DTK (Demokratik Toplum Kongresi) Halklar ve İnançlar Komisyonu önerilerini özetle şöyle sıraladı: Çok dilli belediyeciliği bütün Mezopotamya coğrafyasında hayata geçirilmesi; Coğrafyamızda bulunan bütün yerel dillerin pratikte kullanılması; Çok dilliliği hayata geçirebilmek için belediyelerimizde akademik düzeyde gençlerimizi istihdam ettirilmesi; Kaybolmaya yüz tutmuş halkların, kültürü ile ilgili geniş kapsamlı uluslar arası bir sempozyumun yapılması; Son 30 yıldır devam eden çatışma süresince yakılan, yıkılan ve boşaltılan köyler, kilise ve manastırların onarılması, turizme kazandırılması; Mezopotamya halklarının köylerine geri dönüşü için sosyal ve ekonomik projelerin gerçekleştirilmesi göçe zorlanan ailelerin köylerine geri dönmeleri için gerekli imkanların sağlanması; Türkçeye çevrilmiş bölgedeki Ermeni, Süryani, Ezidi, Arap, Mihelmi ve Kürt köyleri ile yerleşim alanların eski isimlerinin iade edilmesi; Halklara ait taşınmazların büyük bir kısmı, köy boşaltmalarından sonra, çoğu kadastro çalışmaları ile devlet tarafından devlete yakın… .”
***
Amed İnançlar ve Azınlıklar Forumu’na Kürt, Türk, Arap, Ermeni, Alevi, Sünni, Ezidi gibi pek çok halk, inanç ve kültür temsilcisi katıldı.
Amed İnançlar ve Azınlıklar Forumu’na Kürt, Türk, Arap, Ermeni, Alevi, Sünni, Ezidi gibi pek çok halk, inanç ve kültür temsilcisi katıldı. Yapılan konuşmalarda “Hangi etnik veya inanç topluluğundan olursa olsun, hiç kimse kendisini bir misafir, bir yabancı ya da gözlemci olarak görmemelidir” denilerek “Amed herkesin evidir ve bu evde herkes eşit haklara sahiptir. Amed halkların bir arada barış içerisinde yaşamasının teminatıdır” ifadelerine yer verildi.
Amed Büyükşehir Belediyesi’nin Amed 2020 hedefiyle düzenlediği 2015-2019 Stratejik Plan Forumları kapsamında Amed İnançlar ve Azınlıklar Forumu düzenlendi. Tiyatro Salonu’ndaki foruma pek çok inanç ve kültürden kurum ve kuruluş temsilcisi ile şahsiyet katıldı. Forumun açılışında konuşan Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Fırat Anlı, azınlık kavramını kabul etmediklerini belirterek, “Bu şehirde yaşayan her kesim, diğer tüm Diyarbakırlılarla aynı hayata, aynı hakka sahiptir. Bu bakış açısı ile halka bakılmalı, hizmetlerimizi bu bakış açısı ile hayata geçirmeliyiz” dedi. Azınlık kavramını kullanmamayı tercih ettiğini ifade eden Anlı, “Bu salonda Sünni, Alevi, Ermeni, Ezidi, Arap vs. hepsi var. Yani keşke biz geçmişteki zenginliğimize denk bir şekilde o yaşamı sürdürebilseydik. Maalesef bu şehirde örneğin bir sinagog kalmamıştır. Bizim hayat felsefemize göre tek bir böceğin, tek bir çiçeğin soyunun tükenmemesi ne kadar önemli ise bir halkın dili, dini, kültürünün korunması ve devam ettirilmesi o kadar önemlidir” diye konuştu. Ermenilerin düne kadar hem inançlarını hem de kimliklerini saklamak zorunda kaldığını belirten Anlı, “Bundan daha büyük bir zulüm olamaz. Biz bu zulmün parçası olmadık” dedi. Anlı çok kimlikli, çok kültürlü yapıyı nasıl sürdürülmesi gerektiği tartışarak planlamak istediklerini söyledi.
Daha sonra Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Başkanı Cafer Koluman, DİAYDER yöneticisi Mele Süleyman ve Surp Giragos kilisesi Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Gaffur Türkay moderatör olarak yerlerini aldı.
CEMEVİ HALKIN ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN BİR OKUL
Koluman, halkların devamı için dil ve din kimliğinin önemli olduğunu belirterek kendi törenlerine katılanların “Sizde Sünnileşme var” dediğini hatırlatarak, “Çünkü kimliğimiz yıllarca yasaklandığı için zamanla egemene benzeşme var. Buradaki Alevilerin durumu da böyledir” dedi. Cemevinin önemli olduğunu belirten Koluman, “İnancı yasaklı bir halkın sadece bir ibadet yeri değil, aynı zamanda bir halkın varlığı için, bir halkın özgürlüğü için bir eğitim okuludur. Bir Alevi Akademisi gözüyle bakıyoruz” dedi. Amed Büyükşehir Belediyesi’nin çok önemli işler yaptığını mevcut Cemevi’ni Belediye’nin yaptığını belirten Koluman, emeği geçenlere teşekkür etti. Cafer Koluman şunları söyledi:
“Şu an biz Diyarbakır’da cemevini fiilen işletsek bile yasal sorunlar var. Şunu sormak lazım; laik bir devlette Diyanet İşleri Başkanlığı nasıl olur. 2004 değişikliğinden sonra ibadet yeri denildiği zaman cami, sinegog ve kilise geçiyor cem evi ismi geçmiyor.”
TÜRKAY: DİYARBAKIR’I TURİZM KURTARIR
Diğer moderatör Gaffur Türkay da Stratejik Plan sloganı olan “Geleceğimizi birlikte planlayayım” sözünün umut ve cesaret verdiğini söyledi. 100 yıl geriye gidildiğinde bu coğrafyada Kürt, Türk, Ermeni, Süryani gibi pek çok halk yaşadığını belirten Türkay, “Bir Ermeni olarak da anmadan geçemiyorum. Bu coğrafyada Ermeniler büyük bir soykırıma uğratıldılar, sayısal olarak maalesef artık parmakla gösterilecek insanlar vardır. Bir kişi de, on kişi de olsak her zaman kendimi ifade edeceğimiz bir platformun olması beni heyecanlandırıyor” dedi. Amed’de sanayinin olmadığını, tarımın çöktüğünü belirten Türkay, “Diyarbakır’ı turizm kurtarır” dedi.
Türkay, temizliğin bireyden başladığını ve şehri temiz tutmak için her bir bireyin çaba göstermesi gerektiğini belirterek, “Şehrimize sahip çıkabilirsek bence Diyarbakırımız çok umut vaat eder” dedi. Türkay, “Gelen misafirler Diclekent’te yapılan muhteşem binalara bakmıyor, Surp Giragos’a, Meryem Anaya geliyor” diyerek turistin rahat edebileceği ortamın oluşturulması gerektiğini söyledi.
MELE SÜLEYMAN: İSLAMDA HALKLARA EZİYET YOKTUR
Diğer moderatör Mele Süleyman da “İslam dininde halkların inançsal hakları nelerdir. İslam dininde yaşam nedir?” gibi konuları konuşmaya geldiklerini belirterek “Bugün görüyoruz insanlar öldürülüyor. Katiyen İslam dininde halkların öldürülmesi, halklara eziyet edilmesi yoktur. Her kavime kendi peygamberi gönderilmiştir. Her kavim kendi dininde, kendi dilinde yaşamıştır” dedi.
Hz. Muhammed Mekke’den Medine’ye geldiğinde Medine’de Yahudiler, İseviler ve şehir dışında da başka kavimler bulunduğunu anımsatan Mele Süleyman, özetle şöyle konuştu: “Hz. Muhammed tüm bunların arasına ‘kardeşlik’ önerdi ve kardeşlik sevgisi yerleştirdi. Hepsinin arasında anlaşmaya vardı ve dedi ki ‘herkes dininde serbesttir, hiç kimse bir diğerine baskı uygulamasın.’ İslamiyet dininde zorbalık yoktur. Peygamberimiz ‘Kadınları, yaşlıları öldürmeyin, Sinagog’da, Kilise’de Allah’a ibadet edenleri öldürmeyin. Kimsenin bahçesine girmeyin, kimsenin hayvanını öldürmeyin’ demiştir. Hatta ‘Dışarıdan biri Medine’ye saldırırsa hep birlikte karşılık verin, mücadele edin’ demiştir. Bugün bize saldırıyorlar, hatta aramızdaki birçok insanımız gibi köyünü terk edip şehre göçmüştür bu saldırılar yüzünden. İstiyoruz ki herkes kardeşçe yaşasın, biz herkesin dinine saygı gösteriyoruz, istiyoruz ki herkes bizim de dinimize saygı göstersin.”
Daha sonra DTK Halklar ve İnançlar Komisyonu adına bir sunum yapıldı. Sunumda ünlü yazar Yaşar Kemal’in “Dünyanın şimdi başı belada. Dünyamız şimdi tek kültürlü bir dünyaya doğru başını almış gidiyor. Bu, insanlığı insanlıktan çıkaran bir durumdur. Tek kültürlü bir dünyada insanlığın halini göz önüne getirelim: Tek çiçeğe kalmış, tek renge, tek kokuya kalmış bir insanlık ve tek dile kalmış bir dünya” sözleri aktarılarak bunun herkesin endişesi olduğunu vurgulandı.
Medeniyetlere beşiklik etmiş, tarihin akışını değiştirmiş, coğrafyası ve iklimiyle hayatın en zengin, güzel ve tutkulu yaşandığı bir yer olan Ortadoğu’nun, aynı zamanda en kanlı ve acımasız savaşların, soykırımların da yaşandığı bir coğrafya olduğu vurgulandı. Onlarca farklı etnik ve inanç topluluklarının bir arada barışçıl şekilde yaşadığı bir yer olan Ortadoğu bu yönüyle “bir halklar mezarlığı” olduğu vurgulanarak “Bugün Irak’ta, İran’da, Suriye’de, Lübnan’da, Filistin’de, Libya’da ve daha birçok yerde yaşanan katliamlar bunun somut göstergesi. Çok uzağa gitmeye gerek yok. Kürdistan coğrafyasında yıllardır yaşanan dramlar bu acı gerçeğin en büyük tanığıdır” denildi.
YAŞANANLAR ACIMASIZ BİR OYUN
Yaşananların aslında halklar arasındaki bir savaş değil, “kirli çıkarlar peşinde koşan iktidarların senaryosunu yazarak yönettiği, bazı kesimlerin ise bir figüran olarak yer aldığı acımasız bir oyun olduğu” vurgulandı. Bunun en acık kanıtının Rojava’da yaşananlar olduğu belirtilerek “Çeşitli istihbarat teşkilatlarının taşeronu olan, her biri dünyanın başka yerlerinden kiralanmış, kana susamış çetelerin Rojava’da yaşayan çeşitli halklara amansızca saldırması, katliamlar gerçekleştirmesi, kesinlikle halklar arası bir savaş olarak görülemez” denildi.
Amed için “Halkların barışçıl ve demokratik bir şekilde bir arada yaşamasının teyit ve teşvik edildiği coğrafyanın başkentidir” denildi. Sunumda “Hangi etnik veya inanç topluluğundan olursa olsun, hiç kimse kendisini bir misafir, bir yabancı ya da gözlemci olarak görmemelidir. Amed herkesin evidir ve bu evde herkes eşit haklara sahiptir. Amed halkların bir arada barış içerisinde yaşamasının teminatıdır. Eşitliğin, özgürlüğü ve demokrasinin başkentidir” denildi.
DİL, KÜLTÜR, İNANÇ VE MABETLERE SAHİP ÇIKILMALI
DTK Halklar ve İnançlar Komisyonu önerilerini özetle şöyle sıraladı: Çok dilli belediyeciliği bütün Mezopotamya coğrafyasında hayata geçirilmesi; Coğrafyamızda bulunan bütün yerel dillerin pratikte kullanılması; Çok dilliliği hayata geçirebilmek için belediyelerimizde akademik düzeyde gençlerimizi istihdam ettirilmesi; Kaybolmaya yüz tutmuş halkların, kültürü ile ilgili geniş kapsamlı uluslar arası bir sempozyumun yapılması; Son 30 yıldır devam eden çatışma süresince yakılan, yıkılan ve boşaltılan köyler, kilise ve manastırların onarılması, turizme kazandırılması; Mezopotamya halklarının köylerine geri dönüşü için sosyal ve ekonomik projelerin gerçekleştirilmesi göçe zorlanan ailelerin köylerine geri dönmeleri için gerekli imkanların sağlanması; Türkçeye çevrilmiş bölgedeki Ermeni, Süryani, Ezidi, Arap, Mihelmi ve Kürt köyleri ile yerleşim alanların eski isimlerinin iade edilmesi; Halklara ait taşınmazların büyük bir kısmı, köy boşaltmalarından sonra, çoğu kadastro çalışmaları ile devlet tarafından devlete yakın Kürt komşularımızın adına kaydedilen taşınmazların iadesi; Mezopotamya’da yerleşik olarak yaşayan halkların tarihi ve kültürü hakkında objektif bir şekilde tanıtıcı materyallerin farklı dillerle yayınlanması ve seminerlerin verilmesi.”
YÜREK YOKSULU OLDUK
Diyarbakır Kilisesi adına yapılan konuşmada ise “1902’te nüfus sayımında gayri Müslimlerin sayısı yüzde 60. Ama Türkiye’nin 3’üncü en zengin şehri de Diyarbakır. Yoksullaştı mı? Evet yoksullaştı ama yürek yoksulu olduk” dedi. Kilise yaptıkları için mahkemeye verildiklerini, daha sonra müzikli ayin yaptıkları için yargılandıklarını belirten katılımcı, sıkıntılarının devam ettiğini söyledi.
Mardin Süryani Birliği Derneği Başkanı Yuhanna Aktaş da “1900’lü yılların başından itibaren başlayan katliamlar, özellikle 1915-1918 yılları arasında sistematik bir şekilde Süryani nüfusunun nerdeyse 4’te 3’ü soykırıma uğratıldı ve göç ettirildi. Bu büyük trajedi Süryaniler arasında ‘seyfo’ yani ‘kılıç’ ya da ‘kılıçtan geçirme’ olarak adlandırılmıştır” dedi. 30 sene öncesine kadar Mardin Midyat’ta 60 bin Süryani nüfusu varken, günümüzde bu rakamın 3 bine indiğini belirten Aktaş, “Bilinmelidir ki bu göç, siyasal, sosyal, kültürel ve dinsel sebebe dayanmaktadır” dedi. Aktaş, “Devletin Türk ve Müslüman olmayanların dışında öteki halkları tanımayan düşünce ve mantığı, Kürt özgürlük hareketinin verdiği mücadele sonucu artık, bu topraklarda binlerce yıldır yaşayan Ermeni, Süryani, Ezidi, Kürt, Arap ve diğer halkların varlığını kabul etmektedir. Ancak hala söylemden öteye gitmemiştir. Bu haklar Anayasal güvence altına alınmadan bizler için bir anlam ifade etmeyecektir” diye konuştu.(ANF)
Kaynak: http://www.haberdiyarbakir.com/amedde-inanclar-ve-azinliklar-forumu-duzenlendi-63525h/
Yorumlar kapatıldı.