İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

“Yarın bile geçtir…”

Aidiyetin, vatandaşın devletle, ülkeyle kurduğu görünmez bir bağ olduğuna işaret eden Davutoğlu, o bağın zayıfladığı yerlerde kimsenin huzurunun bulunmadığını vurguladı. Davutoğlu, şöyle devam etti: “Türkiye’de hiç kimsenin ülkenin geleceğinden, siyasal sistemden ötekileştirilmediği, dışlanmadığı, herkesin sahip olduğu inançla, mezheple, etnik kimlikle rahatlıkla kendini özdeşleştirebileceği ama vatandaşlık kimliğinin bunların üstünde herkesi birleştiren bir kimlik olarak bütünleştiği yeni anlayışı yerleştirmemiz lazım. Çözüm süreci bu anlamda sadece Kürtlere dönük bir açılım değil, toplumun bütün kesimlerine dönük. Tesadüf değil yani. Gayrimüslim azınlıklara emlaklarının iade edilmesi. Onlar üzerinden bu topraklar benim de topraklarım dediği gayrimüslimler, yani bunu hissettiler.” Almanya’ya gittiğinde Süryani toplumunun ayinine katıldığını aktaran Davutoğlu, Köln’de aynı gün içinde camiye de cemevine de ziyarette bulunduğunu belirtti. Davutoğlu, “Büyük bir muhabbetle karşılaştık. Nihayet bu topraklarda bir kişi bile olsa, herkesin farklılığına saygı duymak lazım. Kimseye bir kimlik empoze etmemek lazım ama hukukun empoze ettiği bir kimlik var. O da vatandaşlık kimliği. Aksi takdirde düzen olmaz. Empoze eden dayatma anlamında değil ama hukuk düzeninin öngördüğü bir şey bu” dedi.

***
“Türkiye’de her şeyin normal seyrettiğini göstermek lazım”
Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Türkiye’de her şeyin normal seyrettiğini göstermek lazım. Normal seçimler normal vaktinde olur, haziranda. Bunun için toplumda bir seçim atmosferi beklentisi de oluşturmak doğru değil” dedi.
Davutoğlu, TRT ortak yayınında soruları yanıtladı. Çözüm sürecinde, kamuoyunun takvimi merak ettiğinin sorulması üzerine Davutoğlu, “Mesela 1 Ekim’de zihnimizde net bir takvim vardı. Şimdi artık bu şekilde sarsılmalar, savrulmaları gördükten sonra net bir takvim değil, sıralama konuşabiliriz. Yani kim ne yaparsa yaptığı şeyin mukavelesiyle yani olumsuz anlam mukavele değil, eğer bu yol birlikte yürünecekse atılacak adımlar…” diye konuştu.
Adımları atarken kimseye sormadıklarını dile getiren Davutoğlu, “2006’da TRT Şeş’i, Kürtçe yayını başlatırken biriyle müzakere ederek mi başlattık” ifadesini kullandı. Davutoğlu, “koşullar ideal olsa nasıl bir akış olacak” sorusu üzerine, 2015 seçiminin gerçek bir demokrasi şöleni halinde olmasını arzu ettiğini dile getirerek, hiçkimsenin dışlanmadığı, ötekileştirilmediği, kimsenin sandığa giderken Güneydoğu’da daha önce olduğu gibi “acaba bu sandık dolayısıyla baskı altında kalır mıyım” demeden görüşlerini açık yüreklilikle oya yansıtabildiği bir ortamda gidilmesini istediğini aktardı.
“EĞER GERÇEKLEŞSE ‘HEMEN ŞU ANDA’ DERİZ”
Davutoğlu, çözüm sürecinin nihai adımlarının o zamana kadar atılmasının hedefleri olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti: “En kısa zamanda, yarın bile geçtir. Bu gece deseler ki ‘bu gece şu adımlarla daha önce verdiğimiz sözlerin gereği Türkiye’yi terk edeceğiz ya da silahları terk edeceğiz’ dendiğinde yarın sabah onun gereği olan çalışmalar yapılır. Yani silahların terki anlamında nasıl bir prosedür olacaksa. Yani burada suça hiç iştirak etmemiş olanların topluma entegrasyonundan hukuki süreçlerin işletilmesine kadar daha birçok şey… Önemli olan bu bir anda değil, yani rehabilitasyon süreci vardır, sosyal bir anlamda bu süreç içinde atılacak birçok adım var, bizim de tanımladığımız.
Topluma yeniden kazandırılması adımları vardır vesaire. Bunların hepsini devreye sokarız. Barış ise sonucu, çözüm ise bir dakika bile çok uzun bir süredir. Eğer gerçekleşse ‘hemen, şu anda’ deriz. Ama ‘ben zaman kazanayım, bu arada güç biriktireyim, Suriye’de de şu olur, oradan da şunu alırım. Irak’tan da şöyle olur. Onun için biraz hükümeti oyalayayım, biraz kendi halkıma baskı uygulayım’ demeye başladığınızda, ‘o kadar bu iş kolay değil’ cevabını görürsünüz.”
“YÜREĞİMDEN GELDİĞİ GİBİ HİTAP EDİYORUM”
Başbakan Davutoğlu, Hacıbektaş’ta yaptığı konuşma hatırlatılarak, “Yeniden Alevi açılımı ve Alevilerle ilgili gündem var. Dersim tartışılıyor. Bunları niye konuşuyoruz bu dönemde” sorusu üzerine, konuşmasının siyasi hesap ya da propaganda yapma amacı taşımadığını, yüreğinden geldiği gibi hitap ettiğini vurguladı. “Bu makamda bulunmuyor olsaydım da bu ülkenin geleceğiyle ilgili düşünen birisi olarak aynı şeyi yapardım” diyen Davutoğlu, Türkiye’nin süratle ulaşması gereken noktanın tüm vatandaşlarda aidiyet hissini güçlendirmek olduğunu kaydetti.
Aidiyetin, vatandaşın devletle, ülkeyle kurduğu görünmez bir bağ olduğuna işaret eden Davutoğlu, o bağın zayıfladığı yerlerde kimsenin huzurunun bulunmadığını vurguladı. Davutoğlu, şöyle devam etti: “Türkiye’de hiç kimsenin ülkenin geleceğinden, siyasal sistemden ötekileştirilmediği, dışlanmadığı, herkesin sahip olduğu inançla, mezheple, etnik kimlikle rahatlıkla kendini özdeşleştirebileceği ama vatandaşlık kimliğinin bunların üstünde herkesi birleştiren bir kimlik olarak bütünleştiği yeni anlayışı yerleştirmemiz lazım. Çözüm süreci bu anlamda sadece Kürtlere dönük bir açılım değil, toplumun bütün kesimlerine dönük. Tesadüf değil yani. Gayrimüslim azınlıklara emlaklarının iade edilmesi. Onlar üzerinden bu topraklar benim de topraklarım dediği gayrimüslimler, yani bunu hissettiler.”
Almanya’ya gittiğinde Süryani toplumunun ayinine katıldığını aktaran Davutoğlu, Köln’de aynı gün içinde camiye de cemevine de ziyarette bulunduğunu belirtti. Davutoğlu, “Büyük bir muhabbetle karşılaştık. Nihayet bu topraklarda bir kişi bile olsa, herkesin farklılığına saygı duymak lazım. Kimseye bir kimlik empoze etmemek lazım ama hukukun empoze ettiği bir kimlik var. O da vatandaşlık kimliği. Aksi takdirde düzen olmaz. Empoze eden dayatma anlamında değil ama hukuk düzeninin öngördüğü bir şey bu” dedi.
“EKONOMİNİN KURALLARI NEYİ GEREKTİRİYORSA ONU YAPARIZ”  
Petrol fiyatlarındaki düşüş ve ekonomik gelişmeler hatırlatılarak nisan gibi erken seçim yapılıp yapılmayacağı sorulan Davutoğlu, şunları kaydetti: “Yok. Onu sorduğunuz için teşekkür ederiz, spekülasyonlar oluyor. Ben Başbakanlık görevini aldığımda da söyledim. Türkiye’de her şeyin normal seyrettiğini göstermek lazım. Normal seçimler normal vaktinde olur, haziranda. Toplumda bir seçim atmosferi beklentisi de oluşturmak doğru değil. Normal vaktinde oluyor. Bu anlamda önümüzde bir fırsat var diye değerlendirmeyiz açıkçası herhangi bir gelişme üzerine. Ama petrol fiyatlarının düşüşü olumludur. Daha da düşer. Ekonominin kuralları neyi gerektiriyorsa onu yaparız. Bunun seçimle bağlantısını kurmayız.”
“BÖLGEMİZDEKİ ŞARTLAR MALUM”
Davutoğlu, bedelli askerliğe ilişkin soru üzerine, bu konuda daha önce birkaç açıklamasının olduğunu anımsatarak, şöyle konuştu: “Kamuoyunda farklı beklentilerin oluşmasını hiçbir zaman arzu etmedim. Başbakanlık görevini aldıktan sonra bu dosya önümde bekleyen dosyalardan biriydi. Genelkurmay Başkanımızla konuştum, Milli Savunma Bakanımızla konuştum. Genel doğası gereği bu konunun kontekste ele alınabileceği konusunu da düşündüm.
Olayın iki yönü var. Bir, Genelkurmay’da aldığım brifingde bütün komutanlarımıza da söyledim, Türkiye’nin suretle aynen ekonomideki niteliksel sıçrama gibi savunma yapılanmasında da niteliksel bir sıçramaya ihtiyaç var. Yani daha profesyonel, daha etkin, teknolojiyi daha yoğun kullanan bir savunma yapılanması ki bu konuda çalışmalarımız var.”
Davutoğlu, “Profesyonel orduya gidiş mi” sorusuna, şu karşılığı verdi: “Bu da dahil olmak üzere. Zaten şu anda belli ölçülerde bu sağlandı. Belli yaşı geçmiş kişiler artık orduda efektif şekilde değerlendirilemeyecekse bu birikmenin de önüne geçmek lazım. Ama öbür tarafta da bölgemizdeki şartlar malum. Teskere tam biz bu konuları konuşurken 6-7 Ekim olayları yaşandı, Irak’ta, Suriye’de çok riskli bir atmosfere girildi, bu kararı alırken bütün bu riskli atmosferi de değerlendirmemiz lazım. Önümüzü rahat görebileceğimiz bir tabloda bunu değerlendirebiliriz. Aksi taktirde bir ihtiyaç olduğunda…
Bu ihtiyaç da öyle bir şey ki sık bir şekilde getirdiğin zaman tekrar gelecek diye kar topu gibi büyüyor tekrar tekrar. Çünkü herkes askerlik görevini yapmak yerine ertelemeyi düşünmeye başlıyor. Öğrenci affına ben çoğu zaman karşı çıkmıştım. Çünkü daha fazla şeye yol açar. Öğrencileri muhabbetle sevmeme rağmen. Ama verdiğiniz her af bir başka şeyi tetikliyor. Psikoloji olarak söylüyorum. Bunları değerlendirerek olabilecek en optimum kararı almaya çalışırız ama böyle bir beklentiyi hemen yarın olacakmış gibi gündemde tutmanın da kimseye bir faydası yok. Sükunetle herkesin gelişmelere bakması lazım.”

Yorumlar kapatıldı.