Ezgi Başaran
Ve biz tüm kıymetli, sıradışı renklere yaptığımızı Nişanyan’dan esirgemiyoruz. Na’pıyoruz? Solduruyoruz, kurutuyoruz, susturuyoruz. Önce haber gönderdi. “Sevan Bey, geçen hafta röportaj yaptığınız Yale’deki anayasa profesörü Heather Gerken’den 300-400 sayfalık bir anayasa kitabı tavsiyesi sormanızı rica ediyor” diye. Allah Allah! Niye 300-400 sayfa? “çünkü” dedi dostu, “Hapiste çok yalnız ve çok bunalmış vaziyette. Bari bir anayasa kitabı çevireyim Türkçeye diyor.”Ne desem bilemedim. Sevan Nişanyan bu ülkenin en acayip renklerinden biri. Eşine az rastlanır bir mekanizmayla dönüyor düşünceler kafasında. Diyorum ya acayip bir renk, sivri bir renk…Bir o kadar da kıymetli. Ve biz tüm kıymetli, sıradışı renklere yaptığımızı Nişanyan’dan esirgemiyoruz. Na’pıyoruz? Solduruyoruz, kurutuyoruz, susturuyoruz.
Hatırlayacaksınız, Sevan Nişanyan belli bir süre önce blog’unda din ile ilgili yazdığı eleştirel yazı nedeniyle dava edilmişti. Benim yeni 301’imiz dediğim 216’ncı maddeden (halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılamak suçundan) hüküm giydi. Tabii temyize gitti, sonuç henüz çıkmadı fakat bu arada Şirince’de yaptığı inşaatlar nedeniyle yıllardır bekleyen davaları, nedense(!) bir anda onandı ve hapse atıldı. İster Şirince’yi bir turizm merkezine çevirdiği, bir kültür ve matematik köyü kurulması için Ali Nesin ile canını dişine taktığı için ‘ödüllendirildi’ deyin…İster tüm sivri açıklamalarının, din ile ilgili görüşlerinin faturası imar davalarıyla kesildi deyin. Sonuç itibariyle Sevan Nişanyan gibi bir beyni hapse tıkmakla kalmadılar, bir de kâbus gibi bir tecrit eziyeti yapıyorlar. İzmir Sakran Kapalı Cezaevi’nde kalıyor ve kimseyle görüştürülmüyor. Avukatı Ergin Cinmen’le görüştüm şöyle diyor: “Sevan’ın yarı açık cezaevinde kalma hakkı varken tamamen bir takdir kullanılarak kapalı cezaevine koydular. Hakkını arıyor diye disiplin cezası verdiler. İtiraz ediyoruz, bekliyoruz ama yanıt yok” Nişanyan neler yaşadığını bana yazdığı mektubunda anlatmış, buyrun…
Ezgi merhaba, hatırlar mısın, ‘Bunlar beni susturmak için tutuklayacaklar’ demiştim. Sen dahil kimse çok ciddiye almadı, ‘Abartma Sevan, o kadar da gaddar olamazlar’ triplerine girdiniz. Ben de etkilendim sanırım. İki yıl hapis cezası gelince, -ki yatarı 4 aydır- kendi ayağımla tıpış tıpış gidip teslim oldum. çok fazla kafa tuttum, bir şekilde bir ceza verip TC’nin onurunu korumaları lazım herhalde diye empati bile yaptım.
Aptallığıma doymayayım. Dayadıkça dayadılar. Dava üstüne dava geldi. Başta nispeten rahat açık bir cezaevindeyken eften püften bir bahaneyle oradan alıp bir ortaçağ zindanına, oradan da en üst düzey güvenlikli bir kapalı cezaevine aldılar. Benim ‘güvenliğim’ için imiş. İki buçuk aydan beri tek başıma tecritteyim, başka mahkumlarla koridorda ya da revirde göz göze gelmeme bile izin yok. Dinle ilgili eleştiri yaptım diye şu ana kadar benim sayabildiğim yirmiye yakın ceza davası açıldı, hâlâ da celpler geliyor. Türkiye’nin her ilinde altışarlı onarlı gruplar halinde şikâyetçi oluyorlar. Tespit edebildiklerimizin hepsi AKP teşkilatlarından. O davalardan henüz Yargıtay’ı aşıp kesinleşen yok. Onun yerine imar ve mühür davalarından ceza kesiyorlar. Bu gidişle toplam ceza on yılı aşacak gibi görünüyor. Af filan çıkmazsa kaç yılda buradan çıkarım, hiçbir fikrim yok. ‘Türkiye’de hukuk var’ diyen birine rastlarsan benim için öp, olur mu? Sevgiler, kolay gelsin. Sevan.”
Biz böyleyiz. 100 senedir böyleyiz. Vasatlığa oynarız. Bizi biz yapan renkleri soldururuz, sivrilikleri keser koparırız. Topluca kestik yetmedi mi? Teker teker indiririz. İndirdik yetmedi mi? Grup grup tehdit ederiz. Tehdit kâr etmedi mi? Hapse tıkar sustururuz. Bunun nesi Yeni Türkiye arkadaş…Hep aynı eziyet tarzı, hep aynı köhnelik.
http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ezgi_basaran/sevan_nisanyana_bir_de_tecrit_eziyeti-1196551
Yorumlar kapatıldı.