Erzurum (AA) – Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Selman Can, 1915 olaylarına ilişkin “Bu meselede bizim en büyük sıkıntımız işi tarihçilere sevk etmek oldu. Yani yanlış bir politika güdüyoruz. ‘İşi tarihçilere bırakalım’ demek, Ermenilerin istediği alanda at oynatmak demek. Bunun sadece tarihçilerle çözülecek bir boyutu yoktur. Siyasilerin, toplumsal duyarlılık oluşturacak bütün kesimlerin, herkesin bu konuda bilgi birikimine ihtiyaç var” dedi.
Can, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Ermeni meselesinin Türkiye açısından 2015 yaklaştıkça ciddiyetinin daha da arttığını belirterek, ” Malumunuz 100. yılı. Ermeniler açısından 24 Nisan 2015’de gerçekleşen olay ki onlar açısından tehcirin başlangıcını teşkil eden olaylar 24 Nisan’da başlamıştır’ diye düşünürler. Onun için kendilerinin 24 Nisan’a yükledikleri anlam çok önemli. Bunun 100. yılı, önümüzdeki yıl” dedi.
Ermenilerin 100. yıla çok iyi hazırlandığını ifade eden Can, “Bu meselede bizim en büyük sıkıntımız işi tarihçilere sevk etmek oldu. Yani yanlış bir politika güdüyoruz. ‘Yani işi tarihçilere bırakalım’ demek, Ermenilerin istediği alanda at oynatmak demek. Bunun sadece tarihçilerle çözülecek bir boyutu yoktur. Siyasilerin toplumsal, duyarlılık oluşturacak bütün kesimlerin herkesin bu konuda bilgi birikimine ihtiyacı var” diye konuştu.
Osmanlı arşivleri üzerinde uzun yıllar çalışma yapan Can, şunları kaydetti:
“Türkiye’yi tazminata ve toprak talebine mahkum etmek için uluslararası kamuoyunun desteğini almaya çalışıyorlar. Türkiye bu meselede uzunca bir süre sessizliğini koruyarak, aslında hata etmiştir. Yani devlet politikası olarak belirli bir dönem konuyu gündemine almamış, görmemezlikten gelmiş, daha sonrasında da yapılan çalışmalar Ermenilerin istediği şekilde olmuştur. Konuyu sürekli tarihçilerin inisiyatifine bırakmak, onların alanında bir konu olduğunu belirtip, bunun tarihçiler tarafından hakkının verileceği ve kesin doğruların bulunacağı yönünde bir kanaat oluşturulmuş. Bütün dünyaya da bu görüş doğrultusunda beyanatlar verilmiştir. Ermeniler olayı böyle çalışmadılar. Bizim eksiğimiz bu noktada karşı tarafın olayın nasıl şekillendirdiği ve üçüncü şahıslara bu olayı nasıl anlattıklarıdır.”
Ermeniler açısından olayın tarihsel boyutu yanında kültürel boyutu da olduğunu vurgulayan Can, “Bunu çok iyi kullandılar. Bir defa baktığınızda 1915’e gelmeden önce Osmanlı toplumu içerisinde yapılan çalışmalar bize bu işin çok önceden planlandığını gösteriyor. 19. yüzyıl imparatorlukların dağıldığı dönemdir. Osmanlı İmparatorluğu’nun da bünyesinde bulunan unsurların bağımsızlık fikrini kazanmaları, kendi bünyelerinden çıkan bir olay değildir. Yani Osmanlı bünyesinde yaşayan unsurlar yüzyıllardır hiçbir zaman bağımsızlık düşünmediler de bir gün neden böyle bir ayrılık fikrine kapıldılar” dedi.
Can, şöyle devam etti:
“Bu özellikle Fransız ihtilali sonrasında ulus devletlerinin ortaya çıkışıyla birlikte yeni bir milliyetçilik anlayışı dünyada yayılmaya başladı. Bu milliyetçilik anlayışı doğal olarak Osmanlı gibi çok milletli imparatorlukları bölmeye başladı. Birinci basamakta Rumlar, yani Yunanlılar ayrıldı, 1829’da. Rumların ayrılışı Osmanlı devleti için bir travma oluşturdu esasen. 2. Mahmut Dönemi dünyasına baktığımızda Osmanlı idarecilerinin Rumların ihaneti hiçbir zaman affedilmedi. Rumlardan sonra ikinci olarak Ermeniler hep bir milliyetçi duyguyla ateşlenip, ayrılma fikriyle beslendi. 19. Osmanlı toplumuna baktığımızda sorun şuydu, ‘bir topluluğu milliyetçilik fikri etrafında nasıl birleştirebiliriz’. Bu sorunun cevabı Rumlarda nasıl karşılık bulduysa Ermenilerde de aynı şekilde işlenerek, karşılık buldu. Başlangıçta özellikle cemaatin kendi içerisindeki bölünmüşlüğü ortadan kaldırıldı. Ermenilerin ayrı durmaları ortadan kaldırıldı. Ermeniler arasında mezhep kavgası vardı, asla birbirlerini sevmezlerdi. Kendi içlerindeki bu bölünmüşlüğü ortadan kaldırmak istediler ve bunu 1860’larda başardılar.”
http://www.memleket.com.tr/1915-olaylari-401477h.htm
Yorumlar kapatıldı.