Ayşe Günaysu
Kısacası Siyonizm, Yahudilerin bir yurt edinmeleri ve bir devlet kurmalarını savunan, yani kaderlerini tayin etme hakkını talep eden bir hareket. Yüzyıllarca dünyanın çok çeşitli yerlerinde en ağır şekilde zulüm gören, sonunda “uygar” dünyanın göbeğinde soykırıma uğrayan Yahudilerin, bundan sonra kendilerini ancak bir yurt edinerek ve bir devlet kurarak savunabileceklerini savunan, içinde çeşitli karşıt güçleri de barındıran bir siyasi bir hareket. İsrail ordusunda emirlere uymayı reddeden ve mahkemede “Ben bir Siyonistim. Ülkemi savunmak için orduya katıldım. Ama sivillerin de zarar göreceği bir bombardıman emrini yerine getirmeyi reddediyorum” diyen İsrail askerleri var.
***
Baktım 2009 tarihli bir yazım yeniden dolaşıma girip ilgi gördü, şımardım, eski yazılarımı arada paylaşayım dedim. Bu kez: “Bilmemek ayıp değil: Siyonizm Nedir?” Sevgili Armenak’ı unutmuyorum: Bu yazıya dikkat çekmiş, Siyonizmi küfür gibi kullanmayanların taşa tutulduğu bir ortamda yazıdan alıntı yaparak katıldığını belirtmişti. Ayşe Günaysu
Yıl 1894. Fransız ordusunda Yahudi Yüzbaşı Dreyfus Almanya yararına casusluk yaptığı iddiasıyla tutuklanır. Belge, Dreyfus’un yazdığı iddia edilen bir kağıt parçasıdır. Bilirkişi yazının Dreyfus’un yazısına hiç benzemediğine karar verince, mahkemenin isteğine uygun rapor yazacak başka uzmanlar bulunur. Fransız ordusunun istihbarat birimi, ne olur ne olmaz diye Dreyfus’un suç dosyasını kabartmak için düzmece belgeler hazırlatır. Kapalı oturumlarla sürdürülen hızlı bir yargılama sonunda, Dreyfus vatana ihanet suçundan mahkum olur, ömür boyu hapis cezasına çarptırılır. Halk ayaktadır. Sokaklar, caddeler “Yahudilere Ölüm” sloganlarıyla inler. Aydınlar sinmiştir, seslerini çıkarmazlar. İşte o zaman Emile Zola bütün Fransa’yı karşısına alma pahasına, Fransa Cumhurbaşkanı”na açık mektup şeklinde kaleme aldığı ve davada yapılan bütün haksızlıkları, sahtekarlıkları bir bir gözler önüne serdiği ünlü “Suçluyorum” (J’Accuse) yazısını yayınlar.
Bir Alman gazetesi için Dreyfus davasını izlemekte olan yazar ve hukukçu, Budapeşteli Teodor Herzl, duruşmalarından birinden çıktığında kendini “Yahudilere ölüm” diye bağıran kalabalıklar arasında bulur. Çağlar boyu, birbirinden uzak çeşitli coğrafyalarda krizlerden veba salgınlarına her kötülüğün sorumlusu görülen, diri diri yakılan, pogromlara uğrayan, mesleklerden men edilen Yahudiler, hala ölümle tehdit edilmektedir. Eve döndüğünde “Yahudi Devleti” kitabını yazmaya başlar. Herzl, Siyonizmin kurucusu, Dreyfus davası da Hannah Arendt’in deyişiyle “Siyonist hareketin şafağı” olacaktır. Ben Gurion Herzl için, “Yahudilerin Kudüs’e ve İsrail topraklarına dönme nostaljisini, özlemini, umutlarını bir düşten siyasi bir platforma dönüştürdü.” demişti.
Herzl 1896’da ilk Siyonist Kongre’yi düzenledi. Filistin’e göç daha önce başlamıştı. İkinci ve asıl büyük göç dalgası 1906’da yaşandı. İstanbul’da Mekteb-i Hukuk-i Sultani’de öğrenim görmüş olan, İsrail’in ilk Başbakanı Ben Gurion 20 yaşında bu göç dalgası sırasında Filistin’e geldi. Onunla birlikte gelenler Histardut’u (İşçi Sendikaları Konfedarasyonu), Kipad Holim’leri (sağlık kuruluşları), Kibbutz’ları (kolektif çiftlikler), Haşomer’leri (sosyalist gençlik örgütleri) kurdular, Siyonizmi sosyalist öğreti ve pratiklerle birleştirdiler. Süreç içinde Siyonist hareket bölünmeler yaşadı. Sol eğilimli Klasik Siyonizm ve sağ eğilimli Revizyonist Siyonizm şekillendi. Klasik Siyonizm içinde de iki kanat, güvercinler ve şahinler vardı.
1947 yılında BM Genel Kurulu Filistin’de biri Yahudi, diğeri Arap (o zaman Filistinliler “Arap” olarak adlandırılıyordu) olmak üzere iki devlet kurulmasına karar verdi. Araplar kararı kabul etmeyi reddederek İsrail’e saldırdı. İlk İsrail-Arap savaşıydı bu.
Bundan sonrası, ne olup bittiğini gerçek bir objektiflikle araştıran, meselelere melekler ve şeytanlar gözlüğüyle bakmayan Selin Çağlayan’ın, benim de bu yazıda yararlandığım “İsrail Sözlüğü” (İletişim Yayınları) kitabından okunabilir.
Kısacası Siyonizm, Yahudilerin bir yurt edinmeleri ve bir devlet kurmalarını savunan, yani kaderlerini tayin etme hakkını talep eden bir hareket. Yüzyıllarca dünyanın çok çeşitli yerlerinde en ağır şekilde zulüm gören, sonunda “uygar” dünyanın göbeğinde soykırıma uğrayan Yahudilerin, bundan sonra kendilerini ancak bir yurt edinerek ve bir devlet kurarak savunabileceklerini savunan, içinde çeşitli karşıt güçleri de barındıran bir siyasi bir hareket.
İsrail ordusunda emirlere uymayı reddeden ve mahkemede “Ben bir Siyonistim. Ülkemi savunmak için orduya katıldım. Ama sivillerin de zarar göreceği bir bombardıman emrini yerine getirmeyi reddediyorum” diyen İsrail askerleri var.
İsrail’in Haaretz gazetesi, Mira Sucharov’un; “Ben bir Siyonistim, Yahudilerin egemen bir ülke olmasını savunuyorum, ama Filistinlilerin de kendilerine ait, İsrail işgalinden kurtulmuş bir devlette yaşamalarını da savunuyorum,” diyen makalesini yayınladı 2011’de (http://www.haaretz.com/blogs/the-fifth-question/i-am-a-zionist-and-i-am-a-palestinian-nationalist-1.380432).
Bir başka Yahudi yazar Moriel Rothman de, “Siyonistim, tam da bu nedenle barıştan yanayım. Tam da bu yüzden Filistinlilerin bağımsızlık, kaderlerini tayin etme, baskıdan kurtulma özlemlerini daha iyi anlıyorum,” diyor (http://www.commongroundnews.org/article.php?id=26973&lan=en&sp=0).
Faşizm, ırkçılık, sömürü gibi kavramlar herhangi bir etnik ya da dinsel kimliğe ait olmayan, anonim kötülükler olarak kullanılırken, Siyonizmin Yahudiler tarafından icat edilmiş, salt Yahudilere mahsus bir zulüm makinası olarak anıldığı koşullarda, tarihi gerçekleri kasıtlı olarak yok sayarak Siyonist sözcüğünü Yahudileri tanımlayan bir küfür olarak kullanmak, soykırımlar üzerine bina edilmiş bir devletin başbakanı olan Erdoğan’ın geçen gün yaptığı gibi, onu insanlığa karşı işlenmiş suç kabul edilmesi çağrısında bulunmak, bir dünya halkına, dini inancına hakarettir, antisemitizme verilen resmi devlet desteğidir, nefret söylemidir, nefret suçlarını meşrulaştırmaktır.
Yorumlar kapatıldı.