Filorita Uluk Benli
8 Mart’ta Kadıköy Kut Kilisesi, 23 Mart’ta Samatya’da Rum Kilisesi’ne yapılan saldırılarda ‘Hristiyanlara ölüm’ diyerek Haç‘ı ve bir Aziz’e ait ikonu yere attıktan sonra, 15 Haziran’da Yeşilköy Latin Katolik Kilisesi’ne ilki Mayıs ayında gerçekleşen ikinci saldırı olduğunu öğrendik. Kilise görevlisi Doğan Yıldırım’ın ifadesine göre; yardım istediği polis ekiplerinin dönüp bakmadığı, ‘Hristiyanların kökünü kazıyacağız’ sloganları ve bıçakla tehdit edenlerin Kiliseye verdikleri zararlara rağmen önlem alınmadığı bilgisine sahip olduk. Beyoğlu Süryani Kadim Meryemana Kilise’si Vakfı Başkan Yardımcısı Kenan Gürdal; son dönemlerde Ortadoğu’da Kilise’ler üzerinde artan baskı ve bu saldırılarla birlikte, pazar ayinlerinde dolup taşan Kilise’ye cemaat üyelerinin korkudan gelmediklerini söylediğini biliyoruz.
Bu olaylar üzerine;din ve vicdan hürriyeti olduğu söylenen ülkemizdeki ‘Bir yüzüne vurana diğerini dönen’, ‘Taş atana ekmek atan’ Hristiyan’larla , kendisini demokrat sayanların aldıkları tedbirle verdikleri cevap : Ramazan dolayısı ile, iki defa saldırıya uğrayan Yeşilköy Latin Katolik Kilisesi bahçesinde iftar yemeği vermek olmuş. Dini bütün kardeşlerim Allah kabul etsin. Haç çarpsın ki; ‘Tüylerim diken diken oldu’ desem yalan olur! Zira, 1915’den beri tüyleri yolunmuş tavuk gibi olan Ermeni ve Süryani’ler bir tek kendileri için ellerini vicdanlarına koymayıp, başkalarından merhamet bekleyecek duruma gelerek, sistemi desteklemekle kalmıyor, ecdatlarının da kemiklerini sızlatıyorlar. Tam da bu nedenle kolu kanadı kırılsa da, onuru kırılmamış Ermeni’lerden biri olarak; ne Kilise’de iftar yemeği, ne de Cami’de Bahk Caş’ı (Bahk Caş: İftar yemeği) verilir diyorum! Bu dine de, vicdana da aykırıdır. Kaldı ki; Kilise Teşekkür’mü ediyor dinimize duyulmayan saygı ile gerçekleşmiş saldırılar ve yetkililerce alınmayan önlemlere. Bir çok Hristiyanı hop oturup hop kaldıran bu durum, Müslüman toplumda karşılık bulamazken, yine Hristiyanlar arasında, sadece internet üzerinden verilen bir kaç tepkiyle sınırlı kaldı. Ne de olsa dinimize küfreden kardeşlerimiz Müslüman?!
Diğer yandan nefret ve siyaset arasına sıkışan Samatya saldırılarında, Ermenilerin ağzını bıçak açmadığı için, bu tepkiyi de görememiştik. Maritsa Küçük cinayeti dışındaki mağdur ailelerin şikayetçi olmamalarını kendimize korku ile açıklarken, kamu davası bile olamamasının gerçeğini; Türkiye’deki Ermenilere 1915 anlayışının devamındaki net bakış olduğunu anlamak istemedik nedense?
Hatta , Cumhurbaşkanı adaylığı konuşmasından bir örnekle; ‘ben herkesin, tüm halkların Cumhurbaşkanı olacağım. Hakları, özgürlükleri kazanımları biz 77 milyon için büyüttük. Türkün meselesi ne kadar bizim meselemizse Kürdün, Arabın, Gürcünün meselesi de bizim meselemizdir dedik. Bunun gereğini de hakkıyla yerine getirdik. Müslümanlık meselesini çözmeye kalktığımız kadar Gayri müslümlerinkini de çözdük. Garibin, mazlumun, mağdurun etnik kökenine inancına mezhebine bakmadan elinden tutmanın ona yaren olmanın samimi mücadelesi içinde olduk’ diyor. Gezi Direnişi’nde Cami’ye ayakkabıyla girildi diye ekranlardan terör estiren Erdoğan’a ve yarenlerine sormak aklımıza bile gelmiyor. Çözüm dediğiniz bu mudur?!
Ağacın dalıyla gürlediğini herkes bilir. Biz, kökü kazınırken meyveleri dünyanın dört bir yanına savrulan, hasbel kader kendi toprağında yeşerip can bulan sizin deyiminizle Ermeni tohumlarıyız. Yaratılırken değil de, teveccühünüzle bir türlü hayata geçmeyen eşitliğimizin gölgesinde, Türkiye‘de, kendi ana yurdumuzda iltica etmiş mülteciler gibi, kabul görmek adına sığınmacı olarak yaşamaktayız.
Siz ‘Atam yev Yeva‘nın çocukları! Bilmelisiniz ki; kendi bünyesindeki boşluğu dolduramayan, başka bir bünyede sadece dolgu malzemesi olmakla kalmaz o yapının da kalitesini bozar.
*Adem ile Havva
http://basnews.com/tr/Article/Details/-Atam-yev-Yeva-_/988
Yorumlar kapatıldı.