İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Dersim, Atatürk sevgisi, Ermeni malları ve cehennem

Ekrem Ekşi
Televizyonlarda Dersim tartışmalarını izlerken hep şunu görüyoruz: “Dersim’de yaşananlardan Atatürk sorumlu tutulur, imajı zarar görür” korkusuyla, muhakkak birisi öne atılıp, bu uğurda kendini feda ediyor… Korunması gereken “insani değer” yok mu peki? Bu “değerler”, bir yerlerde, işte Dersim katliamında karşı karşıya geldiğinde ne yapacağız? Hangisini sağlam tutacağız ve hangisini korumaya çalışacağız? Ya da Ermeni Tehciri meselesinde karşı karşıya geldiklerinde? O dönem Anadolu’da yaşayan tüm Ermenileri, bir çete üyesiymiş gibi sunup, sonra “isyan çıkardılar” mı diyeceğiz yine? Başka kişiler, başka “değerler” uğruna, “kişilik intiharları” mı olacak televizyonlarda yani yine? “Dini değerlerimiz” de var tabii bizim. “Kul hakkı” diye bir şey var. Hani o Allah’ın; “Kul hakkıyla karşıma çıkmayın sakın!” dediği. Gasp edilmiş Ermeni malları var. Herhalde o “tazminat” dedikleri şey. Hani o “Gündeme gelecek” korkusuyla tirtir titrediğimiz. Neyse. Boş verelim bunları biz! “Atatürk sevgisini yaşatmak” hep birinci vazifemiz olsun bizim! Ermeni mallarını afiyetle yemeye devam edelim biz!

***
Televizyonlarda Dersim tartışmalarını izlerken hep şunu görüyoruz:
“Dersim’de yaşananlardan Atatürk sorumlu tutulur, imajı zarar görür” korkusuyla, muhakkak birisi öne atılıp, bu uğurda kendini feda ediyor.
O dönem aşağılanmış, çoluk çocuk demeden toptan suçlu bulunmuş o insanlar, bugün de ayni şekilde aşağılanıp, suçlanıyor:
“Dış güçlerin kışkırtmalarına geldiler. Onlarla iş birliği yaptılar. Eşkıyalık yaptılar. İsyan çıkardılar. Karakolları bastılar ve onlarca askeri öldürdüler.”
Şimdinin PKK’lılarıyla, o günün Dersimlileri eşitleniyor ve o günün Dersim bölgesi, şimdinin Kandil’iymiş gibi sunuluyor.
“Kandil’e yapıldığı gibi, oraya da operasyonlar yapılmış.” yani.
Bütün bunları sıradan insanlar söylüyor olsa, neyse. “Gerçekleri saklayanlar, yalanlarla kandıranlar utansın.” derdik ve geçerdik.
“Etiketi” olan, ne olup bittiğini çok iyi bilen insanlar bunlar:
Tarihçiler, gazeteciler, milletvekilleri.
Bilebile çarpıtan, bilebile yalan söyleyen ve katliamdan geçirilmiş o insanlara, bilebile iftiralar atan, büyük büyük unvanlı şahıslar.
Peki, bütün bu “kişilik intiharları” ne için?
Atatürk’ün “kişiliğini” korumak için herhalde.
Ona duyulan sevgiyi, sonsuza kadar yaşatabilmek için.
“Birinci vazife; Türk istiklalini ve Türk Cumhuriyetini korumak.” değil, herhalde artık. “Birinci vazife” artık bu!
 ” Atatürk Türk toplumunun bir değeri”
Korunması gereken “insani değer” yok mu peki?
Bu “değerler”, bir yerlerde, işte Dersim katliamında karşı karşıya geldiğinde ne yapacağız?
Hangisini sağlam tutacağız ve hangisini korumaya çalışacağız?
Ya da Ermeni Tehciri meselesinde karşı karşıya geldiklerinde?
O dönem Anadolu’da yaşayan tüm Ermenileri, bir çete üyesiymiş gibi sunup, sonra “isyan çıkardılar” mı diyeceğiz yine?
Başka kişiler, başka “değerler” uğruna, “kişilik intiharları” mı olacak televizyonlarda yani yine?
“Dini değerlerimiz” de var tabii bizim.
“Kul hakkı” diye bir şey var.
Hani o Allah’ın; “Kul hakkıyla karşıma çıkmayın sakın!” dediği.
Gasp edilmiş Ermeni malları var.
Herhalde o “tazminat” dedikleri şey.
Hani o “Gündeme gelecek” korkusuyla tirtir titrediğimiz.
Neyse.
Boş verelim bunları biz!
“Atatürk sevgisini yaşatmak” hep birinci vazifemiz olsun bizim!
Ermeni mallarını afiyetle yemeye devam edelim biz!
Zaten Yüce Allah, “üç beş gavurun” malı yüzünden, hem Türk, hem de Müslüman olan biz kullarını cehenneminde mi yakacak?!

http://blog.radikal.com.tr/turkiye_gundemi/dersim-ataturk-sevgisi-ermeni-mallari-ve-cehennem-80973

Yorumlar kapatıldı.