Zeynep Tozduman
Suriye’de son 3 yıldır, Irak’ta ise son 1 aydır İslami terör örgütlerinin başlattığı saldırıların bir yansıması da Türkiye’de de geçtiğimiz günlerde hemen kendini gösterdi. Batı cephesinde bu saldırılardan nasibini ilk alan il İstanbul’dur. Yaklaşık Yüz bin Hıristiyan’ın yaşadığı megapol kent İstanbul, aynı zamanda en fazla Hıristiyan nüfusa da sahip. Doğu cephesinde ise Turabdin ( Süryani mitolojisine göre Mardin ve civarına verilen ad) bölgesi, yıllardır zaten Süryani Kiliseleri olarak hep saldırılara maruz kalmıştır. Geçtiğimiz hafta içerisinde, İstanbul’un göbeğinde 15 Haziran 2014 günü Yeşilköy’de Latin Katolik kilisesi basılarak, kilisedeki değerli eşyalar kırılıyor, Hıristiyanlar ölümle tehdit ediliyor ve devlet hala önlem anlamamakta direniyor. Sözde Barış ve Hoşgörü diniyiz ya!
Lafa geldi mi? Mangalda kül bırakmayan sistem ”yıllardır kardeşçesine yaşadık” edebiyatı ile azınlıklara ve Avrupa’ya karşı günü kurtarıyor. Olmaz olsun böylesi bir kardeşlik! Kardeş, kardeşe hiç böyle acı ve korku verir mi? Kardeşlik adı altında, aba altından sopa gösterilerek vuruluyor insanlar. Neredeyse Sünni Türk olmayan herkes potansiyel suçlu haline geldi bu ülkede.
Özünde ise bu tip saldırılar yüzyıllardır yapılıyor. Senaryo hep aynı, vurulup düşenler ayrı. Tüm bu baskı ve saldırıların amacı tek tipçi bir Türkiye yaratmaktır. Ya Sünni beyaz Türk olacaksın, ya da öleceksin (!) Kısacası, başka türlü yaşam hakkın yok bu ülkede demek isteniyor ötekilerine.
Suriye’de, Irak’ta, Etopya’da, Türkiye’de neredeyse tüm İslam coğrafyalarında yüzyıllardır Hıristiyan halklara zulüm yaşatılıyor zulüm. Sadece Hıristiyan halklara mı zulüm yaşatılıyor! Alevilere, Ezidilere Sünni Türk olmayan her etnik grup ve inançlara da zulüm yaşatılıyor.
Yine sadece Hıristiyan halkların mabetleri mi hedef tahtasında? Cem evleri de aynı acıları yaşıyor. Bütün bu inanç ve etnik gruplara yanı başımızdaki komşumuz olan Irak’ta ise İŞİD tarafından şimdi Türkmenlerde eklendi.
İstanbul Latin Katolik kilisesini yıllardır ortaklaşa kullanan Ermeni, Süryani ve Latin Hıristiyanlar, son bir buçuk aydır yapılan saldırılardan ötürü tedirgin, tedirginliğin ötesi güvercin ürkekliğinde ibadet ediyorlar artık. Kiliselerine bile can güvenliği olmadığı için gidemez oldular. Amaçta bu değil mi zaten? Latin Katolik kilisesinin ve civarındaki mobese kameralar, neden bu faillere gelince hep devre dışı kalıyor merak ediyorum? Geçtiğimiz yıl Midyat da Süryani halkına ait Barsawmo kilisesinden çalınan tarihi İncil, mobil kameralarına yansımasına rağmen failler hala bulunamadı.
1915 öncesi her dört kişiden birinin Hıristiyan olduğu Anadolu coğrafyasında, bu gün kala kala 100 bin civarında Hıristiyan bırakmışız, onları da kaçırtalım ya da toptan öldürelim olsun bitsin bu iş (!)
Yazıktır, Günahtır, Ayıptır beyler!
Bir gün Kiliselere, diğer gün Cem evlerine saldırmaktan ne zaman vazgeçeceksiniz ey vicdansızlar? Nasıl bir kardeşliktir bu? Nasıl bir barış ve hoşgörüdür bu, üstelik ramazan ayında. Bunca saldırılara rağmen Latin Katolik kilisesi, üstelik kendi kilise bahçesinde sizlere iftar yemeği verirken… Barış ve hoşgörüyü hangi adreslerden öğreneceğimize varın siz karar verin. Bu kilise tarihinde görülmüş şey değil. Ama insanlar mecbur kalıyorlar. Yasalarla korunmayan bu halklara, Kilise bahçesinde iftar yemeği verdirecek kadar acı ne olabilir? Bunca baskıya, bunca acıya, bunca zulme rağmen İslam olmadıkları halde barış ve beraberlik adına kiliselerinde iftar yemeği verebilen, bu halklardan öğrenecek çok şeyimiz var. İnsanlığı, sevgiyi ve hoşgörüyü öğrenebileceğimiz bu halklara, eşit yurttaşlık ve de insanca yaşam hakkı verebilseydik eğer, bu gün Türkiye; ekonomide, sanatta, bilimde, sanayide, mimarlıkta, edebiyatta gelişmiş ülkeler arasındaki yerini çoktan alırdı.
İslam madem barış ve hoşgörü dini, bizlerde Camilerimizde, bu ülkenin kadim Hıristiyanlarının oruçlarında ya da 12 imamlar için tutulan Kızılbaş orucunda bir kez olsun yemek versek ne olur? İnancım odur ki en büyük din, vicdandır. Vicdanı olmayanın ne dini olur, ne ideolojisi. Ne olur bir kez olsun vicdan penceresinden bakalım bu kadim inançlara.
Nerede bir zulüm yaşatılıyorsa hep birlikte karşı durmazsak eğer bir gün gelir o, ok bize de döner. Tıpkı, Çin’in doğu Türkistan’da Uygur Türklerine getirdiği oruç yasağı gibi. Çin’de, Burma’da, Filistin’de Müslümanlara yapılan zulümlere karşı çıkmak için öncelikle ülkemizde ve Orta doğuda Hıristiyanlara, Kürtlere, Alevilere, Ezidilere, Şiilere, Kıptilere, Dürzilere yapılan zulümlere karşı çıkmaktan geçer.
İstanbul/ Latin Katolik kilisesine 15 Haziran’da yapılan çirkin saldırı, yine her zaman ki gibi kimliği belirsiz kişiler tarafından yapıldı. Bizler biliyoruz ki faillerin kimliği belirlendi mi (1919-1921 Malta’da İnsanlık suçundan yargılananlar, 1978’de 7 TİP’ liyi öldürenler ve de Sivas’ta olduğu gibi 35 canı yakanların 8 avukatı şu anda AKP’den milletvekili v.b.) bu ülkede? Ya Milletvekili oluyorlar, ya Belediye başkanı, ya Vali, ya Emniyet müdürü, ya da Cumhurbaşkanı. Katillerin ödüllendirildiği bir ülkede her gün 1915’dir. Aslen Mardinli olan İstanbul CHP milletvekili Aydın Ayaydın, medyadan öğrendiğimiz kadarıyla konuyu meclise taşıyarak soru önergesi vermiş. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ramak kala Hıristiyan halkların oylarına yine göz mü dikiliyor? Önerge verilerek.
2 Temmuz 1993’te Sivas’ta yaşatılan Alevi katliamında, 35 can yakıldığında CHP iktidar ortağı değil miydi? Soruyoruz; madem kardeştiniz, niye onca insan bir otelde diri diri yakıldığında önerge vermediniz meclise? 3 Mart 1924’de Tevhid-i Tedrisat kanunu ile medreseler kapatılarak, Hıristiyan halkların kendi kiliselerinde ana dilini yasaklayan CHP değil miydi? 1928, Latin harflerinin kabulü ile çok dillicilikten, tek dilliciliğe geçişin startını veren CHP değil miydi? 1934’de Soyadı kanunu çıkaran, ‘’vatandaş Türkçe konuş’’ kampanyalarını düzenleyen CHP değil miydi? 1942-1944 yıllarında bu ülkede Ekonomik genocid uygulanırken CHP iktidar değil-miydi? Bu gibi o kadar çok örnekler var ki… Şimdi CHP, Latin Katolik kilisesine saldırıyla ilgili meclise soru önergesi vermiş. Evet, bu bir adımdır. Ama CHP, bu konunun takipçisi olmadığı sürece verilen önergelerin hiçbir anlamı olmaz. CHP, Hıristiyan halklara karşı samimi ise öncelikle 1915’de yapılan soykırımı taşısın meclise.
CHP’den AKP’ye geçelim, AKP’nin kadim halklara yaptıklarına bakalım birazda. Hrant Dink, Sevag Balıkçı, Maritsa Küçük katledildiğinde AKP iktidar değil miydi? Süryani halkının kutsal Kudüs’ü sayılan Mor Gabriel manastırının halen süren arazi işgal ve gasp davası AKP döneminde değil miydi? Roboskide, Gezi’de, Lice’de, Soma’da katliamlar AKP döneminde yapılmadı mı? Gezi ve Lice direnişlerinde halkına kurşun ve biber gazı sıkan AKP değil midir? En son benimde yaşadığım şehir İzmir’de, Sivas anmasının 21.yılında demokratik hakkını kullanmaya kalkan kitleye biber gazı sıkan, saldırganca davranarak darp eden AKP’nin polisi değil midir?
Ne CHP, ne AKP, Ne MHP yok aslında birbirlerinden bir farkları hepsi Osmanlı bankası misali.
Latin Katolik kilisesine elini, kolunu sallayarak girip, orada bulunanları ölümle tehdit edenler, yargılanana kadar bu ülkede son kalan Ermeni, Süryani ve Rumlar ölümün yağlı urganını hep boynunda taşıyacaktır. Ve unutmayalım ki birileri bir yerlerde acı çekiyorsa, acı çektirenler asla mutlu bir hayat süremezler.
ZEYNEP TOZDUMAN
Yorumlar kapatıldı.