İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

‘Hukuk iktidarın fahişesidir’ / Sevan Nişanyan’s works must be preserved and rewarded as cultural assets

Sait Çetinoğlu, Sevan Nişanyan’ın tutukluluğunu değerlendirdi… Sait Çetinoğlu, Sevan Nişanyan’ın tutukluluğu üzerine akunq.net’ten Sako Arian’ın sorularını yanıtladı… Bakunin, hukuk iktidarın fahişesidir der. Sevan Nişanyan’ın durumu tam da buna denk gelmektedir. Sevan hukuk alet edilerek cezalandırılmıştır. Cezalandırma Türkiye’de tepki ile karşılanmasına rağmen başlangıçta tepkinin yeterli düzeyde olduğu söylenemez.

***
Sait Çetinoğlu, Sevan Nişanyan’ın tutukluluğunu değerlendirdi…
Sait Çetinoğlu, Sevan Nişanyan’ın tutukluluğu üzerine akunq.net’ten Sako Arian’ın sorularını yanıtladı:
***
Sako Arian: Sevan Nişanyan’a karşı alınmış olan haksız kararla kendisi 2 yıl hapis yatacak. Bu durum Türkiye’de beklendiği ölçüde tepkiyle karşılandı mı? Durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sait Çetinoğlu: Bakunin, hukuk iktidarın fahişesidir der. Sevan Nişanyan’ın durumu tam da buna denk gelmektedir. Sevan hukuk alet edilerek cezalandırılmıştır. Cezalandırma Türkiye’de tepki ile karşılanmasına rağmen başlangıçta tepkinin yeterli düzeyde olduğu söylenemez. Yazdıklarından ve söylediklerinden değil, kaçak inşaat gibi adli bir suçtan cezalandırılarak itibarsızlaştırılmaya çalışılması başta olmak üzere iktidarın manipülasyonu ile beraber, Türkiye’de İslami milliyetçiğin yaygın bir tabana sahip olması, Türk solunun İttihatçı kökleri, 1915 Soykırımının 100. yılının çekim alanı içinde olunması… gibi etmenleri saymak mümkündür.
Ayrıca Öcalan’ın, geçen yıl şubat ayındaki görüşmelerinden sızan Anadolu çıkışlı Ermeni, Rum ve Yahudi lobiler, paralel devlet… gibi tuhaf kavramların yanında 2013 Newroz konuşması’nda Kürtlerle bin yıla yakın İslam bayrağı altındaki ortak yaşamları kardeşlik ve dayanışma hukuku ile  Misak-ı Milli ruhunun altını önemle çizerek Hamidi projede olduğu gibi ümmete vurgu yapmasının günümüzdeki PKK ve KCK sözcüleri ve yöneticilerinin aynı moment üzerindeki politikada ısrarları, coğrafyadaki dinamik unsurlardan Kürtlerin desteğini ve tepkisini en aza indirmeye zorlamıştır.
Geçtiğimiz günlerde Vahakn Çakalyan bir bildiri yayımlayarak Sevan Nişanyan’ın serbest bırakılmasını talep etti.
Çakalyan açıklamasında, “Sevan Nişanyan’ın hapsedilmesinin yegâne sebebi; Ermeni soykırımının yüzüncü yıldönümü eşiğinde, Türkiye’de yazılı olmayan ‘yasalarla’, Ermeni aydınların bireysel özgür düşünceye sahip olmasına izin verilmemesi durumudur” diyor.
Bu fikre tamamen katılıyorum.
Böylelikle, Hrant Dink’in oğlu Arat’ın söylediği “Yüzyıl önce avdık, bugün yem olmuşuz” sözü de doğrulanmış oluyor.
Nişanyan davasıyla, Ermeni bir aydının “haddini bilmesi” gerektiği, aksi takdirde devletin işte böyle en kurnaz şekilde bunu yapacağı gün yüzüne çıkmıştır.
Bütün bu olumsuz etmenlere rağmen tepki derece derece yükselerek büyümüştür. Dışarıdaki ve içerideki tepkiler birbirlerini besleyip yükselmektedir. İçeriden ve dışarıdan dostları bir dayanışma platformunda toplanarak tepkilerini birlikte yükseltiyorlar. Platformda toplanan dostlarınca oluşturulan Facebook sayfasının gördüğü destek ve rağbet bu dayanışmanın ifadesidir. Dostları Sevan’ın yanında olduklarını her fırsatta ifade etmektedirler.
( https://www.facebook.com/turkeycondemned )
2007’de katledilen Hrant Dink Ödülüne bu yıl Sevan Nişanyan’ın aday gösterilmesi ve bunun kampanyaya dönüştürülmesi bu desteğin göstergesidir.
Sevan hakkında Ermenistan’dan ne tür beklentileriniz var?
Ermeni halkının kalem tutan eli ve susmayan dili olarak yazdıkları ve söylediklerinin yanında yaptıklarıyla yani eserleriyle de Sevan örnek bir kişiliktir.
Sevan hukuk alet edilerek kaçak inşaat bahanesiyle cezalandırılmıştır. Ancak meselenin kaçak inşaat olmadığı herkes tarafından biliniyor. Dünya çapında prestij sahibi bir insan hakları kuruluşu olan Amnesty İnternational geçen günkü açıklamasında bu hususun altını çizmiştir: “Nişanyan’ın kaçak inşaattan cezaevinde olması inandırıcı değildir! İnsan hakları örgütleri Sevan’a sahip çıkmalıdır.”
Sevan için Ermenistan’da ne yapabiliriz diyorsunuz. Aslında Sevan Nişanyan’a destek olmak ve onu savunmak son derece kolaydır. Çünkü Sevan’ın savunulmaya ihtiyacı yoktur. O ürettikleriyle/eserleriyle ortadadır ve bize en büyük desteği ve kolaylığı kendisi sağlamakta ve bizlere sunmaktadır.
Yazdıkları ve söylediklerini bir tarafta bıraksak bile Şirince Köyü’ndeki eserleriyle Sevan çok önemli kültür hizmetiyle karşımızdadır. Eski bir Rum Köyü olan Kirkince/Şirince’yi ihya sürecini ortaya koymak, Sevan için nasıl adaletsiz bir sürecin işletildiğini, Sevan’ın nasıl bir adaletsizlikle baş başa olduğunu apaçık ortaya sermektedir.
Şirince’yi ihya süreci uluslararası mimarlık nobeli olan Ağa Han Ödülü ile taçlandırılması gerekirken Sevan demir parmaklıklar arkasına konarak üretim ve insanlığa hizmet sürecinden koparılmıştır. Sevan bu ödüle en fazla layık insanlardan biridir.
Sevan’ın bu süreçte gerek inşa ettiği, gerek ortaya çıkardığı gerekse yeniden hayat verdiği kültür varlıkları UNESCO’nun korumaya alması gereken öneme haiz kültür varlıkları ve insanlık kültürüne değerli bir katkıdır. Sevan’ın eserleri UNESCO tarafından korumaya alınmalıdır.
Sevan’ın Ermenistan’da yeterince tanınmadığını düşünüyorum Bunda Sevan’ın mütevazi kişiliği önemli bir etkendir.
Sevan’ın ürettikleri unutulmamalıdır. Demir parmaklıklar ardında yalnız olmadığının gösterilmesi gerekir. Burada sadece Ermeni halkı değil herkesin sorumlu davranması çok önemlidir. Sevan’ın üretiminin ceza yasasının konusu yapılarak cezalandırılmasının karşısında sessiz kalınmaması gerekir.
Mimarlar, Sevan’ın Şirince’yi ayağa kaldırma serüvenini incelemeli ve hak ettiği değeri vermelidirler. Sevan’ın kültür hizmetlerinin ürünleri öne çıkarılarak, kaçak inşaatın bir aldatmaca ve iktidarın bir manipülasyonu olduğu bıkmadan anlatılmalı ve örneklenmelidir ki Sevan için adalet yerini bulsun. Sevan şu an için dört yıllık bir ceza için cezaevindedir. Geride insan ömrünün yetmeyeceği onlarca yıllık daha ceza tehdidi beklemektedir.
Sevan tarihçi kişiliğiyle resmi tarihe açtığı gediklerle ufuk açıcı bir yazardır. PEN Sevan’ı unutmamalıdır.
Turizmci kişiliğin arkasındaki Sevan da çok önemlidir. Onun kitaplarıyla tarihi Ermenistan’dan bugüne uzanan Ermeni kültürünün bir envanterini çıkardığı çoğunlukla gözden kaçar.
Sözleri, yazıları, ihya ettiği ve ürettiği eserleriyle Sevan Nişanyan demir parmaklıklar ardında unutulacak bir kişilik değildir. Sevan’ın yokluğu içinden çıktığı Ermeni toplumu olduğu kadar hepimiz için bir eksikliktir. Hepimiz elbirliğiyle Sevan kardeşimizi dört duvar arasından kurtararak eksikliğimizi gidermeliyiz.
http://www.demokrathaber.net/roportajlar/hukuk-iktidarin-fahisesidir-h28689.html

Sevan Nişanyan’s   works must be preserved and rewarded as  cultural assets.
           
                      Sako Arian: Because of an unjust court decision, Sevan Nişanyan is going to be in prison for two years. Has this situation received a mass response in Turkey? How do you evaluate what has been happening? 
                      Sait Çetinoğlu: Bakunin says that jurisprudence is the whore of the mighty.  Sevan Nişanyan’s situation corresponds exactly with this statement. Jurisprudence has been used as a tool to punish him.  His punishment has been met with a certain reaction in Turkey, although not quite adequately initially.  Factors like the attempts at discrediting him by penalizing him not for his writings and talks, but for a judicial matter; the manipulation of the government; Islamic nationalism having a broad base in Turkey; the Ittihadist roots of the Turkish Left, and that we are within the field of gravity of the  Armenian Holocaust centennial can be mentioned here. Additionally, the support and response of the Kurdish people, who are one of the dynamic elements of this geography, were forced to be minimized as a result of several factors: Öcalan’s odd words about Armenian, Greek, and Jewish lobbies of Anatolian origin, as well as about a parallel state as leaked from the meeting last February; his emphasis on the Muslim common ground in his 2013 Kurdish New Year address; the insistence of the executives and the spokespersons of PKK and KCK on a policy of the same momentum…
Despite all these negative factors, the reactions have gradually expanded. The response home and abroad have been nurturing and enhancing each other. Nişanyan’s friends here and abroad are getting together on a platform of solidarity to voice their protests together.  The popularity of the Facebook page of this platform is an expression of this solidarity. Nişanyan’s friends are expressing solidarity with him at every opportunity.
           Another indicator of the support is Nişanyan’s nomination for this year’s Hrant Dink Award after the Armenian journalist Hrant Dink, who was killed in 2007.
                                   Sako Arian: What kind of expectations do you have from Armenia on Sevan?
                                   Sait Çetinoğlu:  Considering his writing, talks, and works, Sevan is an exemplary personality of the Armenian people.
           
            He has been penalized under the judicial pretext of illegal construction.  Yet everybody knows that the issue is not illegal construction. Amnesty International has underlined in their recent statement that Nişanyan’s imprisonment on the grounds of illegal construction is not convincing. Human rights organisations should take on Sevan’s cause.
           
            You are asking me what you can do in Armenia for Sevan.  Supporting and championing Sevan Nişanyan is indeed very easy, for he doesn’t need to be defended. His works are evident, assisting us. Even when we put his writings and talks aside, Sevan is before us with a very important cultural service- his works in the Şirince village.  Revealing his process of reviving Kirkince/Şirince, an old Greek village, exposes the injustice of the operation that has been carried against him and what an injustice he is facing.
           
                                 The Aga Khan Prize should crown his reviving of Şirince, whereas he has been forcibly taken away from his process of creating and serving humanity.  Sevan is one of the most deserving persons for this prize. His restoration and construction works are valuable contributions to the culture and need to be safeguarded by UNESCO.                    
           
                                  I think Sevan is not known enough in Armenia. His humble personality is a factor in this. His works must not be forgotten. He must be shown that he is not alone behind the bars.        Here it is important that not only Armenian people, but everybody be responsive and not stay silent about his works being a subject of the penal code. Architects should assess his venture of reviving Şirince and recognize the value in all of that.  Highlighting the products of Sevan’s cultural service, we need to keep explaining tirelessly that the illegal construction issue is a trick and a manipulation of the government. In this way he may receive justice. At the moment Sevan is in prison for a four year sentence.  Apart from the current sentence, threats of many more sentences, for which a human life span would not suffice, are awaiting.
Sevan as a historian is a horizon-opening writer, considering the dents he has made on the official versions of history. PEN should not forget him.
           
                      Sevan the travel writer is also very important. It is not much known that he has produced an inventory of the Armenian culture in the historical Armenia extending to today.
           
                      Whatwith his talks, writings, the works he has revived and those he has created, Sevan Nişanyan is not a person for us to forget behind the bars.  His absence is a loss for not only the Armenian community but for all of us. We all need to repair this loss by rescuing our brother from behind the bars.
                            
            Vahakn Çakalyan has recently issued a statement and demanded the release of Sevan Nişanyan.
            Çakalyan says in his statement: “ The only reason for Sevan Nişanyan’s imprisonment is that on the threshold of the centennial of the Armenian Holocaust, there are unwritten ‘laws’ in Turkey that do not allow Armenian intellectuals to have individual free thought.”
            I totally agree with this observation.
            The statement of Arat Dink, the son of Hrant Dink,  that  “we were the prey a hundred years ago, now we are the bait,” is now verified.
            With the Nişanyan case, it has surfaced that an intellectual who is Armenian has to stay within the line or else the State will make him, in a most cunning way.
           
           
Gönderen: Sait Cetinoglu [cetinoglus@gmail.com]

Yorumlar kapatıldı.