Hamra /http://blog.milliyet.com.tr/hamraokutgen
Sanırım şimdi tam da sırasıydı uzun zaman önce arşivimde sakladığım bu insanın içine dokunan Anadolu söylencesiyle birlikte bu güzelim türküyü paylaşmanın… Aşkın büyüten, çoğaltan insanı gerçek anlamda bir İNSAN yapan gücüne hiç bitmeyecek inanacımla!.. Halepli bir Türkmen ailesinin kızı selva hanım’ın 70 yıllık hayatı ve 57 yıldır unutamadığı Ermeni aşkı… “Halepli bir Türkmen ailesinin tek kız evladıydım. Evimiz Halep’teki Ermeni Mahallesi’ne çok yakındı. Bütün gün Ermeni çocuklarla oyunlar oynar, akşama kadar eve uğramazdım. Şu an geriye dönüp baktığımda, belleğimde kalmış en eski hatıralarımın, Ermeni çocukluk arkadaşımla oynadığım oyunlardaki mutluluklarım olduğunu fark ediyorum.”
***
Başbakanın “ırkçılık” şiddet, nefret dolu, utanç verici o çirkin
sözlerinin yarattığı gönül kırgınlıklarına bir nebze su serpmek için…
Hikayelerin, türkülerin yapıcı gücüne ve halkların kardeşliğine hiç bitirmeyecek inancımla!..
Sanırım şimdi tam da sırasıydı uzun zaman önce arşivimde sakladığım bu insanın içine dokunan Anadolu söylencesiyle birlikte bu güzelim türküyü paylaşmanın… Aşkın büyüten, çoğaltan insanı gerçek anlamda bir İNSAN yapan gücüne hiç bitmeyecek inanacımla!..
HALEPLİ BİR TÜRKMEN AİLESİNİN KIZI SELVA HANIM’IN 70 YILLIK HAYATI ve 57 YILDIR UNUTAMADIĞI ERMENİ AŞKI
“Halepli bir Türkmen ailesinin tek kız evladıydım. Evimiz Halep’teki Ermeni Mahallesi’ne çok yakındı. Bütün gün Ermeni çocuklarla oyunlar oynar, akşama kadar eve uğramazdım. Şu an geriye dönüp baktığımda, belleğimde kalmış en eski hatıralarımın, Ermeni çocukluk arkadaşımla oynadığım oyunlardaki mutluluklarım olduğunu farkediyorum. “
Konuşması yavaş, kırılgan ve buruk Selva Hanım’ın. Çoğunun adını unutmuş. “Ama Kevork’u hiç unutmadım” diyor. “İlk aşkımdı. Kevork, ikimizde 12-13 yaşlarındaydık. Birbirimizi çok severdik. Ne olduysa 1952 yılında Hatay’ın Kırkhan ilçesinde yaşayan amcamın, Halep’e bir gece ansızın gelmesiyle oldu. Amcam oğlu Garip’e en uygun gelinin ben olduğuma karar vermişti. Babam bu kararı hemen onayladı. 10 gün içinde hazırlıklar bitti. Gelin olmaya Kırıkhan’a gidecektim. Kevork olayı öğrenince benimle hiç konuşmadı. Sadece pencerelerinden saatlerce bizim evi gözetledi. Meğerse Halep’ten ayrılacağım o en son anda, yüzümü görmekmiş niyeti. Ve o an geldi, çeyizlerim kamyonun arkasına taşındı. Bizler de kamyonun kasasına doluştuk. İşte o an Kevork dışarı çıktı. Kalbim duracak sandım. Sadece gözlerime bakıyordu. Bu birbirimize son bakışımız olabilirdi.
Yaşamımda ilk kez terk etme ve suçluluk duygusunu tüm benliğimde hissediyordum. Kamyon aniden hareket etti. Kevork dakikalarca kamyonun arkasından koştu. Bense yaşanılanların verdiği suçluluk duygusuyla, kamyondan atlamanın yollarını arıyordum. Annem kamyondan atlayacağımı anlamış olacak ki,beni sıkı sıkı tutuyordu. Atlayamadım. Ne kadar bir zaman geçti bilmiyorum, kamyonun çıkardığı duman bulutu içinde Kevork birden görünmez oldu. ” Bu sözleri söylerken Selva Hanım’ın gözleri dolu dolu olmuştu.
Selva Hanım bugün 70 yaşında. Hatay’ın Kırııkhan ilçesinde yaşıyor. 1952’de, 13 yaşındayken amcasını oğlu Galip’le evlenmek için Türkiye’ye gelmiş. Selva Hanım’ın yaşamını ilginç kılansa, son 40 yıldır orada Kırıkhan Ermeni Kilisesi’nin bahçesine yaptıkları gecekonduda yaşıyor olması. Kilise yetkilileri ailenin kilisenin bahçesine gecekondu yapıp, buraya yerleşmesine tepki göstermemiş. Derken Selva Hanım’ın ağzından şu cümleler dökülüyor:
“Kocam öleli 20 yıl oluyor. Bana sadece Bağ-Kur’dan aylık 290 TL emekli parası bıraktı. Bu parayla yaşamımı sürdürmem olanaksızdı. Hele hele bu gecekonduyu terkedip başka bir eve taşınmam sonum olurdu. İşte bu yüzden kilise yetkililerine ve Ermeni halkına hep minnettarlık duydum.”
Ermeni Kilisesi’nin bu insanlığı, Selva Hanım’ın var olup olmama sorunu aslında. Günde beş vakit namaz kılarım. Namazımı bu Kilisenin sahiplerine ve Ermeniler’e dua ile bitiririm. Eğer bir müslüman tüccarın arsasına ya da belediyeye ait bir arazini üzerine bu gecekonduyu yapmış olsaydık, beş dakikada evimizi yıkarlardı. Ermenilere çok güveniyorum. Onlar beni 40 yıldır sokağa atmadılar.”
Hayatı bir film senaryosu gibi olan Selva Hanım’ın evlenen ve o günlerde işsiz olan iki oğlu da yerleşmişler yanına. Büyük oğlu Yaşar zaten evlenmeden önce yanına taşınmış. Gecekonduya bir göz eklemişler, kilise yetkilileri de bu duruma anlayış göstermiş. Daha sonra işsiz kalan oğlu Niyazi de karısı ev iki çocuğuyla birlikte yanına taşınmış. Bu yüzden Kilise bahçesinin batısında onun için de oda yapacakalrmış. http://iblog.milliyet.com.tr/imgroot/blogv7/Blog333/2014/08/09/46/470135-3-4-ec7ec.jpgAllahtan Kilise’nin bahçesi genişmiş.
Selva Hanım’la kalan ve ilköğretime giden dört torunu okuldan gelir gelmez koşarak sarılıyorlar yaşlı kadına ve “babane çok acıktık” diyorlar. Sadece bulgur pilavından oluşan akşam yemeğini masaya getiriyor Selva Nineleri. Masada ekmek yok. Kimbilir belki de Kevork da okumuştur gazetede çıkan bu söylenceyi ve belki de ziyaretine gitmiştir 57 yıllık aşkı Selva Hanım’ın.
Evet bazı şeyler ancak kalple kavranır!..
http://blog.milliyet.com.tr/Bazi_seyler_ancak_kalple_kavranir/Blog/?BlogNo=470135&ref=milliyet_anasayfa
Yorumlar kapatıldı.