İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

1915’in Hayaletleri…

Aslı Aydıntaşbaş / asli.aydintasbas@milliyet.com.tr
100 yıl önce Kobani ya da Kobane diye bir yer yoktu. Bazılarının ısrarla “orijinal ismi” dediği Ayn el-Arab ise hiç yoktu.100 yıl önce orada Arab Punar ya da Arap Pınarı denilen ufak bir mezra vardı. Bu ufacık köyün tarihi, bugün Rusya’dan New York’a dünya gündemine oturan Kobani direnişinin gölgesinde unutuldu, gitti. Ama yine de anlatmaya değer… Berlin-Bağdat demiryolu, Osmanlı’nın son dönem en önemli siyasi ve ekonomik projesiydi. Eski haritalarda Arab Punarı’na ilk referans, Alman mühendisler tarafından inşa edilen demiryolunun Konya-Halep ayağında ufak bir istasyon olarak… Yıl 1912. O dönemde Suruç, 10 bin nüfuslu bir kaza. Urfa, Ermeni ve Arap nüfusun yoğun olduğu büyük bir yerleşim alanı. Arab Punarı ise dağın başı bir istasyon ve barakalardan oluşuyor. Ama Arab Punarı’nın tarih sahnesine çıkışı, 1915 Ermeni katliamlarıyla oluyor. Arap Punar’ı, tıpkı, Suriye krizinin başından beri duymaya alıştığımız Resul Ayn, Rakka ve Deyr-u Zor gibi, Anadolu’dan göç ettirilen Ermeni kafilelerinin yerleştirildiği “kamplardan.” Daha doğrusu, Halep veya Deyr-u Zor ve Resul Ayn gibi daha “ölümcül”, pek kimsenin sağ çıkmadığı kamplar için bir “transit” merkezi. Ermeni asıllı Fransız tarihçi Raymon Kevorkian’in iki ciltlik ‘Ermeni Soykırımı’ kitabında, 25 Eylül 1915’de Sivas’dan Arab Punarı’ndaki kampa yerleştirilen 15 bin kişilik kafilede, salgın hastalıklar nedeniyle günde 120 ile 170 kişinin öldüğü anlatılıyor. Garabet Kapijian, kamp boşaltılana kadarki 6 haftada 4 bin kişinin öldüğü söyleniyor.
Yazının Devamı: http://www.milliyet.com.tr/1915-in-hayaletleri-/siyaset/ydetay/1953564/default.htm

Yorumlar kapatıldı.