Zeynep Tozduman
Din, mezhep ve etnik farklılık üzerine inşa edilen Irak anayasası, aslında İŞİD’in saldırıları için zemin hazırlanan Orta doğu ülkelerinden sadece biridir. ABD yetkililerinin açıklamasına göre önümüzdeki süreçlerde 30’a yakın ülke de aynı akıbeti yaşayacak. 2006 yılında El- Kaide’nin desteğiyle Irak’ta ”Irak İslam devleti ” adıyla kurulan İŞİD, ABD’nin Orta doğudaki kısa vadede kesmeyeceği sağ koludur. İŞİD’in Irak’ta kurulması ve örgütlenmesi ise asla tesadüf değildir.
İslam’ın hakim olduğu Orta doğu coğrafyalarında, Irak, Suriye, Lübnan, Ürdün, Nijerya, Libya, Mısır, İran v.b. ülkelerde, 21. yüzyılda bile çağ dışı yöntemlerle; kelle kesme, ufak yaşta kız çocuklarına nikâh kıyma ( pedofili) , İslam olmayan erkekleri sünnet etme, kız çocuklarının sünneti, kadın tecavüzleri, recm v.b. gibi insanlık dışı uygulamalar, hep nedense ( İslam elden gidiyor ) din adına yapılmaktadır.
Bu yüzdendir ki bu topraklarda acılar, kısa vadede çözülmeyecek gibi görünüyor.
Haziran 2014’de İŞİD’in Musul ve Ninova’yı işgal etmesiyle başlayan Şengal ve Kobane ile devam eden İŞİD terörü; Süryanilerin yaşam alanı olan bölgelerde etnik temizlikten sonra şimdi de ekonomik ve kültürel soykırımlar tam gaz devam ediyor.
Süryani halkı için soykırım, 1915’le bitmedi elbette, yaşadıkları bütün İslam coğrafyalarında hep aynı acıları yaşadılar. Yine bu halk ırak’ta 1933’de simele soykırımını yaşamıştır…
Gelin! Bir kaç gün evvel sosyal medyada okuduğumuz bir haberi hep birlikte hatırlayalım ” Kenya’nın başkenti Nairobi’de bir kadın ” mini etek giydiği için” erkeklerin saldırısına uğradı ve kıyafetleri erkekler tarafından paramparça edilerek erkek şiddetine maruz kaldı. Bir mini eteğe bile tahammül edemeyen radikal İslam anlayışı, Hıristiyan, Yahudi, Ezidi ve Alevi inancına sizce nasıl bir hoş görü gösterebilir varın siz düşünün, Musul- Erbil / Ankawa’da yaşayan Süryanilerin durumunu…
Haziran 2014’den bu güne değin Süryani ve Ermeni kültürüne ait kiliseler ve manastırlar bombardımana tutularak yerle bir edildi. Tarihi eserleri, Meryem ana figürleri, salt Islama aykırı olduğu gerekçesiyle kırılıp, döküldü. Musul ve Ninova’da sadece etno –dinsel ve ekonomik, kültürel soykırım yapılmadı. Büyük çaplı bir tarih katliamı da beraberinde yapıldı.
2014 Haziran’ında, ilk vurulan ve ilk unutulan halktır ne yazık ki Süryaniler. Ne özgür Basın ve medya kuruluşları, ne Emperyalist Batı, gözlerini bir türlü Süryani halkına çeviremedi. Belki de bu halk, anayurdu olan Mezopotamya ve Orta doğu topraklarında sonsuza dek unutturulmak isteniyordur kim bilir? Oysaki tarihçilere göre Anadolu coğrafyasının bilinen en kadim halkıdır.
Bu gün Süryani basın ve televizyon kuruluşları dışında, bir kaç Kürt basınında ve geçtiğimiz günlerde BBC’de yayınlanan, unutulan ve ısrarla görmemezlikten gelinen Süryani halkının acıları, az da olsa gündeme gelmesi yetmez ama evet…http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2014/11/141114_musul_gunluk?sthisfb
Bizler Süryani halkının acılarını görünür kılmadığımız sürece öncelikle insanlığımızı sorgulamak gerek.
Savaşın, Musul ve Ninova’da tam gaz sürdüğü geçtiğimiz haziran ayında;
Süryanilere neden hiç yardım eli uzatılmadı diye hep düşünür, dururum…
Süryani halkı için Türkiye halkları, neden hiç sokağa çıkmadı bu güne değin?
Süryani halkı, Şengal’de olduğu gibi silah ve insan gücüyle neden/niçin hiç savunulmadı? Geçen yıl Suriye/ Kesab’da Ermenilerin yaşadığı elim kederi bu kez Musul ve Ninova’da Süryaniler yaşadı. Musul ve Ninova bölgesinde yaşayan Ermenilerden de yaklaşık 200- 300 kişi Süryanilerle aynı kaderi bir kez daha paylaştı.
Yaklaşık 250.000 Süryani Katolik ve Asur/ Keldani yerinden, yurdundan edildiğinde Türkiye halkları , neden bu kadim Hristiyanların yüreklerine hiç su serpmedi?
Onlar Hırıstiyan bir halk olduğu için mi sessiz kalındı, görmemezlikten gelindi bu güne değin. Biz neden her katliamda ve soykırımda üç maymunu oynuyoruz. Gibi, gibi destekler veriyoruz nedense hep. Onlar İslam olmadığı için mi yüzyıldır kuzuların sessizliğine bürünüyoruz. Oysaki yüzyıllar önce Martin Kuther King, bu konuda duygularımı en güzel şekilde ifade etmiş ”her şeyin sonunda düşmanlarımızın sözlerini değil, dostlarımızın sessizliğini hatırlayacağız”.
Bizler ötekine yüreklerimizi yatırdığımız kadar, insanız. Bu topraklarda bir gün insanlık moda olacaksa, bu ötekine attığımız ilk adımla başlayacaktır.
Şahsımın da bizzat yer aldığı yardım kampanyalarına bakıyorum da sosyal medyada hep Şengal ve Kobane’ye yardım çığlıkları ile yüreklerimiz dağlanıyor…
Bir Süryani dostu, yazar, aktivist, gazeteci, insan hakları savuncusu, HDK ve HDP’li olarak soruyorum. Süryani halkı için neden bu ülkede Türkiye halkları hiç yardım kampanyaları düzenlenmiyor? Tüm bu soruların cevabını, elbette tarihi yeniden yazanlar verecektir.
8 kasım 2014’de İZMİR HDK kongresinde bir delege olarak, Süryani halkının acılarına neden duyarsız kaldığımızı eleştirdim. Şengal ve Kobane’de yaşatılan insanlık felaketi karşısında, direnenlerin yanında olmak bir diğerini unutmamızı gerektirmiyor. Aynı felaketi yaşayan Süryani halkının çığlığını nedense hiç duyamıyoruz. Bu anlamda Süryani halkına karşı insanım diyen herkesin özeleştiri ve özür borcu vardır.
Süryani halkının acılarını en çok gündeme taşıyacak ve yardım kampanyaları düzenleyecek siyasal yapılar başta HDK- HDP- DTK- DBP ve Sol- Sosyalist oluşumlardır diye düşünüyorum. Ayrıca bizler toplantı, panel, konferans ve mitinglerdeki dilimizi, Musul- Ninova-Şengal -Kobane diye değiştirmediğimiz sürece boynumuz Süryani halkına karşı hep bükük kalacaktır.
Şu anda Irak/Musul- Erbil ve Ankawa’da yaşam mücadelesi veren Süryani halkı İŞİD terörünün ilk kurbanlarıdır. 250.000 can, mülteci olarak gittiği yerde kış koşullarında yok- yoksul bir yaşama, bizler insanlık elimizi uzatmadığımız için mahkum edilmiş durumda. Musul’da kalanlar ise zorla İslamlaştırılmaya , başları örtülmeye, baskıyla İslami Eğitim almaya, cizye vergisi ödemeye, kadın ve kızları İŞİD tarafından ganimet olarak görülmeye devam etmektedir. Süryani halkı bu süreçte en çok yalnızlaştırılan bir halk olmuştur. Irak’taki Süryani halkına diaspora Süryanilerinin maddi- manevi destekleri olmasaydı, sürgün yaşayan bu halk bırakın barınmayı ve kış koşullarında yaşam savaşı vermeyi 250.000 insan açlık felaketiyle karşı karşıya kalacaktı. Bu hepimizin ayıbı olacaktı. Hani bu acı , bu çığlık hepimizindi !!!
BOP projesinin hayata geçmesi için yüzyıldır mücadele eden küresel güçler, sözde Arap baharıyla 4 yıl önce düğmeye bastılar. Coğrafi ve jeopolitik konumu itibarıyla o gün, bu gündür emperyalist güçler, Orta doğuyu kan gölüne çevirdiler. Savaş iklimine karşı, barış iklimini Musul- Ninova, Ankawa- Şengal- Kobane’de inşa etmek, halkların dayanışması ve ortak mücadelesiyle, küresel güçlere karşı direnmesiyle mümkündür. Aksi takdirde bu bitimsiz acılar, kadim halkların payına düşmeye devam edecektir. Bu gün tarifi imkânsız acılar, Ermenilerin, Süryanilerin, Kürtlerin, Ezidilerin, Şiilerin, Türkmenlerin, Nusayrilerin kısacası Sünni İslam olmayan her inancın ve halkın payına düşmüştür. Yarın sıra kimde dememek için kobane’deki onurlu direnişi hep birlikte büyütelim.
1915 de soykırım yaşayan Anadolu halkları ile Kızılbaş katliamı yaşayan inançlar, her soykırımda vurulanlar olarak, insanlık tarihinin utanç sayfasındaki yerini aldılar. Dersim generali Seyit Rıza’nın dediği gibi ” ayıptır, günahtır, zulümdür” tüm bu yaşatılanlar. Ne çok utançlarımız, ayıplarımız var bizim. 1915 Soykırımıyla yüzleşmediğimiz ve hukuksal olarak yargılamadığımız müddetçe, inancım odur ki utancımız bu ülkeden daha büyük olacaktır.
Bölge halkları, emperyalizmi ve kapitalizmi o topraklardan çıkarmadığı sürece dün El Kaide- El Nusra- Öso, bu gün yeni aktör İŞİD, Orta doğuda daha çok Kan dökecektir. Görünen o ki savaş ve katliamlar daha uzun süre kadim halkların canını yakmaya devam edecektir.
ZEYNEP TOZDUMAN
Yorumlar kapatıldı.