Ragıp Zarakolu
El-Kaide’ye bağlı bir grup, Antakya’dan sınırı rahatlıkla geçerek, sınırın hemen öte yanındaki dünya güzeli bir kasaba olan Kessab’a saldırdı. Kessab’ın bir özelliği, bir Ermeni kasabası olması.Kessab, şimdi bomboş. Orada yaşayanlar, 1915’lerden, 1939’lardan sonra yeniden göç yollarına düşüp, Latakya’ya sığındılar. Ya o düşürülen Suriye uçağı, bu silahlı grupların geçişi nedeniyle, ve sivil halkın korunması için oradaysa? O silahlı grupların geçişini kolaylaştırmak amacıyla oradaysa? Buna ihtimal vermek istemiyorum, ama bu doğruysa, bu falanjist gruplara sadece TIR desteği değil, hava desteği de verildiği anlamına gelir. Ki son derece vahim bir durum olur.
***
Türkiye Cumhuriyetinin yönetiminde bulunanlar, bir Suriye jetini düşürmekle öğünüyorlar.
Gerekçe: Sınır ihlali. Sınır güvenliğini sağlamak her ülkenin doğal hakkı ve görevi…
Peki, ya o Suriye jeti de bölgede, egemen bir devletin yani Suriye devletinin sınırlarının güvenliğini sağlamak için, olayın geçtiği bölgede ise… Yanlışlıkla sınır ihlali yapsın, ya da yapmasın.
Benzeri bir olay, bizim bir jetimizin, Suriye’nin sınır güvenliğini test etmek amacı ile, sınır ihlalini yaptığında düşürülmesi gibi…
Bunu geçmişteki düşürme olayının bir misillemesi olarak da kabul edebiliriz.
Ancak, ortada bir başka durum daha var.
Türkiye-Suriye sınırı bir kevgere dönmüş vaziyette, delik deşik.
Türkiye, İsrail gibi en güçlü ulusal güvenlik devletlerinden biridir.
Dolayısıyla bunu bir zaaf olarak kabul edemeyiz.
Kendini Cihatçı olarak ilan eden sözde İslamcı falanjist grupların rahatlıkla sınır geçişi yaptıkları biliniyor.
El-Kaide’ye bağlı bir grup, Antakya’dan sınırı rahatlıkla geçerek, sınırın hemen öte yanındaki dünya güzeli bir kasaba olan Kessab’a saldırdı.
Kessab’ın bir özelliği, bir Ermeni kasabası olması.
Kessab, şimdi bomboş.
Orada yaşayanlar, 1915’lerden, 1939’lardan sonra yeniden göç yollarına düşüp, Latakya’ya sığındılar.
Ya o düşürülen Suriye uçağı, bu silahlı grupların geçişi nedeniyle, ve sivil halkın korunması için oradaysa?
O silahlı grupların geçişini kolaylaştırmak amacıyla oradaysa?
Buna ihtimal vermek istemiyorum, ama bu doğruysa, bu falanjist gruplara sadece TIR desteği değil, hava desteği de verildiği anlamına gelir.
Ki son derece vahim bir durum olur.
Sözkonusu olan Rojava olunca, ciddileşen sınır güvenliği, Antakya çevresinde delik deşik.
Ve bu durum sadece, Suriye sivil yurttaşlarının değil, Türkiye Cumhuriyeti sivil yurttaşlarının da güvenliğini tehdit ediyor.
Daha bir iki gün önce, güvenlik güçleri, Arapça şarkılar söylenen yasal bir toplantıya şiddet uyguladı ve dağıttı.
Ama silahlı falanjist bir grup rahatlıkla sınırı aşıp, Kessab kentine saldırabiliyor.
Güvenlik güçlerinin görevi, bu tepeden tırnağa silahlı “teröristleri” yakalamak değil mi?
Pardon, bu cihatistler, “özgürlük savaşçılarıydı” değil mi?
Türkiye Cumhuriyeti Suriye’deki iç savaşa ilişkin politikasını acele değiştirmek gibi etik bir yükümlülük altında.
Şimdiye kadar yapılanlar, Suriye açısından bir “causa belli” yani savaş nedeni aslında. Ama Suriye’nin bunu yapacak takati yok.
Türkiye’nin İsrail’e özenerek yaptığı şeyler asla etik değil.
Yok, Suriye de geçmiş de, Kürt özgürlük hareketini barındırdı, şimdi biz onun öcünü alıyoruz diyorlar ise, bu da doğru bir politika değil.
İç savaş karşısında tarafsızlığını ilan etmek ve dolaylı/dolaysız isyancılara malzeme desteği kesmek. Politik olarak canları ne istiyorsa yapsınlar.
Bu da yetmez!
Aynı zaman da, madem “yeni Osmanlıcılık” oynuyoruz, bir başka etik sorumluluğu var Türkiye Cumhuriyetinin.
Orada yaşayan, eski yurttaşlarımız olan Ermeni, Süryani, Kürt, Türkmen, Alevi kardeşlerimizin her anlamda, ayrımsız koruyuculuğunu üstlenmek.
Hatta onlara sadece sığınma değil, yeniden yurttaşlık hakkı tanımak, eğer arzu ederlerse.
Bu aynı zamanda, geçmişteki 1915 faciası nedeniyle, kısmi, dolaylı bir özür anlamına gelecektir.
Pam [szarakolu@yahoo.com]
Yorumlar kapatıldı.