İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

AİHM Ermeni Milliyetçilerinin İddialarına Benzeri Görülmemiş Bir Darbe İndirdi

Maxime Gauin
Perinçek – İsviçre davasının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Yüce Divanı’nda görülmesi, 1915 olaylarının yüzüncü yılına tekabül edecek 2015 senesinin Ocak ayında olacak. Fransız Anayasa Konseyi’nin Şubat 2012’de Boyer’in sunduğu tasarınının 1789 İnsan Hakları Beyannamesi’ne aykırı olduğu yönündeki kararının ardından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararı, Ermeni milliyetçileri için büyük bir darbe olmuştu. Mahkeme, Doğu Perinçek’in ifade hürriyetinin ihlal edildiğine hükmederek, ‘ırkçılık’ ithamlarını reddetmişti. AİHM, “Türk hükümetinin Yahudi soykırımının inkarının bugün Yahudi karşıtlığının arkasındaki başlıca itici güç olduğu yönündeki görüşü paylaşılmaktadır. Aslına bakılırsa bu, uluslararası toplumun katı ve ihtiyatlı bir şekilde yaklaşması gereken süregelen bir hadisedir.

1915 yılında yaşanan trajik hadiselerin “soykırım” olarak nitelenmesine karşı çıkmanın (Yahudi soykırımını inkarla) aynı şekilde netice vereceği söylenemez” demiş ve kararına daha da çarpıcı şekilde şunları eklemişti; “Bu dava, Yahudi soykırımını inkara ilişkin görülen davalardan açık bir şekilde farklıdır. Holokost inkarcıları, sadece suçun kanuni olarak en basit tanımlamasına karşı koymamış aynı zamanda Nüremberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi Statüsü’nün 6. Maddesi C paragrafı uyarınca beynelmilel mahkemelerin açık hükümleriyle sabit olan tarihi gerçekleri reddetmişlerdir”.

Bu ayrım kilit öneme haiz ve kanıtlarla desteklenmiştir. Ermeni meselesi konusundaki tek uluslararası mahkeme teşebbüsü, Britanya hükümeti tarafından Malta’da gerçekleştirilmiş ve tam anlamıyla başarısızlıkla sonuçlanmıştır. 1919 – 1921 yılları arasında gerçekleştirilen ve iki yıldan fazla devam eden inceleme  sonrasında Malta’da tutulan 144 Osmanlı idarecisi aleyhinde yeterli delil bulunamamış, ele geçen Osmanlı vesikalarının bariz bir şekilde katliama neden olabilecek eylemlerden kaçınma konusunda ikazlar ihtiva ettiği ve yer değiştiren Ermenilerin muhafazasını emrettiği görülmüştür. Eğer soykırım olduğuna dair herhangi bir delil mevcut olsaydı, bunun İngilizler tarafından bulunabilmesi gerekirdi. Britanya ordusu tarafından el konulan bu Osmanlı vesikaları, 35 yıldan fazla bir süre önce Salahi Sonyel tarafından neşredilmişti.
“Ermeni Tehciri: Yeni Vesikalar Işığında Yeniden Değerlendirme”, Belleten, Ocak 1972 ve “Ermenilerin Yer Değiştirmesi: Dokümanlar, Ankara, 1978” adlı vesikalar da bunlar arasında yer alıyordu. Hiç kimse, bu emirleri “soykırım” suçlaması ile bağdaştırabilecek tatmin edici bir açıklama bulabilmiş değil.
“Dahası Mahkeme, “soykırım” teriminin ayrıntılarıyla tarif edilmiş hukuki bir kavram olduğunu düşünüyor… Mutlak ve kanıtlanması zor bir hukuki kavram.  Mahkeme, İsviçre mahkemelerinin sözünü ettiği “ortak uzlaşı” iddiasının davacının suçlu bulunmasını haklı çıkarmadığına işaret ediyor. Başka bir deyişle AİHM açık ve herkesçe bilinen bir gerçeğin farkına varıyor: Ermeni soykırımı konusunda “genel bir uzlaşı” söz konusu değil. Gerçekten de tartışılmaya başlandığı 1965 yılından bu yana aralarında Edward J. Erickson, Bernard Lewis, Guenter Lewy, Stanford Jay Shaw ve Gilles Veinstein gibi isimlerin yer aldığı muteber tarihçiler bu iddialara vesikalarıyla birlikte karşı çıktı.
AİHM’nin kararı Ermeni milliyetçilerinin iddialarının çekirdeğinden parçalanmasının daha önce görülmemiş bir örneği oldu. Tarafsız kalma geleneğini bozarak zayıf iddialarla Yüce Divan’a başvuru yapmayı kabullenen İsviçre hükümeti üzerinde büyük bir baskı kurulmuş olması şaşırtıcı değildi. Halihazırda ise AİHM Yüce Divanı üzerinde hem Ermenistan hem de Ermeni diasporasından inanılmaz bir baskı söz konusu.
Diğer taraftan  bu meselenin yeniden irdelenmesi, Ermeni aktivizminin mahiyetini bir kez daha gözler önüne serme fırsatı sunuyor. Davada İsviçre Ermenistan Derneği (ASA) ve Fransa Ermeni Dernekleri Koordinasyon Konseyi (CCAF) üçüncü taraflar arasında yer alıyor. ASA, 1992 yılında aynı zamanda Ermeni terör örgütü ASALA’nın da kurucusu olan James Karnusian tarafından kurulmuştu. Benzer şekilde CCAF’nin eş başkanları arasında ise ASALA’nın eski sözcülerinden Jean-Marc “Ara” Toranian ve 1980’lerde Ermeni terör faaliyetlerini destekleyen makaleler kaleme alan Mourad Papazian yer alıyor. 
Yüce Divan’ın önünde iki seçenek bulunuyor: ya ifade hürriyetini ya da “demokrasi” adına totaliter bir adalet fikrini müdafaa edenleri tercih etmek.
22 Kasım 2014 tarihinde Hurriyet Daily News tarafından neşredilen makale, İngilizce aslından Turkishny.com ekibi tarafından tercüme edilmiştir.

Yorumlar kapatıldı.