İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermeni cemaatinin patrik krizi / Turkey’s Armenians in crisis over patriarch

Orhan Kemal Cengiz
Bu davada, Ermeni toplumunun bir kısmı hem İçişleri Bakanlığına ve hem de yine bu topluluk içindeki bir gruba karşı hukuki mücadele veriyorlar. Bu dava, Ermeni toplumunun patriğini kendisinin mi, yoksa küçük bir ruhani grubun mu seçeceğini konu alıyor. Ve aslında Ermeni toplumu içindeki büyük bir ayrışmayı gözler önüne seriyor.( Bu yanlış ve yanlış bilgilendirme sonucu bir görüş. Böyle bir tartışma yok. HYETERT)

Bu ayrışmanın nasıl oluştuğuna bir göz atmak ise, Türkiye’de Ermeni toplumunun varoluş biçimine ve Türkiye hükumetlerinin patrikhaneyi kontrol altında tutma stratejilerine ışık tutuyor.

***
Türkiye’deki Ermeni toplumu, idari davalarda yüksek mahkeme görevi icra eden Danıştay’ın karara bağlayacağı bir davanın sonuçlarını heyecanla bekliyor. Bu davada alınacak karar muhtemelen Ermeni Patrikhanesinin Türkiye’de var olma biçimi üzerinde derin etkiler yaratacak.
Ermeni cemaatindeki patrik krizi, hem cemaatin devletle kurduğu sorunlu ilişkiyi hem de değişen hükumetlere rağmen devletin azınlıklar karşısında değişmeyen müdahaleci politikalarını gözler önüne seriyor.
Bu davada, Ermeni toplumunun bir kısmı hem İçişleri Bakanlığına ve hem de yine bu topluluk içindeki bir gruba karşı hukuki mücadele veriyorlar. Bu dava, Ermeni toplumunun patriğini kendisinin mi, yoksa küçük bir ruhani grubun mu seçeceğini konu alıyor. Ve aslında Ermeni toplumu içindeki büyük bir ayrışmayı gözler önüne seriyor. Bu ayrışmanın nasıl oluştuğuna bir göz atmak ise, Türkiye’de Ermeni toplumunun varoluş biçimine ve Türkiye hükumetlerinin patrikhaneyi kontrol altında tutma stratejilerine ışık tutuyor.
Ermeni Patrikhanesi 42 Kilisenin üzerinde dini otoriteye sahip, 553 yaşında bir üst dini kurum. Uzun yıllardan bu yana Ermeni cemaati kendi patriklerini kendiler seçiyorlar.
1960 askeri darbesinin ardından, devletin patrikhaneyi kontrol altında tutmak için attığı adımların daha sistematik bir hal aldığı görülüyor. Bakanlar Kurulu 1961 tarihinde bir kararname yayınlayarak, İstanbul valiliği tarafından bir tarih ve yer belirlenmeden patrik seçimlerinin yapılamayacağını belirtiyor.
O günden bu yana bütün hükumetler bir biçimde Patrik seçimlerini kontrol altında tutmaya çalışıyorlar. Ancak 2007 yılında meydana gelen trajik bir olay, şu anda iktidarda bulunan AK Parti hükumetinin Ermenilerin patriklerini seçme usulüne ilişkin en ağır müdahalelerden birisini gerçekleştirmesine vesile oluyor. 1998 tarihinde seçilen Patrik Mesrob II Mutafyan, hafızasını ve bilişsel yetilerini ciddi şekilde etkileyen rahatsızlığı nedeniyle 2007 yılından beri fonksiyonlarını icra edemiyor.
Mutafyan’ın iş göremez hale gelmesinin ardından Patrikhane içinde çözüm konusunda iki farklı görüş ortaya çıkıyor. Bu gruplar kendi aralarında bir konsensüse ulaşmaya çalışmak yerine, her ikisi de taleplerini İçişleri Bakanlığı’na iletiyorlar. Patrikhanenin “sivil kanadını” temsil ettiği söylenebilecek olan Müteşebbis Kurulu “yeni bir patrik” seçimi için izin istiyor İçişleri bakanlığından. Din adamlarından oluşan Ruhani Kurul ise “eş-patrik” seçimine olanak tanınması için içişleri bakanlığına başvuruda bulunuyor.
Ancak her iki tarafın da beklemediği bir gelişme meydana geliyor ve İçişleri Bakanlığı Patrik hala hayatta olduğu için ne yeni bir patrik ve ne de eş-patrik seçilemeyeceğini belirtiyor. Ancak patrik vekili seçebileceklerini söylüyor. Ve böylece Ermeni Kilisesi’nin ne tarihinde ve ne de geleneklerinde bulunmayan “Patriklik Genel Vekilliği” ihdas edilmiş oluyor. Ruhani Kurul İçişleri Bakanlığı’nın talebine uygun olarak kendi başkanları olan Başepiskopos Aram Ateşyan’ı üç buçuk yıl önce Patrik vekili olarak seçiyor. İşte o günden bu yana da, bu seçim Ermeni toplumu arasında ciddi bir ayrışma ve gerilim konusu olmaya devam ediyor.
Aslında İçişleri Bakanlığı’na yapılan her iki başvuru da yeni bir seçim sürecinin başlaması ve ister yeni patrik ve isterse eş-patrik için olsun bütün Ermeni cemaatinin oy kullanmasını gerektiriyordu. Hâlbuki “genel vekilin” seçimi, tamamı ruhanilerden oluşan küçük bir grup tarafından gerçekleştirildi.
İçişleri Bakanlığı’nın bu müdahalesini haksız ve kendi teamüllerine aykırı bulan Ermenilerin ilk girişimi cemaatten imza toplamak oluyor. Patriğin cemaat tarafından seçilmesi gerektiğini savunanlar 2010 yılında 5350 imza toplayıp İçişleri Bakanlığı’na veriyorlar. Ancak girişimleri hiç bir sonuç doğurmuyor.
Bunun üzerine, Patrik seçebilme hakkını talep eden cemaat üyeleri İçişleri Bakanlığı’nın kararının iptali istemiyle idare mahkemesinde dava açıyorlar. Cemaatin avukatları, İçişleri Bakanlığı’nın Başepiskopos Aram Ateşyan’ı Patriklik Genel Vekili olarak tayin ettiğini, böylece Ermeni cemaatinin iç işleyişine müdahale ederek laiklik ilkesini çiğnediğini öne sürüyorlar. İşte bu dava şu anda Danıştay’da görüşülmeye deva ediyor. Yüksek mahkemenin ne yönde karar vereceği merakla bekleniyor.
Ateşyan’ın Patrik Vekili olarak seçilmesinin Ermeni toplumu arasında ne kadar sert bir ayrışmaya yol açtığını, topluluk içinde son derece saygın bir yere sahip olan Agos gazetesinin bir haberinde kullandığı ifade biçimi ve yorumlardan çok net bir şekilde görülebilir. Haber “Başepiskopos Ateşyan’ın dediği dedik, çaldığı düdük” başlığını taşıyor. Ateşyan’ı dayatmacı olarak gösteren bu güçlü ifadelerin yanı sıra, gördüğünüz gibi ona eski sıfatı olan “Başepiskopos” diye hitap ederek, patrik vekili olarak tanınmadığının altı çizilmiş oluyor.
Başlığın hemen altında yer alan spot cümlelerinde, Ateşyan’a yönelik reddedici tavrın çok daha net bir şekilde ifade edildiği görünüyor. Ateşyan için şu sözler sarf ediliyor:
“Başepiskopos Aram Ateşyan, Jamanak gazetesine verdiği röportajda yine çok tartışılacak açıklamalarda bulundu. Sivil merkezi yönetim arayışından vakıf seçimlerindeki usulsüzlüklere, Bodrum’da satın aldığı evden Patrikhane’nin gelir-gider dengesine kadar pek çok konuda yaptığı açıklamalar, Başepiskopos Ateşyan’ın ‘ben bilirimci’ tavrının son örneği.”
Ateşyan’a yönelik tepkiler Agos gazetesinin haberleriyle de sınırlı değil; 15 Şubat tarihinde Taraf gazetesinde çıkan “Ermenilerde seçim sıkıntısı” başlıklı haberde de yine Ermeni Cemaatinden bu seçime karşı çıkanların görüşlerine ter veriliyordu. Danıştay’daki davayı takip eden avukatlardan birisi olan Sebu Aslangil “İçişleri Bakanlığı tarafından bize bir vekillik dayatıldı. Patrikhane de bu dayatmaya uyum sağladı… Ateşyan’ın hatası, Bakanlığın geleneğimizde bulunmayan vekil seçimine direnmemesi ve o makama kendisini seçtirmesidir” diyor. Yine cemaatten Şahin Gezer de tepkisini şu sözlerle ifade ediyor: “Aram Ateşyan ‘Madem seçim istiyorsunuz ben bu görevi kabul etmiyorum’ diyebilir”.
Seçilmiş Patriğin trajik bir şekilde görevlerini yerine getiremez hale gelmesi, ardından da kendi aralarındaki anlayış farklarını gideremeyen farklı grupların çözümü devletten istemesi ve hükumetin de bu durumu patrikhaneyi kontrol altında tutmak için altın bir fırsat olarak görmesi, belki de uzun yıllar boyunca çözülemeyecek kronik bir kriz yaratmış durumda.
Kriz, hem cemaatin devletle kurduğu sorunlu ilişkiyi ve hem de değişen hükumetlere rağmen Türkiye Cumhuriyeti devletinin azınlıklar karşısında değişmeyen müdahaleci ve manipülatif politikalarını gözler önüne seriyor. Klasik böl ve yönet taktiği uygulanıyor. Hâlbuki din özgürlüğüne apaçık müdahale teşkil eden bu politikalardan ne Ermeni cemaatinin ve ne de Türkiye demokrasisinin bir kazanç elde etmesi mümkün olabilir. Türkiye devletinin azınlıklar karşısındaki hasmane tutumu, bu alanda herkesin kazançlı çıkacağı politikaların uygulanmasını imkânsız kılıyor.
Read more: http://www.al-monitor.com/pulse/tr/contents/articles/originals/2014/02/turkey-armenians-crisis-patriarch.html#ixzz2uYQULNnG
TÜRKİYE’NİN NABZI
Turkey’s Prime Minister Recep Tayyip Erdogan’s wife, Emine Erdogan (L), Recep Tayyip Erdogan (2nd L), Ecumenical Patriarch Bartholomew (C), Armenian Orthodox Archbishop Aram Atesyan (2nd R) and Chief Rabbi Ishak Haleva (R) take their places during a dinner at the Archaeology Museum Garden in Istanbul, Aug. 28, 2011. (photo by AFP/Getty Images/Bulent Kilic)
Turkey’s Armenians in crisis over patriarch
Turkey’s Armenian community is eagerly awaiting the outcome of a lawsuit at the Council of State, the country’s top administrative court, that is likely to have a major impact on how the Armenian patriarchate of Constantinope functions in the future. The legal battle concerns who should elect the Armenian patriarch — a small group of clergy or the broader community.
Summary Print A rift over the spiritual leadership of Turkey’s Armenian community exposes the Turkish state’s political machinations in dealing with this minority.
Author Orhan Kemal CengizPosted February 27, 2014
Translator(s)Sibel Utku Bila
The case has pitted one segment of the Armenian community against the Interior Ministry and other community members. It has also exposed a serious rift that sheds light on the Armenian minority’s reality in Turkey and the government’s strategies for controlling the patriarchate.
The Istanbul-based Armenian patriarchate is a 553-year-old institution that holds spiritual authority over 42 churches. Its patriarchs have long been elected by the community.
The Turkish state’s attempts to control the patriarchate became more systematic after the 1960 military coup. In 1961, the council of ministers issued a decree stipulating that elections for a patriarch must be held on a date and at a venue selected by the Istanbul governor’s office. Every government since has sought to control these elections.
In 2007, a tragic incident paved the way for the governing Justice and Development Party to make one of the boldest-ever interventions in the Armenian elections. That year, Patriarch Mesrob II, elected in 1998, fell ill. His memory and cognitive abilities were severely damaged, so he was unable to perform his duties.
With Mesrob disabled, two opposing views emerged in the patriarchate on how to resolve the situation. Rather than seeking a compromise, however, both sides submitted their requests to the Interior Ministry. The Entrepreneur Council, considered the patriarchate’s “civilian wing,” requested permission to elect a new patriarch. The Spiritual Council, a group of clerics, asked the ministry to approve the election of a “co-patriarch.”
The ministry’s decision caught both sides off guard. Since the incumbent patriarch was still alive, neither a new patriarch nor a co-patriarch could be elected, it decided. Instead, an acting patriarch should be elected. Thus, the post of “patriarchal deputy-general” was established, a position without precedence in the history and traditions of the Armenian Church.
Heeding the Interior Ministry’s decision, the Spiritual Council elected its own head, Archbishop Aram Atesyan, as acting patriarch in July 2010. The move led to serious rifts and heightened tensions within the Armenian community.
Both applications to the Interior Ministry had sought an electoral process — be it for a new patriarch or a co-patriarch — in which all community members were to have voted. Instead, the “deputy-general” was elected by a small group of clergymen.
For the Armenians, the Interior Ministry’s intervention was unjust and contrary to their traditions. Their first reaction was to launch a petition drive. Those arguing that the entire community should elect the patriarch collected 5,350 signatures and submitted it to the ministry in 2010, but to no avail.
Next, they filed a lawsuit at the administrative court, seeking nullification of the Interior Ministry’s decision. The community’s lawyers argued that by appointing Archbishop Aram as patriarch deputy-general, the ministry had interfered in the Armenian community’s internal affairs and thus violated the principle of secularism. This is the case the Council of State is currently hearing.
The intensity of the intracommunal rift is reflected in the language that the much-respected Armenian weekly Agos uses in reference to Atesyan. In one headline, for instance, it depicts him as patronizing and calls him “archbishop” to make clear it does not recognize him as acting patriarch. The article further underscores the paper’s rejectionist position: “In an interview with the Jamanak newspaper, Archbishop Aram Atesyan has yet again made very controversial remarks. His comments on various issues, such as his bid for central civilian management, the irregularities in the foundation elections, the home he purchased in the [resort town of] Bodrum, and the patriarchate’s financial accounts are the latest example of his self-righteous attitude.”
The newspaper Taraf has also reported on the community’s objections to Atesyan. In a Feb. 15 article, “Crisis in Patriarch’s Election,” Sebu Aslangil, one of the lawyers in charge of the lawsuit at the Council of State, is quoted as saying, “The Interior Ministry imposed on us a deputyship office and the patriarchate went along. … Atesyan erred in not resisting the election of a deputy, something nonexistent in our traditions, and for having himself elected to the post.” Another community member, Sahin Gezer, was reported as noting, “Aram Atesyan well could have rejected the post in the face of election demands.”
So, the tragic illness of the elected patriarch, the ensuing failure of the Armenian community to reach a compromise and their decision to seek the state’s arbitration — in addition to the government seeing the situation as a golden opportunity to control the patriarchate — have together created an acute crisis that may drag on for years.
The crisis demonstrates not only the Armenian community’s problematic relationship with the state, but also the Turkish state’s unchanging policy of meddling and manipulation vis-à-vis its minorities despite changing governments. It is a typical divide-and-rule tactic, which constitutes a fragrant breach of religious freedom and serves neither the Armenian community nor Turkish democracy. The Turkish state’s hostility toward minorities precludes any win-win policies in this realm.
Read more: http://www.al-monitor.com/pulse/originals/2014/02/turkey-armenians-crisis-patriarch.html?utm_source=Al-Monitor+Newsletter+%5BEnglish%5D&utm_campaign=9c843e7da2-January_9_20141_8_2014&utm_medium=email&utm_term=0_28264b27a0-9c843e7da2-93102825#ixzz2uca4cJL4

http://www.al-monitor.com/pulse/tr/contents/articles/originals/2014/02/turkey-armenians-crisis-patriarch.html

Yorumlar kapatıldı.