Ahmet Tan
Siz istediğiniz kadar… “Patrikhane, Eyüp Kaymakamlığı’na bağlı ‘cemevi gibi’ bir kurumdur!” türküsünü söyleyip durun.Amerika ve “Batı”, patrikhaneyi “yıllara ayarlı bir saatli bomba” gibi tutmaya devam ediyor. Tıpkı “Asmayın şartı” ile paketleyip sunduğu Apo’yu ve PKK’yi tuttuğu gibi…Biden ile Bartholomeos diz dize oturmuşlar, el ele poz veriyorlar. Devir, fotoğraflı mesaj devri. Obama mesajını beyzbol sopası ile veriyor.Yardımcısı Biden da TC vatandaşı patriğe “el vererek”…Bu topraklarda doğup da “el vermenin”, “güçleri birleştirmek, yardım etmek, fırsat vermek, işbirliği yapmak, yardımlaşmak, teslim olmak” anlamına geldiğini bilmeyen yoktur. PKK ile yürütülen sürecin “Bağımsız Kürdistan” kadar uzanabileceği gibi. (Bunlar da sosyalist. HYETERT)
***
Siz istediğiniz kadar…
“Patrikhane, Eyüp Kaymakamlığı’na bağlı ‘cemevi gibi’ bir kurumdur!” türküsünü söyleyip durun.
Amerika ve “Batı”, patrikhaneyi “yıllara ayarlı bir saatli bomba” gibi tutmaya devam ediyor.
Tıpkı “Asmayın şartı” ile paketleyip sunduğu Apo’yu ve PKK’yi tuttuğu gibi.
***
Joe Biden, dün “Ekümenik (evrensel) patriği ziyaret ettim” diye fotoğraflı bir tweet atmış:
(Tweet’in her türü Tayyip Bey’in tepesini attırabiliyor ama her nedense kendisi bizzat günde en az 3-5 tane atıyor- attırmaya devam ediyor!)
Aslında, Biden’ın tweet’i, Tayyip Bey’i bilmeyiz ama TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in tepesini attıracak türden.
Biden ile Bartholomeos diz dize oturmuşlar, el ele poz veriyorlar. Devir, fotoğraflı mesaj devri.
Obama mesajını beyzbol sopası ile veriyor.
Yardımcısı Biden da TC vatandaşı patriğe “el vererek”..
Bu topraklarda doğup da “el vermenin”, “güçleri birleştirmek, yardım etmek, fırsat vermek, işbirliği yapmak, yardımlaşmak, teslim olmak” anlamına geldiğini bilmeyen yoktur.
PKK ile yürütülen sürecin “Bağımsız Kürdistan” kadar uzanabileceği gibi.
Rum Patrikhanesi’nin “ekümenik” sıfatı da “Vatikan” gibi bağımsız bir şehir devleti sürecinin tescili olabilecektir! (“Ekümen” kavramı, “ekümeniğin hâkim olduğu coğrafi alan” anlamına geliyor!)
Pardon!
Bu son cümle/düşünce Sayın Cemil Çiçek’e aittir.
Çiçek, öteden beri ve sıkça patriğin yabancı ülke heyetleri ile (Üstelik Eyüp Kaymakamlığı’na bilgi vermeden…) çok sık görüşmeler yapmasından duyduğu rahatsızlığı dile getirmesi ile tanınan bir siyaset adamı.
Son yıllarda bu konuda pek konuşmasa da patrikhane ile ilgili hissiyatı/ fikriyatı arşivlerdedir:
-“Türkiye, Kıbrıs sorunu ve Fener Patrikhanesi ile kıskaca alınabilecektir. Patrik Bartholomeos, Lozan Antlaşması’na aykırı davranmaktadır!” (26.02.1995 Zaman)
***
Elbette davranır… ABD Lozan’ı imzalamadı ki!
Rahmetle ve Senfoniyle Anılmak!
Keşke Tayyip Erdoğan, Sabancı ailesinden azıcık ders alsa..
Aldığı dersi “zenginlik” ile sınırlamasa.
Çoksesli müziğe ve unvanını taşıyan senfoni orkestrasına Sabancılar kadar sahip çıksa!
Müzik ruhun gıdası elbet…
Ama müzisyenlerin ruhu ayrıca takdir ve alkış da bekliyor.
Bu anlamda dünyanın ruhen en aç ve acıklı durumda bulunan müzisyenleri Ankara’da, Cumhurbaşkanlığı Devlet Senfoni Orkestrası’nda! (CSO)
Her provada birbirlerine takılıp duruyorlar.
Yakında toptan terhis var.
Veda için Chopin’inki mi yoksa Mozart’ınki mi?
Cenaze Marşı’nın notalarını el altında tutalım?
***
O kadar da kötümser olmaları gerekmiyor.
Çünkü Tayyip Bey yine de onları koruyor. Örneğin Kaçak Saray’ın açılış töreninde İstiklal Marşı’nı onlara değil de mehter takımına çaldırdı.
CSO üyeleri için Kaçak Saray’ın açılışında İstiklal Marşı çalmak para çalmaktan beter, bir de müziğe kara çalmak olacaktı.
Her neyse, konumuz o değil.
Sabancı ailesi, Çukurova Senfoni Orkestrası eşliğinde merhum Hacı Sabancı’yı andı.
Eşi Özcan Sabancı sunuş konuşmasında “Sevgili varlığımızı rahmet ile de anarız, müzik ile de” dedi.
Bu, bir anlamda Sabancı aiesinin çağdaşlığa ve Cumhuriyet felsefesine olan inancının özetiydi.
Uvertürü “Adana’nın Taşları” ile yapan orkestra merhumun sevdiği türküleri, şarkıları seslendirdi.
Zamanın ruhunu ve ülke gündemini de gözetti.
Dinleyicilerin kalbinde Hacı Sabancı ve zihinlerde de “çözüm süreci” olunca Orkestra “Kürdilihicazkâr” bir düzenlemeye de yer vermeden edemedi.
Geçen yılki anma töreninde kızı Demet Sabancı piyanoda “My Way”i çalmıştı.
Bu defa da sürprizi eşi Özcan Sabancı yaptı:
Sahneye çıkarak orkestra eşliğinde “Gesi Bağları”nı söyledi.
İktidara hissen uzak olanlar, salonun Taksim’e yakınlığı yüzünden türküyü “Gezi Bağları” diye dinledi.
Konser Kültür ve Turizm Bakanlığı “şemsiyesi”nde gerçekleşiyordu ama davetiye gönderilen iktidar ricalinden tek kişi bile yoktu. Başta TBMM başkanı olmak üzere sayın bakanlar telgraf göndermeyi yeğlemişti.
Tek tek okunan telgraflar için bir tek alkış sesi duyulmadı.
Salonu dolduran İstanbul iş dünyasının “genel siyasi hissiyatı” için yeterli bir gösterge sayılabilir mi?
Bunun takdiri de sayın okurlara aittir!
Yorumlar kapatıldı.