İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermeni Mallarının Gaspı

İsmail Beşikçi Vakfı’nın düzenlediği 1915, Diyarbekir ve Kürtler Sempozyumu’ nda 1915 Ermeni Soykırımı na hazırlanan süreç toprak ve mal gaspları tartışmalarıyla ele alındı.

İsmail Beşikçi Vakfı’nın düzenlediği 1915, Diyarbekir ve Kürtler Sempozyumu İstanbul Bilgi Üniversitesi Kuştepe Kampüsü’nde gerçekleşen son oturumunda 1915’i Tartışmak başlığı konuşuldu.
  
İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Arus Yumul’un moderasyonundaki oturumda Osmanlı tarihçisi Hans-Lukas Kieser Bir Soykırım Faktörü Olarak Diyarbekir: Ermeniler, Kürtler ve Devlet başlıklı konuşma yaptı.
Duke University Kültürel Antropoloji Bölümü’nden Yektan Türkyılmaz1915 te 74 günlüğüne Ermeni direnişçilerin eline geçen Van’da olanları aktardığı oturumda Koç Üniversitesi Tarih Bölümü’nden Mehmet PolatelDiyarbakır’da Ermeni mallarının gaspını anlattı.

Kieser: Toprak meselesi soykırımın merkezinde
1913’te İttihatçıların kafalarında Ermeni Sorunu vardı. İttihat ve Terakki’nin bu anti-Ermeni dönüşümü 1910’larda Türkçülüğün genç nüfusa sahip olmasıyla gerçekleşti.
Erzurum Valisi Tahsin Bey önceleri Ermenilerin ileri gelenleriyle önemli ilişkileri varken 1915’e doğru Talat Bey’den gelen emirlere boyun eğdiğini görüyoruz.
Yine bu dönemde Osmanlı’nın yönetiminin merkezileşmesi bölgedeki Kürt önde gelenlerini rahatsız ediyor. Bu durum 19.yy’dan başlayı 1915’e  kadar süren bir süreç. Bu dönemde ileri gelenlerin toprak sebebiyle ileri gelenlerin ayaklanmalarını görüyoruz. Bu toprak meselesi Ermeni soykırımının merkezinde yer alıyor.
Türkyılmaz: Van Ermeni yönetimi Pan Ermeniciydi
Van’a yeni atanmış olan Vali Cevdet Bey İran dönüşünde çok öfkelenmişti. Çünkü Ermeni ve Rusya ortaklığı ile yeni bir isyana dönüşecek sürecin başlayacağını biliyordu. Buradaki ilk işi Daşnak liderliğini tasfiye etmek oldu. Sadece bir lider suikastten kurtuldu.
Bunun üzerine Ermenilerin ileri gelenleri Cevdet beyin karşı geleceği taleplerle karşısına çıktılar. Cevdet bey bunları kabul etmediler. Bunun üzerinde Ermeniler silahlı direnişi tek kurtuluş yolu olarak gördüler. Bu tahmil edilmeyen bir başarıyla sonuçlandı.
Eyaletteyse imhacı politikalar devam etti. İttihatçılar her başarısızlıkları için Ermenileri suçlu buldu. 74 gün süren direnişin ardından güçler yine el değiştirdi.
Van Ermeni yönetimindeyken hükümet Daşnak ağırlıklı ve Pan Ermeniciydi. Ermeni hükümeti burada Türkleri Kürtleri Asurileri ezidileri ve Yahudileri ayırıyordu.
Ermeni yetkililer Müslüman Kürtleri güvenlik tehdidi olarak görüyordu. Katliamın etkisiyle acite olmuş bir yönetim Müslüman Kürtlere acıma göstermedi.
Polatel: Mülksüzleştirme Ermeni soykırımında da kullanıldı
Diğer soykırımlarda da olduğu gibi mülksüzleştirme ve mülk transferi Ermeni soykırımında da var. Diyarbakır’da da bunun izini sürmek mümkün.
Ermeni mallarının soykırım esnasında gaspı yerel aktörlerin dahilini mümkün kılan soykırım öncesindeki transferden bağımsız değil.
Abdülhamit döneminde Ermenilerin iş yerleri evleri kilise ve okulları hedef seçildi. Meşrutiyetten sonra patrikhanede toprak komisyonu kuruldu.
Abdülhamit döneminde el konan mallar kapanın elinde kalıyordu. İttihat ve Terakki döneminde yönetmle Ermeni örgütlerinin görüşmelerinde en önemli gündem maddelerinden biri bu mallardı. Bu mallar yerelde de sorun yaratıyordu.
Örneğin Diyarbakır Valisi Hakkı bey 1914’te Dahiliye Nazırlığı’na yazdığı telgrafta ahalinin Valiliğe geldiğini, ıslahatla ilgili malların iadesini olup olmayacağını sorduğunu, Diyarbakır’da Ermeni nüfusunun az olduğunu bu nedenle Diyarbakır’ın ıslahatın dışında bırakılması gerektiğini yazmıştı. Şüphesiz bu telgrafın ardında malları gasp eden eşrafın büyük katkısı vardı.
Ağustos 1914’te Diyarbakır çarşısındaki yangın da Ermeni esnafın malları talan edildi. Yangının nedeni hiçbir zaman belli olmadı. Ama yangın çıktığında İttihatçı olan polis şefi Müslüman esnafa Hristiyan esnafın malların yağmalama izni vermişti.
Diyarbakır Valiliği’ne Doktor Reşit’in atanması da soykırım açısından çok önemlidir. Dr. Reşit’in 1915 için çok özel motivasyonu vardı. Örneğin 1915’te tehcir kararına rağmen Diyarbakır Ermenilerinin yüzde 75’ü Diyarbakır sınırları içinde öldürülmüştür.
DİYARBAKIR BELLEĞİNDEKİ 1915
İsmail Beşikçi Vakfı’nın düzenlediği 1915, Diyarbekir ve Kürtler Sempozyumu İstanbul Bilgi Üniversitesi Kuştepe Kampüsü’nde gerçekleşti.
Konferansın İstanbul Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümü’nden Doç. Dr. Bülent Bilmez moderasyonundaki “Belleklerdeki 1915” oturumunda Namık Kemal Dinç, İsmail Beşikçi Vakfı olarak gerçekleştirdikleri projeyi ve 1915 öncesi ilişkilerde toplumsal bir kurum olarak kirveliği anlattı.
Adnan Çelik’in 1915’in Kürtçede dile geliş biçimlerini aktardığı oturumdaSeda Altuğ Bugünden Geçmişe Ermeni Soykırımı Kürtler Toprak ve Devletler tebliğini sundu.
Dinç: Yüzleşme vicdanlarda
1915’in 100. Yılı gelirken bu durumun Kürtler tarafından nasıl hatırlandığını merak ettik. Bu projeye başlama sebebimiz buydu. Son yıllarda Kürtler bunu konuşmaya başladı. Neden anlatıyorlar bunu merak ettik.
Saha araştırmamızda karşılaştığımız kadarıyla bugün 27 yaşında olan insanlar bile çok canlı bir şekilde olan biteni anlatıyorlar. Bu hikayeleri batıda bu kadar ayrıntılı duymak mümkün değil. Peki neden canlı?
Çünkü hafıza mekan ilişkisi çok güçlü.  Bu hafıza mekanları 1915 ile bağlantılı. Ermenilerin tehcir edilmek üzere toplanması ve Kürtlerin “zindan” dedikleri yerlerde öldürülmesine dair Diyarbakır’ın her ilçesinde pekçok hikaye var. Ayrıca Ermenilerle Kürtler arasında binlerce yıllık bir tarih var. Bu anlamda ortak tarih önemli. Hafızanın bugüne kadar kesintiye uğramadan gelmesinin bir diğer sebebi de şiddet hikayeleri.
Bu hafızanın devamında sembolik yüzleşme var. Bu hikayelerde katliamlara karışanlara anlatılara göre ya lanetlenmiş, ya Ermenilerin öldürüldükleri gibi öldürülmüş ya da soyları kurumuş. Bu anlamda resmi olmasa da vicdanlarda bir yüzleşme mevcut.
Kürtler ve Ermeniler arasındaki kirvelik
Tebliğimin konusu olan kirvelik ise Alevilik’te çok önemli bir kurumdur. Keza Ezidilerle Aleviler, Ermeni ve Kürtler arasında kirvelik kurularak bir dini hiyerarşi tesisi devam etse de toplumsal iletişim de sağlanmıştır.
Sahada da araştırma yaparken Ermenilerle ilişkiler nasıl diye sorduğumuzda aldığımız cevap “Çok iyiydi, Biz kirveydik” cevabını alıyoruz.” Peki bu kirvelik 1915’te nasıl işledi. Kimisi canı pahasına kirvesini korudu, kimisi hemen sattı kendi eliyle öldürdü, kimisiyse hiç sesini çıkarmadı. Bunlarla da ilgili hikayeler anlatılıyor.
Çelik: Verilen isimler soykırımı anlatıyor
Sahada araştırma yaparken önceliğimiz insanların istediği dilde konuşmalarıydı. Sözlü tarih çalışmamızın yaklaşık yüzde 70’ini Kurmanci ve Zazaki de yaptık. Halk 1915 için hangi ifadeleri kullanıyorlar bunu öğrenmek istedik.
Araştırmamış sonucunda Kürtlerin ulus devletleri olmadığı için 1915’e merkezi bir anlam yüklemediği dolayısıyla bölgelerdeki insanların 1915’i deneyimleme biçimleri üzerinden adlandırma yaptıkları sonucuna ulaştık.
Kullanılan adlandırmalar arasından en önemlilerinden biri “Ferman” ve “Fermana Filehan”dı. Ferman sözcüğü Kürtçede Osmanlıda padişah emriyle yapılan zulme atıfla kullanılan bir sözcüktür. Devlet şiddetini temsil eder. Filehan ise Kurmançide Ermeniler için kullanılan sözcük. Zazacada ise bu adlandırma Fermana Armeniyan’dır. Bu adlandırma 1915’in hafızalarda devlet kaynaklı bir şiddet olarak yer aldığını bize gösteriyor.
Deme Qefle adlandırması da önemli. Bu adlandırma Çüngüş gibi yerlerde kullanılıyor ve “kafile dönemi” anlamına geliyor.
1938 Dersim Katliamı ile kullanılan Zazaca terteleye sözcüğü de Terteleye Armeniyan adlandırmasıyla 1915 için kullanılıyor. Günlük hayatta kullanılmayan sadece avlanmakla ilgili bir terim olan Firxune sözcüğü de Firxune Armeniyan adlandırmasıyla 1915 için kullanılan ifadelerden. Dema Birrine ise Kesme Dönemi anlamına geliyor. Bunun nedenini sorduğumuzda 1915’te ateşli silahlar olmadığı için balta ve bıçaklarla Ermenilerin öldürüldüğünü bu nedenle bu isimlendirmenin verildiğini öğrendik. Görüldüğü üzere bu adlandırmalar 1915’in şiddeti ve niteliği hakkında da bize bilgi veriyor.
“Soykırım kadınların hafızasında daha canlı”
Konuştuğumuz kişilerin ancak yüzde yirmisi kadın ancak onlar 1915’i daha detaylı anlatıyor. Bunun esas sebebi hayatta kalan ve Müslümanlaşan Ermeni kadınların sürekli evde olması ve kadınların kendi aralarında bu hikayeleri anlatması. Ayrıca kadınlar 1915 öncesi hayata dair de detaylı anlatı da bulunabiliyor, erkeklerse ancak soykırıma katılmış erkeklerden öğrendiklerini anlatıyor.

Yorumlar kapatıldı.