Başbakan’ın geçen gün yaptığı konuşmada yaptığa hata büyük tepkilere neden oldu. Bazı basın ve televizyonlar sözleri bilerek kırparak verince, birden bire söz “affedersiniz Ermeni dediler” haline geliyor.. . Bu konuda doğrusu Başbakanın bir açıklama yapmasıdır. Başbakan bir sürçü lisan olduğunu ve Ermenilere hakaret gibi bir amacı olmadığını açıklarsa konu kapanır. Aksi taktirde uzar gider. Ancak görüleceği gibi konu alabildiğine istismar edildiği için, bu seçim atmosferinde Başbakan istese de zayıflık gibi görüleceği için sanırım böyle bir açıklamayı yapmaz. Başbakanlık Başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın açıklamalarının da belli çevrelerce dikkate alınmayacağı açık. Sonuçta amaç üzüm yemek değil. Başbakandan özür dilemesini isteyenler de varmış, Beyaz Ermenilerden korkup özür dilerse o başka(!)
***
Affedersiniz Ermeni mi dedi…
Başbakan’ın geçen gün yaptığı konuşmada yaptığa hata ya da yaptığı gaf büyük tepkilere neden oldu. Bazı basın ve televizyonlar sözleri bilerek kırparak verince, birden bire söz “affedersiniz Ermeni dediler” haline geliyor. Bu konuda eskinden benzer bir söz olduğundan kimse konuşmanın tamamına bakmıyor. NTV televizyonunda yapılan sohbette, ilgili bölüm web sayfasında şöyle yer alıyor: “Bırakın Türkiye’de Türk, Türk olduğunu Kürt Kürt olduğunu söylesin. Bunda ne var? Benim için bir ara neler dediler. Gürcü dediler. Affedersin daha çirkinini söylediler, Ermeni dediler. Ama ben Türküm.”
Bu konuda doğrusu Başbakanın bir açıklama yapmasıdır. Başbakan bir sürçü lisan olduğunu ve Ermenilere hakaret gibi bir amacı olmadığını açıklarsa konu kapanır. Aksi taktirde uzar gider. Ancak görüleceği gibi konu alabildiğine istismar edildiği için, bu seçim atmosferinde istese de Başbakan, zayıflık gibi görüleceği için sanırım böyle bir açıklamayı yapmaz. Başbakanlık Başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın açıklamalarının da belli çevrelerce dikkate alınmayacağı açık. Sonuçta amaç üzüm yemek değil. Başbakandan özür dilemesini isteyenler de varmış, Beyaz Ermenilerden korkup özür dilerse o başka(!)
Markar Esayan’ın[i] da dediği gibi burada Ermeni dölü ya da daha kötüsü bir söz için affedersin dediği belli. Hele seçime bir hafta kala böyle bir şey söylenmesi akla ve mantığa da aykırı. Ancak bir yandan malum cemaatçiler, bir yandan ulusalcılar, Kemalistler, diğer yandan sosyalistler, liberaller ve tabi -bir yazarın çoğunluğu okumaz yazar dediği- sosyal medya ustaları istedikleri gibi yorumladılar bu hatayı. Tam seçim öncesi, muhalefet mal bulmuş Mağribi gibi saldırdı bu hataya.Tabi bizim beyaz Ermenilerin sosyalizmi din karşıtlığı ve devletçilik sanan sosyalist, dini toplum (cemaat) karşıtı, elinde ciddi güçler olan kesim ve onların yanında yer alanlar da eminim geri kalmaz. Muhalefet o kadar işi ileri götürdü ki, HDP yanında CHP ve hatta MHP Ermenilere destek veriyor. Sözcü gibi bizleri pek seven (!) bir gazete bile Başbakana çatıyor. Anlayın ne kadar sevildiğimizi. Agop’un derdi herkesi gerdi yani. Kısacası bize epeyce faydası oldu, sempati topladık.
Türkiye dışında yaşayan Türkiye Ermenilerine diyeceğim yok. Onların öncelikleri farklı, bakış açıları farklı, Başbakanın azınlıklar için yaptıkları için pek ala yapmasaydı, verdikleri için vermeseydi demeleri mümkün. Yurt dışında çok söylendiği gibi Avrupa Birliğine girmek için yaptı da denebilir. Nedense AB’ye girmek için yapılan sanki yapılanın önemini azaltıyor gibi görülüyor. Türkiye beyaz Ermenilerinin bir bölümü gibi, zaten kim olsa yapacaktı, konjonktür, sosyalist ve liberal yazarların desteği ve tabi olmazsa olmaz solcu azınlık basınının ve de sosyal medyanın gücü yaptırdı, kısaca her şeyi biz yaptık diyebilirler. Yani iktidarda CHP de MHP de olsa vakıflar kanunun, özel öğretim kanunu değişecek, mallar iade edilecek, inşaat izinleri verilecek, Ahtamar Surp Haç Kilisesi yapılacak, Surp Vortvots Vorodman onarılaca, Karagözyan şehrin göbeğine kocaman bir bina dikecekti. Peki kanunlar çıkarken o kavgaları çıkaran, nasıl bu malları verirsiniz diyenler acaba kimlerdi? İlgilenen dostlara TBMM tutanaklarını okumalarını öneririm.
Sevgili Dostlarım, 80 seneden beri değil Neredeyse 1878’den bu yana gelen her hükümet Ermenilerden bir şeyler aldı ve Menderes zamanında açılan iki okulumuz dışında hiçbir şey de vermedi. Menderes bile 6/7 Eylülde verdiklerini bir kaç misliyle geri aldı.
Bu hükümet döneminde Ak partiden de aleyhte söylenenleri unutmadık. Ne Vecdi Gönül’ün, ne Cemil Çiçek’in sözlerini unuttuk[ii]. Ancak yapılanları da görmezden gelemeyiz. Her tarafından sular akan, yıkılmak üzere olan patrikliğin onarımı için bile yıllarca izin verilmediğini,okullarımızın, kiliselerimizin badana ve boyası için bile aylarca izin beklendiği çabuk unutuldu. Bizim için hayati önemde olan, iade edilen milyar dolar seviyesindeki gayrimenkulleri hatırlamak isteyen yok. Nasıl verirsiniz bu yabancı vakıflara bu malları diyenlere bir Devlet Bakanının ” Beyler yabancı dediğiniz Ermeniler, Rumlar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır, yabancı falan değil ve eğer biz hukuk devletiysek ve bu toprakların yarısı onlarınsa vermemiz gerekir” dediğini kimse hatırlamıyor.
Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir Başbakanın Azınlıklar lehinde genelge yayımladığı[iii] ve bu genelgede ” Anayasamızın eşitlik ilkesi çerçevesinde; ülkemizde yaşayan gayrimüslim azınlıklara mensup Türk vatandaşları, bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları gibi, ayrılmaz parçası oldukları ulusal kültür ve kimlik yanında, kendi kimlik ve kültürlerini yaşama ve yaşatma imkanına sahip bulunmaktadırlar.” dendiği de dikkatlerden kaçıyor. Yapılanları ve yapılmakta olanları (Yeşilköy gibi) saymak gereksiz.
Ziya Paşa’nın bir terkib-i bendinde şöyle diyor:
Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde
Kişinin aynası işidir, lâfa bakılmaz; bir kişinin aklının seviyesi yaptığı işte görünür.
Sonuç olarak, iç barışı sağlamaya yönelik açılımlara, barışa ve istikrara oy vermek gerektiğini düşünüyorum. Ben Kürdüm demenin, Kürdistan demenin suç olduğu dönemlerden, Kürtçe yayın yapan televizyon dönemine geldik. En büyük korkum Türkiye’nin etrafındaki kan gölüne bulaşması ve daha beteri bir iç savaş. Örneklerde görüldüğü gibi daima en çok zarar görenler, kaybedenler, kaçmak zorunda kalanlar azınlıklar oluyor. Mısır’da, Suriye’de, Irak’ta hep en çok kaybedenler azınlıklar oldu. Bu hızla giderse orta doğuda Hıristiyan azınlık kalmayacak.
İkinci olarak alternatif göremiyorum. Oktay Rıfat’ın dediği gibi, “hesap bilmem muhasebede memurum” diyene mi oy verelim. Cumhurbaşkanı siyasi olmayacak, peki bu başkan, devlet başkanlarıyla geyik muhabbeti mi yapacak? Ne demek siyasi olmasın? Daha önemlisi partinin de alternatifi yok. Eğer CHP, MHP koalisyonunu alternatif olarak görenler varsa onlara da diyeceğimiz olamaz.
Üçüncü olarak, hükumet, Avrupa Birliği hedefinden vazgeçmediği sürece geleceğe ümitle bakabileceğimizi düşünüyorum. Ak partiye yapılacak baskıların, açmaza sokmaya zorlanmaların partiyi AB hedefinden vazgeçirip, doğuya yöneltilebileceği korkusunu da taşıyorum.
Başbakanının 23 Nisan gibi 24 Nisan öncesi bir tarihte taziye yayınlamasını, devletin siz bizi kestiniz yerine en azından karşılıklı öldürmeyi kabul etmesi ve acıları paylaşmasının özellikle Türkiye Ermeniler açısından önemli görülebilir. Ancak taziyenin ileride soykırımı tanıma yolunda bir adım olduğunu düşünmek ciddi bir yanılgıdır. Tam aksine taziyenin soykırımı kabul etmeme yolunda, üzerinde ciddi olarak çalışılmış Türkiye açısından başarılı bir politik proje olduğu da açık.
Sevgili Dostlarım, aranızda hakim zihniyetin, medyanın, sosyal medyanın etkisi ile ya da temel doğrularıyla bağdaşmadığı için Başbakana karşı olanların bulunduğunu kestirmek zor değil. Bu yazıyla bu okurlarımızla ters düştüğümü de tahmin edebiliyorum. Ancak düşündüklerimi açıkça yazmasaydım siz okurlara karşı dürüst davranmamış olurdum.
Geleceğin hepimize için bu günlerden daha güzel daha mutlu olması dileğiyle.
Sevgiler
Murat Bebiroğlu
Ağustos 2014
Yorumlar kapatıldı.