle güvence altına alınmıştır. Bu vakıf, bünyesinde bir lokanta, bir kütüphane, bir konferans salonu, bir dershane, bir cenaze salonu ve bir de Cemevi bulunduran Yenibosna Kültür Merkezi’ni de yönetmektedir. Yenibosna merkezinde de cem toplantıları yapılan bir salon ile bir cenaze odası bulunmaktadır. Ayrıca Yenibosna’da gerçekleştirilen hiç bir faaliyet ticari bir karakter taşımamaktadır. Mahkeme, bu gerçeklerden yola çıkarak, Cemevleri de diğer dinlere ait mekanlar gibi ibadet mekanlarıdır. Devlet temsilcileri, neden Cemevleri’ne farklı bir uygulama getirildiği konusundaki savunmasında gerçekçi ve objektif bir gerekçe sunamamıştır. Dolayısıyla AİHS’in 9’uncu maddesiyle bağlantılı olarak din özgürlüğünü garanti altına alan 14’üncü maddesinin ihlal edildiğine karar verilmiştir” denildi.
Uygulanmazsa 9 ay sonra tazminat cezası
Kararın tazminata ilişkin bölümünde ise, tazminatın ileri bir tarihte belirlenmesi kararlaştırıldı. AİHM, tazminat kararı vermeden önce, Türk Hükümeti’ne, Cem Vakfı’na bir uzlaşma metni sunması için 9 ay süre verdi. Hükümet, Cem Vakfı ile uzlaşırsa tazminat ödemeyecek, aksi taktirde Mahkeme davayı yeniden ele alarak tazminat kararı da verebilecek. Hükümet, karara 3 ay içinde itiraz edebilecek.
668 bin YTL’lik elektrik faturası
Cem Vakfı yöneticileri, Yenibosna merkezinin Alevi toplumu için bir ibadet yeri olduğu, yasalarca kendi Vakıf’larının da diğer ibadet yerleri gibi elektrik faturalarından muaf tutulma hakkı olduğunu savunarak 2006’da hak arama yolunu seçti. Vakıf diğer ibadethanelere muafiyet hakkı tanınırken kendilerine ayrımcı davranılmasına itiraz ederek 27 Mayıs 2008’de Beyoğlu Adliyesi’nde dava açtı.
Mahkeme, Diyanet İşleri Müdürlüğü’nün “Alevilik bir din değildir, Cemevleri de ibadet mekanı değildir” görüşünü temel alarak başvuruyu reddetti. Vakıf 2009’da temyize gitti ancak üst mahkeme de Beyoğlu Adliyesi’nin kararını onadı. Yargıtay da, “Alevilik bir din değildir” tezine dayanarak kararı onayınca, iç hukuk yolları tükenen Cem Vakfı, 7 Mayıs 2010’da davayı AİHM’e taşıdı. Vakıf tarafından ödenmeyen faturaların toplamı, faiziyle birlikte toplam 668 bin YTL’ye ulaştı.
Arzu Çakır
Yorumlar kapatıldı.