İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Benim kodum ne ola?

Serdar M. Değirmencioğlu / serdardegirmencioglu@gmail.com
Rumlar 1, Ermeniler 2, Yahudiler 3! Bunlar maç sonuçları değil. Bunlar doğan bebeklere verilen kodlar. Kodları üreten ve bebekleri kodlayan Nazi devleti de değil. Bu kodlar tümüyle “yerli” üretim!“1, 2, 3” vb. kodlar giderek daha “derin” bir şekilde örgütlenen, “tek ulus”, “tek din” dayatmacısı “tekçi” devlet anlayışının 1923’den bu yana uyguladığı bir sınıflamada kullanılan kodlar.

Geçen ağustos ayında ortaya çıkan bu “derin” öykü şöyle özetlenebilir: Bir çocuğun anaokuluna başlayabilmesi için koduna bakılır. Kodu okulun koduna uyuyorsa izin verilir. Bebekleri kodlar ile damgalamak ve bebekleri sınıflamak, sınıflamaya uygun olarak dağıtmak devletin asli görevidir!

Bir özet çok kısa gelmiş olabilir. Biraz açmakta yarar var. İstanbul’da Ermeni çocukların gittiği bir anaokulu var. Bu okula başlaması gereken bir çocuk var. Bu okula çocuğunu yazdırmak isteyen bir ana, bir baba var. Bir çocuk okula başlayacaksa hiç önemli olmaması gerekir ama belirtelim: Ana, baba ve çocuk T.C. yurttaşı. Ama bir sorun var. Ortada “kod uyuşmazlığı” var.
Çünkü ananın kodu karışık. Çünkü baştan beri tek koda sahip değil; insanları kökenlerine göre sınıflayanlar gözünde karmaşa yaratanlardan biri. Nüfusa en baştan “Ermeni” diye kaydedilmemiş. Sonradan “Hristiyan” ve “Ermeni” olabilmiş. Dahası ananın kodu ayrı, babanın kodu ayrı. Çünkü babanın kimliğinin din hanesinde “Müslüman” yazıyor. Devletin kurduğu “tekçi” anlayışı açısından karmaşa değil, tam bir kargaşa…
***
Bu karmaşık durumda okulun müdürlüğünün “tekçi” devletin makamlarına sorması gerekiyordu. Yani, bu çocuğun okula kayıt olabilmesi için bir devlet kararı gerekiyordu. Soru şöyleydi: “Bu çocuğun okula kayıt olmasında bir sakınca var mıdır?”
Bürokratik işleyişe göre, “Bir sakınca var mıdır?” yazısı Şişli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne, oradan da İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğüne gönderildi. İl Milli Eğitim Müdürlüğünden gelen yanıt, “tekçi” devlet anlayışının ne kadar “derin” olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
İl Milli Eğitim Müdürlüğünün gönderdiği resmi yanıtta, 1923 yılından bu yana kimi nüfus kayıtlarının “vukuatlı” olduğu ve bu kayıtlara birer gizli kod verildiği belirtildi. Bu kodlar, ‘soy kodu’ olarak adlandırılmakta. Ermeni kökenlilere uygun görülen “soy kodu” 2’ydi.
***
Ağustostan bugüne “kod uyuşmazlığı” mahkemelerde. Şişli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün ailenin soy kodunun “2” olmadığı gerekçesiyle “kayıt olamaz” kararı, Aralık ayında İstanbul 7. İdare Mahkemesi’ne takıldı. Mahkeme çocuğun kaydının yapılmamasının hukuka aykırı olduğunu saptadı ve “yürütmeyi durdurma kararı” verdi. Öte yandan İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen davada ana babanın çabası sonuç verdi ve çocuğun “Ermeni” olduğuna karar verildi. Yani “kod uyuşmazlığı” artık söz konusu değil…
***
Bütün bunlar ne demek? Belli ki, kimi bebekler “doğuştan sakıncalı” ve kodlanmaları gerekiyor. Belli ki, “tekçi” anlayış devlete “derin” mi derin işlemiş. Devlet “sakıncalı” yurttaşları en baştan sınıflıyor, kodluyor, fişliyor. Çocukların hakları lafta var.
Bir yanda yaşama hakkı, korunma hakkı, gelişme hakkı, katılım hakkı var. Diğer yanda, “milli güvenlik”, “birlik ve bütünlük”, “devletin bekası”, “milli şuur”, “yüzde 99 Müslüman”, vs. vs.
Çocuklara ayrımcılık yapılmaması gerekiyor ama “kod uyuşmazlığı” var. Her şeyden önce çocukların yararının gözetilmesi gerekiyor ama anaokuluna başlayacak çocuk karşısında o kocaman “tekçi” polis devletini ve kodlarını buluyor.
23 Nisan günü güya bir çocuk bayramı. Buyurun bu çarşamba birlikte düşünelim? Sizin kodunuz ne? Benim kodum ne? Bebeklere bile “kod” verilen bir ülkedeki düzene hangi ad uygun düşer?

http://www.evrensel.net/kose-yazisi/71128/benim-kodum-ne-ola.html#.U1PYKfl_vms


Yorumlar kapatıldı.