İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Sayın Orhan Kemal Cengiz ve Ermeni Cemaatinin Patrik Krizi

Orhan Bey, korkarım “Ermeni toplumunun bir kısmı” sizi yanıltıyor ve yanlış bilgi veriyor. Bu güne kadar ben ve benim gibi düşünenlerin hiç biri patriği ruhani meclis seçsin demedi. Ermeni toplumunda -en azından son dört yılda-, başta Ruhani Meclis olmak üzere ister patriklik ve kilise taraftarı olsun, ister cemaat, patrik ve kilise karşıtı grup olsun hiçbir tarafın sizin söz ettiğiniz gibi Patriği Ruhani meclisin seçmesini istemedi. Zaten böyle bir talep kimden gelirse gelsin, kelimenin tam anlamıyla, cemaate, patrikliğe ve Ermeni kilisesine ihanet sayılır. Apostolik Ermeni kilisesine bağlı Ermeniler her zaman ruhani önderlerini de Patriklerini de kendileri seçer. Kısacası maalesef ortada demokratik bir mücadele yok, sadece bir yanlışta ısrar var.

***
Değerli okurlar,
Sayın Orhan Kemal Cengiz,
Al Monitor’a http://www.al-monitor.com/pulse/tr/contents/articles/originals/2014/02/turkey-armenians-crisis-patriarch.html aşağıdaki linkten de okuyabileceğiniz Ermeni cemaatinin patrik krizi başlıklı bir yazı yazdı: http://hyetert.blogspot.com.tr/2014/03/ermeni-cemaatinin-patrik-krizi-turkeys.html. Bu yazıda Patriklik sorunu ele alınıyordu. Bu yazıya aşağıdaki cevabı verdim.
Orhan Bey, benim için sizin gibi değerli bir yazara, değerli bir insan ve azınlık hakları savunucusuna  yazmak hiç kolay değil.
Orhan Bey, ben kişisel olarak cemaatin iç meselelerinin cemaat dışında tartışılmasını pek istemem. Çünkü çoğu zaman bu yazıda olduğu gibi, yanlış bilgilendirme yüzünden yanlış sonuçlara varılıyor. Bazı grupların amaca ulaşmak için her yolu mubah gördüklerinden bilerek yanlış ve eksik bilgi verdikleri, yönlendirdikleri bir sır değil. Özellikle arkasında basın gücü, güçlü maddi desteği olan gruplar, benim gibi sıradan Ermenilerin sesi duyulmadığından kolayca başarılı da oluyorlar.
Lütfen kusura bakmayın ama yazının temelini teşkil eden şu görüş tamamen yanlış ve söz konusu tartışma ile ilgili değil. “Bu davada, Ermeni toplumunun bir kısmı hem İçişleri Bakanlığına ve hem de yine bu topluluk içindeki bir gruba karşı hukuki mücadele veriyorlar. Bu dava, Ermeni toplumunun patriğini kendisinin mi, yoksa küçük bir ruhani grubun mu seçeceğini konu alıyor. Ve aslında Ermeni toplumu içindeki büyük bir ayrışmayı gözler önüne seriyor.”
Toplumun içindeki grup ben ve benim gibi düşünenler olmalı. Maalesef Ermeni toplumunun bir kısmı sizi yanıltıyor, yönlendiriyor ve size yanlış bilgi veriyor. Sadece kendi haksızlıklarına örtü arıyorlar.  Ben ve benim gibi düşünen ve bu toplumun bir kısmına karşı olanların hiç biri patriği ruhani meclis seçsin demedi bu güne kadar. Ermeni toplumunda en azından son dört yılda, başta Ruhani Meclis olmak üzere ister patriklik ve kilise taraftarı olsun, ister cemaat, patrik ve kilise karşıtı grup olsun hiçbir tarafın sizin söz ettiğiniz gibi Patriği Ruhani meclisin seçmesini istemedi. Zaten böyle bir talep kimden gelirse gelsin kelimenin tam anlamıyla, cemaate, patrikliğe ve Ermeni kilisesine ihanet sayılır. Apostolik Ermeni kilisesine bağlı Ermeniler her zaman ruhani önderlerini de Patriklerini de kendileri seçer. Tek istisna cemaatini kaybeden Kudüs Patrikliğidir. Kısacası bu bilgi size yanlış verilmiş, maalesef ortada demokratik bir mücadele yok, sadece bir yanlışta ısrar var.Burada taraflardan biri, Ruhani Meclis kararına uygun olarak halk tarafından eş patrik seçilmesini isterken, diğer taraf  Ruhani Meclis kararına ve Ermeni kilisesinin kurallarına rağmen Mesrob II’nin patriklik görevinden alınarak yeni patrik seçilmesini istiyor. Ortada demokratik bir mücadele değil, olsa olsa bir haksızlığı maskeleme gayreti var.
Olayı özetlemeye çalışayım. Cemaatin sivil meclisi 1934 yılında kaldırılmış ve devletin yönlendirmesiyle çaresizlikten sivil meclis yerine halk tarafından değil, vakıf başkanlarınca seçilen Merkezi Mütevelli ismiyle bir heyet oluşturulmuştur. 1960 sonrası bu kurul da devletçe kaldırıldığından Ruhani Meclis patrikliğin tek yasal organ olarak kalmıştır. Patrik Mesrop II’in hastalığı uzayınca, patrikliğin tek yasal organı olan Ruhani Meclis patriklerin hayat boyu görev yapmak üzere seçildikleri, Hıristiyanlığın ve Ermeni kilisesinin kurallarına göre ancak ölüm ya da istifa ile patrikliğin sona ereceği için Mesrop II.’nin ölünceye kadar patrik olarak kalacağını ve eğer seçim yapılırsa eş patrik seçimi yapılacağını açıkladı. Bu kararları bir çok yerde bulabilirsiniz. Hastalık daha da uzayınca Ruhani Meclis eş patrik seçilmesine karar verdi. Durum başbakana bildirildiği gibi gazetelerde de haber olarak yer aldı. Patrik vekili ve Ruhani Meclis başkanı dilekçe ile vilayete baş vurarak eş patrik seçimi için izin istedi. Patrik adayları belli oldu ve tanıtım başladı. Bu haber de medyada geniş ölçüde yer aldı. Ruhani Meclis, patrik seçimini yönetmek üzere 1950’li yıllarda yine çaresizlikten müteşebbis heyet denen patrik seçimini yönetmekle görevli heyeti seçmek üzere vakıf başkanlarını davet etti. Ruhani Meclis ve vakıfların başkanlarınca seçilen bu heyete sonradan sözü geçen avukat da monte edildi.
Göreceğiniz gibi buraya kadar halk tarafından eş patrik seçilmesi kararını alan, seçim için izin isteyen, seçim heyetini kuran hep Ruhani Meclistir.
Eş patrik seçimini yönetmek için seçilen, kendilerine müteşebbis heyet diyen aslında eş patrik seçim heyeti olan bu heyet, bir iki kişinin yönlendirmesiyle, tamamen yetkilerini aşarak haksız ve hukuksuz, dahası gereksiz ve yersiz bir karar alarak eş patrik seçimi değil 1863 Nizamnamesine göre makam boşandığından yeni patrik seçimi yapılması için Valiliğe ikinci bir başvuru yaptı. Böylece Patrik vekili ve Ruhani meclis başkanının imzasıyla verilen dilekçe ile çelişkili ikinci bir dilekçe verildi. Öncelikle seçilen daha doğrusu atanan bir heyete müteşebbis günlük sözle girişimci denmesi mantığa aykırıdır. Yani biz müteşebbisiz her şeye teşebbüs ederiz yaklaşımı saçmadır. İkinci olarak eş patrik seçimi için seçilen heyete bize patrik seçim heyeti dendi eş patrik denmedi diyerek kelime oyunu yapmaları da savunulamaz. Gazetelerde, televizyonlarda Ermeni toplum eş patrik seçimine gidiyor haberleri yer alırken biz duymadık savunması da geçerli olamaz. Nizamnameye dayanıyorsanız -ki Ruhani meclisten başka organı kalmayan nizamnamenin uygulanması mümkün değil-, Nizamnameye göre, seçimden önce seçimi yönetmekle görevli Patrik Kaymakamı (Locum Tenens, Değabah) seçilmesi gerekir o zaman onu neden Patrik Kaymakamı seçilmedi derseniz, cevap yok. Nizamnamenin o bölümü uygulanmıyor. Peki Nizamnamede böyle bir heyet var mı? yok. Kısacası eş patrik seçimini yönetmek üzere seçilen bir heyetin yeni patrik seçmeye kalkışmasının hakla hukukla bağdaşır bir yanı yok. Diğer taraftan yersiz ve gereksiz. Patriklikten, kiliseden yana olanların cemaatin ezici çoğunluğunun tek amacı var: Halk tarafından seçilmiş bir patriğin bulunması. Adı eş patrik olmuş, yeni patrik olmuş o biz sivillerin sorunu değil. Bu arada uydurulan, patriklik asasını hangisi alacak, kisveyi kim giyecek gibi tartışmaların da bir anlamı yok. Asayı kimin alacağı, kisveyi kimin giyeceği din adamlarının sorunu. Kaldı ki zaten patrik kisveyi giyecek, asayı eline alacak durumda olsa neden eş patrik seçimi yapılsın.
Sonuç olarak bu haksız, hukuksuz girişim devlet tarafından iki başlılık gibi görüldü ve 
hükümet bu seçim heyetini feshedip, yeni bir seçim kurulu ile seçime gitmek yerine kimsenin aklına gelmeyen ve her iki tarafı da mutlu etmeyen bir çözüm buldu. Patrik tarafından, patriğin uzun süreli seyahatlerinde atadığı geçici bir makam olan Genel Patrik Vekilliği, Ruhani Meclis tarafından seçilen bir makam haline getirildi. Buradan yola çıkarak bundan sonra patriği Ruhani Meclis seçecek demek anlamsız olur.
Bu haksız ve hukuksuz girişimcilerin İdare mahkemesinde açtıkları davaların kaybedildiğinden olacak, davaların Danıştay’da olduğu söyleniyor. Tabi davaların kaybedildiği basında yer almıyor, kazanılsaydı eminim manşet olurda belli gazetelerde. 
Sonuç olarak, bu konuda devletin hataları olmakla birlikte, devleti bu karara zorlayan, patrikliğin etkisizleşmesine ve güç kaybetmesine neden olan bu heyeti yöneten ve yönlendiren bir kaç kişidir.
Diğer taraftan Patriklik ve Vakıf başkanları da görevlerini tam yapmamış, bu heyeti destekleyen basının tepkisinden çekindiklerinden olacak bu heyeti görevden alıp yeni bir heyetle seçime gitmemişlerdir.
Devletin geçici yönetmeliklerde, eş patrik olmaması gerekçesiyle eş patrik seçimi yapılamayacağı kararı çok ciddi bir çelişkili karardır. Adı üstünde geçici patrik seçim yönetmeliği. Bu yönetmelikler 1950’lili yıllardan beri her seçimde yeniden hazırlanır, yeniden düzenlenir ve sadece o patrik seçimi için geçerlidir. Bu durumda bile Ruhani Meclis içinde eş patrik yönetmeliği de olan bir yönetmelikle devlete başvurup eş patrik seçimi yapabilirdi. Ancak geçici çözüm onları rahatsız etmemiş olacak ki onlar da patriğin ölümünü beklemeye karar vermiş görünüyorlar.
Sonuç olarak, gelinen durum, seçilmiş bir makamın atanmış bir genel vekille yönetilmesi nedeniyle -belki bu heyettin de amacını aşarak-, ve patrik karşıtlarının ekmeğine yağ sürerek patrikliği, etkisizleştirmiş, güçsüzleştirmiştir. Danıştay’dan Ruhani Meclis kararına ve dini geleneklere göre alınan kararları yok saymasının ve bu heyetin davayı kazanmasının mümkün olmadığını düşünüyorum. Aksi halde bu dava daha çok su kaldıracaktır. Keşke toplumun bir kısmı meşhur ve önemli olmak için uğraşacaklarına, cemaatin tüzel kişiliği ve örgütlenmesine izin verilmesi için uğraşsalardı da övgüyü hak etselerdi.
Uzun yazdığım için lütfen kusura bakmayın, kısa yazmayı beceremedim.Umarım beni yanlış anlamazsınız.
Selamlar.
Murat Bebiroğlu     
PS.
Yanlış anlamazsanız bu konuda yazdığım pek çok yazının bulunduğu linki vermek isterim. Yazıları
http://hyetert.blogspot.com.tr/search/label/ters%20k%C3%B6%C5%9Fe  linkinde bulabilirsiniz.

 

Yorumlar kapatıldı.