Aydınlanmacı ilerlemecilik böyle bir tanım yapınca, dinin de modern toplumlarda tedavülden kalkması beklendi. Aydınlanmanın kendisini bağladığı tanım bunu zorunlu kılıyordu… Din, hem öngörülere rağmen yok olmadığına, hem de sürekli ona öykünüldüğüne göre, mekanistik-evrimci anlayışın kestirmeciliğin teorisi çökmüştür. Bu fani yazıda dinleri veya Allah’ı kanıtlamak gibi bir iddiam yok. Sadece dine rasyonel yaklaşım biçimlerini irdeliyorum. Çünkü Allah, din, iman, özel metafizik yollarla kavranabilir. Bu manada, Allah’a ve dine imanın, rasyonel bir bakışla çürütülmesi mümkün değildir. Bunu yapabileceğini iddia eden kişinin önce çok iyi bir mümin olması gerekirdi (çelişki.) Reddettiğiniz, içinde olmadığınız bir süreci tanıyamaz ve orada ne olduğunu asla bilemezsiniz. Bir şeye ‘akıl dışı’ dendiğinde, had bilmenin gereği olarak, dışında kaldığınız şeye karşı da her zaman bilgisiz olacağınızı baştan kabul etmeniz gerekir. O zaman dürüst rasyonelin şu soruyu sorması gerekir: Eğer din ve iman bir türlü yok olmuyorsa, insanda bu varlıksal bir ihtiyaç mıdır? Kolakowski’nin cümleleriyle ‘Sair tatminlerle susmayan, ikame kabul etmeyen ve onlarda erimeyen dini ihtiyaç diye müstakil bir keyfiyet mevcut mudur?’
Dinler neden yok olmuyor?
Markar Esayan
Yorumlar kapatıldı.