Taner Akçam
Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinin AKP dâhil tüm siyasi partilerde taşları yerinden oynattığı ve oynatacağı kesin. Biraz sancılı olabilecek ama Siyasi Partiler haritası biraz değişecek gibi… Bu değişimde en çok sancı çekecek partilerin başında CHP geliyor. İçinde ve dışında epey bir kesim CHP’nin değişip değişmeyeceği sorusu ile uğraşıyor. Gülsem mi ağlasam mı gerçekten bilemiyorum ama galiba ikincisi… Konu ne zaman açılsa, 1973’lü yıllarda, Ankara sokaklarında ve gençlik derneklerinde ve hatta CHP binalarında, CHP’nin içeriden değiştirilmesi konusunda yaptığımız bitmez tükenmez tartışmaları hatırlarım. Aradan 40 yıldan fazla zaman geçmiş, dile kolay… O gün bu gündür, bu CHP’yi dönüştürme işi, ilginç bir spora dönmüş vaziyette. Bu spora meraklı en son grup, 1970’lerde radikal sol örgütlerde yer alanlardı. Bu arkadaşlar hiç gerçekten CHP’li oldular mı bilmiyorum? İnanması zor; CHP’yi içeriden değiştirmeye çalıştılar mı, ona da inanmak zor! Galiba benim anladığım CHP’yi değiştirmek denen şey, CHP merdivenlerinden yükselerek kendine üst taraflarda uygun bir yer aramakla sınırlı.
Ve zaten bu yolun sonunda, CHP’yi değiştirmek için soyunanların görüp göreceği de kendilerinin değişmesi. Benim tanıdıklarımdan hiçbirisi toplum önüne çıktıklarında besmelesiz (Atatürksüz) konuşmaya pek başlamazlar.
Şimdilerde yeniden böyle bir rüzgâr var gibi…
Konuyu ilginç kılan, Kılıçdaroğlu’nun da partiyi yukarıdan değiştirmeye çalışması.
Son seçimlerde MHP ile ortak aday arayışları, Cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi vitrinde rahatlıkla “İslamcı kesimden” diye tanımlanabilecek adayların gösterilmesi bu çabalardan sadece bazıları.
Bu girişimler olumsuz sonuç verdi ve vermeye de devam eder! Niçin? Çünkü, CHP’nin problemi, neredeyse yarı-Faşist olarak tanımlanabilecek geleneği ile hesaplaşmaktan kaçması!
Otoriter- Bürokratik Kemalist bir geleneğin partisinin kendisini yenilemesi bu gelenek ile hesaplaşmasından geçer.
Kılıçdaroğlu’nun en büyü hatası, yenilenmeyi partinin siyasi geleneğinde araması yerine, partinin kültür kodları ile oynamasında.
Erbakan vitrinine başı açık koydukça demokrat olmuyordu! Siz de vitrininize başı örtülü veya İslamcı birisini koyunca demokrat olamazsınız. AKP, oy patlamasını seküler alana kayarak yapmadı! Becerdi beceremedi ayrı konu ama İslami gelenek ile demokrasiyi buluşturdu!
Naçizane tavsiyem, partinin durduğu seküler alanın kültür kodları ile fazla oynamayınız. Zararlı çıkarsınız… Üzerinde yükseldiğiniz seküler alanı demokrasi ile birleştirin yeter; ama sonunuzun AKP gibi olmamasına dikkat edin.
Milliyetçi arayıp MHP’ye yaklaşmak, İslamcı bulup İslamcı kesimlere sıcak görünmek gibi lüzumsuz atraksiyonlara girmeyin!
Partinin temel kültür kodları ile oynamanız yerine size daha basit ve kolay bir tavsiyem olacak!
İşte size basit bir değişim programı:
• 1921’de Koçgiri’de yapılanlar bir katliamdı!
• 1925 Şeyh Sait ve sonrasında büyük hatalar yapıldı!
• 1934 Trakya Yahudi olayları küçük çaplı bir pogromdu!
• 1938 Dersimlinin kitlesel imhasıdır!
• 1942 Varlık Vergisi, ırkçı bir zihniyetin ürünüdür!
• 6-7 Eylül 1955 Menderes döneminde olsa bile bizim geleneğin üstüne oturduğu derin devletin eseridir.
Tüm bu sayılanlar eski CHP’nin eseridir!
Yeni CHP, eski otoriter CHP’nin anti-demokratik uygulamaları ve insan hakları ihlalleri ile araya mesafe koydukça yeni CHP olabilir!
Dikkat ederseniz, darbeler, Ergenekon ve Balyoz gibi saçmalıklara hiç girmedim… Çünkü onlar, yukarıdaki uzun listenin günümüz uzantıları!
CHP’yi değiştirmek isteyenlere yukarıda saydıklarımı kamuoyu önünde açıktan ve yüksek sesle söylemelerini tavsiye ederim.
Hem gerçekten bir şeyler değişmeye başlar, hem de insanların CHP’ye bakışı değişir!
Hatta ben bile heyecanlanıp, “yanıldım, CHP değişebilirmiş”, diyebilirim.
Benim anlamadığım, 1970’li yılların radikal sol örgütlerinden gelenlerin, yenilenmenin ancak yukarıda yazdıklarımı söylemekten geçtiğini bildikleri hâlde niçin sustukları!
Benzeri sorunlar HDP’nin de önünde ama o da başka bir yazı konusu olsun!
Yorumlar kapatıldı.