İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Nasıl Bir Cumhurbaşkanı Olmalı -1-

Ömer Akınomer@kocaelipusulagazetesi.com
Cumhurbaşkanı özgürlükleri artıracak yeni bir anayasa için çaba göstermelidir.Cumhurbaşkanı Türkiye’de yaşayan gayrimüslimlerin haklarını korumalı, tarihsel acıları hatırlamalı ve hatırlatmalıdır: Bu topraklarda yaşayan gayrimüslim azınlıklar tarihsel olarak çeşitli acılar yaşadı, katliamlara, soykırımlara, tehcirlere ve haksızlıklara uğradı. Bu olaylarda zarar görenlerden özür dilenmesi, tazminat dahil gasp edilen hakların iade edilmesi, sorumluluğu olanların teşhir edilmesi için atılacak adımlar en başta Cumhurbaşkanı’nın sorumluluğundadır. Cumhurbaşkanı inanç özgürlüğünün güvencesi olmalıdır. Anadolu etnik kökenlerin olduğu kadar aynı zamanda inançların da mozaiğidir.

***
Küresel Barış ve Adalet Komisyonu Cumhurbaşkanı barışın, eşitliğin ve özgürlüklerin güvencesi olmalı diyerek ilk kez halkın oylarıyla seçilecek olan cumhurbaşkanına yönelik görüşlerini kamuoyu ile paylaştı. Buna göre ; Cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmaları isimler üzerinden devam ediyor ama daha doğru yöntem Cumhurbaşkanı adayında aradığımız kriterlerin konuşulmasıdır. Cumhurbaşkanı askeri harcamaların azaltılmasından yana ve […]
NASIL BİR CUMHURBAŞKANI OLMALI -1-
Küresel Barış ve Adalet Komisyonu Cumhurbaşkanı barışın, eşitliğin ve özgürlüklerin güvencesi olmalı diyerek ilk kez halkın oylarıyla seçilecek olan cumhurbaşkanına yönelik görüşlerini kamuoyu ile paylaştı. Buna göre ; Cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmaları isimler üzerinden devam ediyor ama daha doğru yöntem Cumhurbaşkanı adayında aradığımız kriterlerin konuşulmasıdır. Cumhurbaşkanı askeri harcamaların azaltılmasından yana ve militarizme karşı olmalıdır.ÇünküTürkiye son yıllarda giderek silahlanmaya daha fazla bütçe ayıran bir ülke konumuna gelmektedir. Son olarak F-35 savaş uçakları, savaş gemileri, AWACS gözlem uçakları, nakliye uçakları, savaş helikopterleri, füze sistemleri vb. siparişler verileceği duyurulmaktadır. Bu silahlanma çabaları hiç de hayra alamet değildir. Halkın parası silahlanmaya harcanarak çarçur edilmekte, hem de bölge ülkelerine karşı silahlı müdahale hazırlıklarının yapılmakta olduğu algısına yol açmaktadır. Cumhurbaşkanı her türlü yetkisini kullanarak, silahlanmaya dur demeli, barışçı bir dış politika izlenmesini sağlamalıdır. Cumhurbaşkanı daha fazla demokrasi için girişimlerde bulunmalıdır. Çünkü Türkiye hala 1982 yılında darbeci generaller tarafından hazırlatılan anti demokratik bir Anayasa ile yönetiliyor. Geçen yıllarda bazı önemli düzeltmeler yapıldıysa da Anayasa’nın anti demokratik başlangıç hükümleri varlığını koruyor. Seçilecek Cumhurbaşkanı özgürlükleri artıracak yeni bir anayasa için çaba göstermelidir.Cumhurbaşkanı Türkiye’de yaşayan gayrimüslimlerin haklarını korumalı, tarihsel acıları hatırlamalı ve hatırlatmalıdır:Bu topraklarda yaşayan gayrimüslim azınlıklar tarihsel olarak çeşitli acılar yaşadı, katliamlara, soykırımlara, tehcirlere ve haksızlıklara uğradı.Buolaylarda zarar görenlerden özür dilenmesi, tazminat dahil gasp edilen hakların iade edilmesi, sorumluluğu olanların teşhir edilmesi için atılacak adımlar en başta Cumhurbaşkanı’nın sorumluluğundadır. Cumhurbaşkanı inanç özgürlüğünün güvencesi olmalıdır. Anadolu etnik kökenlerin olduğu kadar aynı zamanda inançların da mozaiğidir. Cumhurbaşkanı her türlü din ve inançtan kişilerin, özellikle de Alevilerin ibadetlerini tam bir özgürlük içinde yapmasını savunmalı, bunun için gerekli koşulların oluşturulmasına çalışmalı, aynı zamanda inançsızların da özgürlüğü olduğunu kabul etmelidir.
BTS’DEN BASIN AÇIKLAMASI
Birleşik Taşımacılar Sendikası olarak , ekmeğimizi ve işyerimizi tehdit eden, demiryollarını tasfiyeyi amaçlayan süreç karşısında tepkimizi ortaya koymak üzere  TCDD protokol kapısı önünde basın açıklaması yapıldı. Yapılan açıklamanın ardından oturma eylemi yapıldı ve sonrasında TCDD Genel Müdürlüğü binası içinde koridorlarda dolaşılarak çalışanlara bilgilendirme yapıldı. Basın açıklamasında şu görüşlere yer verildi. Demiryollarının sermayenin kullanımına açılması, serbestleştirilmesi ve kamusal denetimin dışına alınması amacıyla 1995 yılından beri sürdürülen çalışmalar ve nihayetinde kanunlaşması sürecini ve sonrası hayata geçirilen uygulamaları hep birlikte yaşamaktayız. Bu süreçte demiryollarında kimi kazalarla açığa çıkan, kimi ise yalnızca personel tarafından görülen ve yaşanan pek çok sorun, sıkıntı ve olumsuzluğu yaşamaktayız. Demiryolu kanununun Meclis’e gelişi sürecinde bu kanunla;En önemli hedefin; demiryolu hizmetini, kamu hizmeti olmaktan çıkararak ticarileştirilmesi, ulaşım hakkının metalaştırılması ve parası olanın bu hizmetten yararlanacağını,İkinci hedefin; kamusal alanın tasfiyesi ve özelleştirmesi olduğu,Ve son olarak ta neo-liberal anlayışın olmazsa olmazı taşeronlaşmanın yani ucuz ve güvencesiz işgücü kullanımının önünü açacağını,
İfade etmiştik. Öncelikli olarak belirtmek gerekir ki demiryollarının yeniden yapılandırılması adı altında tasfiyesini amaçlayan uygulamalar 1995′li yıllarda atılmaya başlanmıştı. Ve geçen süreç bizleri doğrulamıştır. Demiryollarının yeniden yapılanması yönünde ilk adımların atılmaya başlandığı 1995′li yıllardan bugüne kadar;çalışan sayısı % 35 oranında azaltılmıştır. Demiryolu kanunu ile personelin emekliliğe sevk edilmesi amacıyla yapılan düzenleme ile yüzlerce personel emekli olmuştur. Çalışan sayısının azaltılması sonucunda demiryolu hizmetlerinin üretilmesinde taşeronlaşma hızla yaygınlaşmıştır. Şu an 5000’nin üzerinde esnek, kuralsız ve iş güvencesi olmayan bir çalışma hayatı önümüze konmuştur.   Bu süreçte birçok unvan kaldırılırken, bazı unvanlar birleştirilerek görev ve sorumluluklar ortaklaştırılmış, kuralsız ve esnek çalışmanın önü açılarak görev ve sorumluluklar birbirine karıştırılmıştır. Tren Şefi uygulamalarını bir tarafa bırakarak ve bu unvanı ortadan kaldırarak bu unvanın görev ve sorumluluklarını sadece makinistlere bırakılması ve yaptırılması aynı zamanda güvenliği de tehlikeye sokmuştur. Bu nedenle içinden geçtiğimiz bu süreçte temel olarak ekmeğimizi ve işyerimizi tehdit eden uygulamalara karşı Sendikamız dün olduğu gibi bugün de yarın da işimize ve işyerlerimize sahip çıkma mücadelesini vermeye devam edecek olup tüm demiryolcuları haklarımızı birlikte korumaya çağırıyoruz.
KESK BİLEŞENLERİ SÜRECİ DEĞERLENDİRDİ
Kırklareli KESK Şubeleri Tüm Bel Sen Merkez Yürütme Kurulu Eğitim ve Basın Yayın Sekreteri Mümtaz BAŞAR  ve Hukuk ve TİS sekreteri Osman ŞEHERİ ile bir araya gelerek sendikal sürece ilişkin görüş alışverişinde bulundu. Eğitim-Sen Kırklareli Şubesi toplantı salonunda gerçekleştirilen toplantıda Eğitim Sen Kırklareli Şube başkanı Ramazan ÖZENÇ önümüzdeki süreçte KESK bileşenlerin daha fazla bir arada olması gerektiğini belirterek, çıkarılmaya çalışılan yasalara karşı lokal ve cılız mücadelenin yetersiz kaldığını KESK ile birlikte tüm emek cephesinin önümüzdeki süreçte çıkarılması planlanan taşeronlaşma ve diğer yasalara karşı ortak bir mücadele hattının örülmesinin kaçınılmaz olduğunu belirtti. Tüm Bel Sen Eğitim ve Basın Yayın Sekreteri Mümtaz BAŞAR; AKP hükümetinin taşeronlaşma düzenlemesi yasası içinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu içinde yapacağı değişikliklerle iş güvencesini ortadan kaldırmak isteğini belirterek, belediyelerdeki taşeronlaşma sonucu neredeyse belediyelere memur alınmadığını belirtip, önümüzdeki süreçte yerel yönetimler anlamında kamusal istihdam yetersizliği nedeniyle sendikal mücadelenin önünün ciddi kesintilere uğrayabileceğini belirtti. Tüm Bel Sen Hukuk ve TİS Sekreteri Osman ŞEHERİ büyükşehir belediyelerinde keyfi görevlendirmelere dikkat çekerek, üyelerinin 8 saat mesai yapabilmek için günde 4 saat yol gitmek zorunda bırakıldıklarını belirterek Tüm Bel Sen’ in Türkiye de fiili ve meşru mücadelede deneyimli bir sendika olduğunu bu anlamda Türkiye de Sayın Celal DOĞAN ve Sayın Fatma GİRİK’ in belediye başkanlıkları döneminde  ilk toplu sözleşme imzalayan sendika olduklarını belirtti.
TÜRK BÜRO-SEN 23.KURULUŞ YILDÖNÜMÜNÜ KUTLADI
Türk Büro-Sen Genel Başkanı Fahrettin Yokuş 23. Kuruluş yıldönümü nedeniyle Türk Kamu-Sen Genel Merkezi Toplantı salonunda bir konuşma yaptı. Konuşmasının başında “bugüne kadar destek veren tüm mücadele arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum” dedi. Yokuş, “Kuruluş ilkelerimiz 22 yıl boyu değişmemiş, ışığımız olmuştur. “Bizim ilkemiz, önce ülkemizdir” diyerek, çalışan, üreten, yol gösteren sendikal anlayışımızla farkındalık yarattık. Gerçek bir sivil toplum örgütü, eğilmeden, bükülmeden, hakkı tutup kaldıran sendika olduk.  “Emek kutsal, insan mukaddestir” anlayışı ile milli bir kuruluş olmayı başardık. Bizi biz yapan değerleri yüceltmek ve Atatürk’ün hedef gösterdiği muasır medeniyetler seviyesine ulaşabilmek için daha çok çalışmayı ve üretmeyi kendimize hedef koyduk. Türkiye Kamu-Sen büyük bir sevdanın adıdır. Büyük sevda; vatandır, bayraktır, millettir,  devlettir, insandır, kardeşliktir, birlikte yaşamaktır. Biz Türkiye ve Türk Milleti’nin sevdalısı olduk. Adımızı, andımızı, milli değerlerimizi, bayrağımızı ayaklar altına almaya çalışanlarla mücadelemizi sürdürdük, bundan sonra da mücadelemiz bu yolda devam edecektir.”
“Sendika hak için var olmalıdır. Sendika adalet için çırpınmalıdır. Sendika hakkı tutup kaldırmalıdır. Sendika birinin hakkını diğerine vermek değildir. Sendika mensuplarına ve milletine hizmet için var olmalıdır. Sendika bir yerlerden beslenen, gücünü iktidardan alan bir kuruluş olmamalıdır. Bu durumda olanlar ne yazık ki, emek hırsızlarıdır. Çalışanın hakkını, hukukunu işverene satanlardır, pazarlayanlardır, sarı sendikadır, emek düşmanlarıdır. Söz konusu pazarlamacı sendikaları sizler çok iyi biliyorsunuz.”  2002 yılında 30 bin 440 olan üye sayısını bugün itibariyle 45 bin 13’e yükseltmiştir. 12 yıllık süreçte toplam 134 bin memur sendikamıza üye olmuş, bunların bir bölümü emekli olmuş, bir kısmı vefat etmiş, bir bölümü statü değiştirdiği için üyeliği düşmüş, büyük bölümü ise istifa etmiştir. Resmi yetki süreci olan 15 Mayıs 2014 günü itibariyle bir önceki yılın aynı tarihi arasındaki 1 yıllık süreçte 9 bin yeni üye yapılmış, ancak, emeklilik ve istifalar ne yazık ki arzu ettiğimiz artışın gerçekleşmesini engellemiştir. 2002 yılı ila 20014 yılları arasında AKP iktidarının her türlü ayrımcı tutumu, baskıcı anlayışına ve yandaş sendikasını kayırmasına rağmen sendikamız bu süreçte % 48 oranında büyümüştür” dedi
http://www.kocaelipusulagazetesi.com/emek-dunyasi-sivil-toplum-33.html

Yorumlar kapatıldı.