İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Apolitik ve temiz hayaller

Etyen Mahçupyan / etyen.mahcupyan@aksam.com.tr
Muhalefetin bir ‘çatı aday’ üzerinde uzlaşması Türkiye siyaseti açısından iyi bir gelişme. En azından sistemin değişime direnme iradesinin formel demokratik çerçeve içinde süreceğini söylüyor. Son on yılda hem askeri hem de yargısal müdahale denendi ve başarılı olmadı. Bunda hükümetin sağlam durması kadar, toplumun önemli oranda hükümete sahip çıkmasının payı var. 30 Mart seçimleri bu açıdan hayati bir anlam taşımaktaydı. Nitekim yargı darbesinden medet umanların, hükümeti düşürme süreci akim kaldığında AKP için yüzde otuz oy oranı hayal etmeleri boşuna değildi. Beklentinin gerçekçi olmaması işin bir yönü… Ama eğer AKP iktidardan indirilecekse ihtiyaç duyulan ‘gerçekçi’ oy oranı da buydu. Böylece muhalefet istese de istemese de sandığa mahkum hale geldi.

Burada ‘muhalefet’ derken siyasi partilerin epeyce ötesinde sistemin etkili aktörlerinden, örneğin iş dünyasından, bürokratik nüfuz kullanan kadrolardan, kamuoyunu etkileme gücüne sahip kurumsal yapılardan söz etmek gerekiyor. Nitekim bu arka planı yok saydığımızda özellikle CHP’nin herhangi bir kritik konudaki tutum ve davranışını anlamlandırma çabası kesinlikle eksik kalacaktır. Konu cumhurbaşkanlığı seçimi gibi geri dönüşü olmayan bir eşiği ima ettiğinde ise, CHP’nin parti içi irade üzerinden bir karar almasını beklemek epeyce naiflik olur. Nitekim Ekmeleddin İhsanoğlu adının Kılıçdaroğlu tarafından ‘düşünülüp’ önerilmiş olması şaşırtıcı değil. Bu adın arka plandaki muhalefet bloğunun stratejik tercihi olarak düşünülüp Kılıçdaroğlu’nun önüne koyulduğunu gönül rahatlığıyla varsayabiliriz.
Her halükarda sistem burnunu sürtüyor ve tembellik döneminin sona erdiğini idrak ediyor. Ortada durdurulması neredeyse imkânsız olan bir süreç var. Çeperden merkeze doğru yaşanan bu akış büyük bir ekonomik ve sosyal sıçrama ile birlikte gerçekleştiği ölçüde, eski merkezin dışında kalacağı yeni bir merkez yapılanmasını haber veriyor. Diğer bir deyişle önümüzdeki dönem Türkiye’nin güç, nüfuz ve tabii ki ‘doğal imtiyazlar’ skalası farklı bir sosyokültürel ağı kamusal alanın egemen düzenleyicisi haline getirecek. Bu durumda eğer hâlâ yönetimde etkili ya da pay sahibi olmak istiyorsanız, söz konusu sosyokültürel dünyanın içinde ‘aktörleşmek’ zorundasınız. Bir yandan o tabana hitap eden, onlarla ilişki kurabilen, diğer yandan da eski sistemin yeninin içinde barınabilmesine, giderek kendine yer açmasına hizmet eden bir siyasallaşmaya ihtiyaç var.
Türkiye’nin eski ‘sahipleri’ bu durumu idrak etmekte geç kalmış olmalarının maliyetini cumhurbaşkanlığı seçiminde bir hayal kırıklığı daha yaşayarak ödeyecekler. Bulabildikleri ‘apolitik ve temiz’ aday ancak geleceğe dönük bir yatırım stratejisi olarak anlamlı. Durum yolsuzluk/darbe ikilisi karşısında toplumun aldığı tutuma bakarak daha iyi anlaşılabilir. Muhafazakâr amorf kitle büyük oranda her ikisinin de doğru olduğunu düşündü ama darbenin kendi geleceği açısından daha riskli olduğuna karar verdi. Hatta biraz zorlarsak, belki de ‘yolsuzluk’ diye adlandırılan şeyin (rüşvet gibi adi suç kısmını bir yana bırakırsak) kendi geleceği açısından hiç de olumsuz bir unsur olmadığına kanaat getirdi. Cumhurbaşkanlığı açısından bakıldığında muhalefet açısından benzer bir ikilem var: Erdoğan’ın ‘fazla siyasi’ ve ‘az temiz’ olduğu üzerine kurulacak bir seçim sürecine hazırlanıyorlar. Ne var ki bugün apolitik bir cumhurbaşkanı çok büyük bir risk demek. Çünkü siyasetin yeniden geriletilebilmesinin yolunu açabilir ve bu da o amorf muhafazakâr kitlenin gelecekle ilgili tasavvuruna darbe ihtimali içerir. Diğer taraftan İhsanoğlu’nun ‘temizliği’ suya sabuna dokunmamanın ötesine geçmiyor. Erdoğan’ın ‘temiz olmama’ hali ise aslında siyasi gücünü sistemi dönüştürme yolunda kullandığı için ortaya çıkıyor. Muhafazakâr taban Başbakan’ın farklı yöntemler kullanmasını tercih edebilir, hatta şu anki yöntemlerin yanlış olduğunu da düşünebilir  ama sistemin dönüşmesini durduracak herhangi bir gelişmeye destek vermez.
Sonuç hayalciler dışında kimse için sürpriz olmayacak. Hayalcilik aslında bir çaresizliğin de ifadesi ve siyaset yapamamanın kamuflajı. İhsanoğlu’nun gerçekten de birleştirici bir kişi olduğunu ama birleştirebileceği seçmen tabanının kıymeti harbiyesinin olmadığını göreceğiz. Kimliksel bir ayrışma nedeniyle değil… Gelecek tasavvuru açısından asıl muhafazakârlar onlar olduğu için.

http://www.aksam.com.tr/yazarlar/etyen-mahcupyan/apolitik-ve-temiz-hayaller/haber-318530

Yorumlar kapatıldı.