Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı Mine Kırıkkanat’ın yazdığı “Bir Hristiyan Masalı” adlı kitap, Kırmızı Kedi Yayınevi etiketiyle raflardaki yerini aldı. Mine Kırıkkanat “ekümenik” tartışmalarına ise şöyle son veriyor: “Müslüman bir ülkede var olma savaşı veren Fener Rum Patrikhanesi’nin Ortodoks alemine ‘ekümenik’, yani küresel öncülük iddiası, dün Osmanlı İmparatorluğu’nun işine geldiği gibi, günümüzde Türkiye Cumhuriyeti’nin de uluslararası ilişkilerde yararınadır. En azından hiçbir biçimde zararına değildir!”
“ORTODOKS ALEMİNDE KÜRESEL LİDERLİK SAVAŞI”
Mine Kırıkkanat 3 yıllık bir araştırma sonucunda hazırladığı kitapta, Hıristiyan dünyasındaki dogmaları belgeleriyle anlattı. Kırıkkanat kitabın “Ortodoks dünyada 1453 depremi” adlı bölümünde Ortodoks dünyasında yaşanan “ekümenik” yani “küresel” liderlik savaşında, Rusya’nın “üçüncü Roma Moskova” iddiasının nasıl ortaya çıktığını anlattı.
Kitapta, 6. yüzyıldan beri “ekümeniklik” sıfatını taşıyan Konstantinopolis Ekümenik Patrikliği’nin, 8. yüzyılda Hristiyan âlemine öncülük yetkisini kaybettiğinde dahi devasa bir coğrafyaya hükmettiğini belirten Kırıkkanat, hükmedilen bu coğrafyalarda, cemaatlerin patrikleri, hatta kilise papazları, Konstantinopolis Başpatriği tarafından atandığını ifade ediyor.
“FATİH SULTAN MEHMET’İN EKÜMENİK POLİTİKASI”
Kitapta verilen bilgilere göre Osmanlı’nın İstanbul’u fethi sonrasında Doğu Roma tamamen ortadan kalkarken, Ortodoks kilise yapılanmasında da bir hukuk boşluğu oluştu. Bu noktada Fatih Sultan Mehmet’in akılcı davrandığını ifade eden Kırıkkanat, kitapta Fatih’in politikasını şöyle anlatıyor:
“Fatih Sultan Mehmet, Ortodokslar ile Katolikler arasındaki husumeti ve Konstantinopolis Rum Patrikhanesi’nin Ortodoks dünyasına önderliğinin, yani ekümenik sıfatının önemini biliyordu. Gayet doğru bir analiz yapmıştı: Osmanlı’nın yayıldığı ve yayılacağı gayrimüslim coğrafyanın geniş geneli, Ortodoks’tu. Öyleyse Ortodoksların gönlünü hoş tutmakta ve Katolik dünyaya karşı verilecek savaşlarda Ortodoksların desteğini almakta yarar vardı.”
Kitabın ilerleyen sayfalarında Fatih’in, fetihten hemen sonra Konstantinopolis Rum Patrikliği’nin varlığını güvence altına alarak, onlara hukuksal alanda daha geniş yetkiler tanıdığı anlatılıyor. Kırıkkanat, Rum Patrikhanesi’nin Ortodoks aleme önderliğine ne kadar önem verdiğini şu çümlelerle anlatıyor:
“1453’te topladığı din kurultayının başlıca amacı, Floransa Konsili’nde varılan birlik anlaşmasını reddetmek ve böylece Rusya’yı Konstantinopolis Başpatrikliğinin otoritesine döndürmekti. Ama Fatih’in akıllı ve akılcı tasarımı, Konstantinopolis Rum Patrikliği’nin ne Rusya ne de Ortodoks dünyadaki önderlik otoritesini tam olarak korumaya yetebildi.”
“ÜÇÜNCÜ ROMA MOSKOVA’DIR İDDİASI”
Kitapta, Rusya’nın 1453’ten öteye Müslüman Osmanlı egemenliğindeki Konstantinopolis Rum Patrikhanesi’nin Ortodoks dünyanın merkezi, Başpatriği de “ekümenik” yani küresel önder olamayacağı savıyla Moskova Patrikliği’nin bağımsızlığında ısrar ettiği belirtiliyor. “Üçüncü Roma Moskova’dır” iddiasının öyküsü ise şöyle anlatılıyor:
“Son imparator Konstantin Palailogos’un 1460’da Osmanlı’ya geçen Mora Yarımadası’ndan kaçıp ailesiyle birlikte İtalya’ya sığınan yeğeni Prenses Zoe Sofia Palailogos, 1472 yılında Moskova Büyük Prensi İvan Vasilyeviç’le evlenince… Rus Ortodoks Kilisesi’nin bağımsızlık ısrarı ‘Palailogos hanedanı, Kutsal ve Büyük Rusya’da devam ediyor”, ‘Üçüncü Roma, Moskova’dır’ iddiasına dönüştü.”
Kitabın sonraki sayfalarında Fener Rum Patrikhanesi’nin yeki alanı ve yetki alanı dışında kalan yerler hakkında bir tablo okuyuculara sunuluyor. Tabloda yer alan bilgilere göre, Fener Rum Patrikhanesi’nin yetki alanı dışında kalan Ortodoks coğrafyasının nüfusunun 260 milyon dolaylarında olduğu ortaya konuyor. Mine Kırıkkanat’ın da bu tabloyla ilgili yorumu şöyle:
“Ortodoks nüfusun %57’sini barındıran Rusya, elbette ki bu etki alanının hakimi olmak istemekte, Moskova Patrikhanesi yetki alanının genişliğinden aldığı güç ve daha önce sözünü ettiğim tarihsel gerçeklerle, Fener Rum Patrikhanesinin rakibidir.”
“EKÜMENİK FENER RUM PATRİĞİ, TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN YARARINADIR”
Mine Kırıkkanat tarihi gerçekliklere dayandırdığı kitabında, Fener Rum Patrikhanesi’nin bir zamanlar en üst makamı olduğu Ortodoks kiliselerini hiç olmazsa onursal, hiç olmazsa sembolik anlamda “öncülük” çatısı altında tutma çabasına, Türkiye’nin de yardımcı olması gerektiğini ifade etti. Kırıkkanat kitabında konu hakkında şu görüşlere yer veriyor:
“Müslüman bir ülkenin topraklarında varlığını sürdürmeye çalışan Patrikhane’nin böyle bir çabada, elindeki tek gerekçe, elbette 6. Yüzyılda aldığı ‘ekümenik’ , yani genelinde Hıristiyan dinini, özelinde Ortodoks öğretisini küresel temsiliyet ünvanıdır. Eğer yaşadığımız toprakların tarihine saygı göstermek istiyorsak ki, gelecekte bizlere saygı gösterilmesi için gereklidir; hepi topu 3,5 milyon mümini temsil eden Fener Rum Patrikhanesi’nin, Türkiye’de varlığını sürdürme çabasına ve 260 milyon nüfuslu Ortodoks dünyada hala etkin olabilmek mücadelesine destek olmalıyız.
Mine Kırıkkanat “ekümenik” tartışmalarına ise şöyle son veriyor:
“Müslüman bir ülkede var olma savaşı veren Fener Rum Patrikhanesi’nin Ortodoks alemine ‘ekümenik’, yani küresel öncülük iddiası, dün Osmanlı İmparatorluğu’nun işine geldiği gibi, günümüzde Türkiye Cumhuriyeti’nin de uluslararası ilişkilerde yararınadır. En azından hiçbir biçimde zararına değildir!”
Odatv.com
http://www.odatv.com/n.php?n=patrikhane-icin-bakin-ne-dedi-1402141200
Yorumlar kapatıldı.