Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu anlaşması olan Lozan Anlaşmasına göre genel bütçeden ve belediye bütçelerinden azınlıklara eğitim, din ve hayır işleri için hakkaniyete uygun bir pay verilmesi gerekir.
Ancak, bilindiği gibi Müslüman olmayan azınlıklara ait okullara devletin çok sınırlı bir katkısı varken, din ve hayır işleri için ilgili kurumlara herhangi bir yardım yapılmamaktadır.
Geçmiş yıllarda, -kesin olmamakla birlikte- 1974 yılına kadar devam ettiği söylenen uygulamada Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden okullarımıza bazı ödemeler yapıldığı bilinmektedir. Örneğin elimizde olan bir bütçede Tıbrevank Ermeni Ruhban Okulunun 1956 yılı bütçesinde, Maarif Yardımı adı altında 2.400.- liralık ödeme yapıldığı görülmektedir. 1974 yılından sonra bu yardım da tamamen kaldırılmıştır.
Günümüzde okullarımızda, devlet tarafından belirlenen birinci müdür yardımcısı dışında 1955 yılında çıkarılan 6581 numaralı kanuna göre Türkçe ve Türkçe Kültür Dersleri olarak belirlenen Türk Dili ve Edebiyatı, Tarih, Coğrafya, İnkılap Tarihi, Milli Güvenlik ve Sosyoloji öğretmenlerinin maaşı Milli Eğitim bütçesinden ödenmektedir. 2009’da Milli Eğitim Bakanlığının onayı ile Müslüman Olmayan azınlıkların ilk ve orta öğretim öğrencilerine ücretsiz ders kitabı verilmesine karar verilmiştir . Yine 2012 yılından başlayarak azınlık okullarında okuyan öğrencilere de süt verilmeğe başlanmıştır. Bu yardımlar dışında bazı belediyelerin yaptıkları yardımlar tamamen belediye başkanının inisiyatifi ile yapılmakta ve hiçbir yasal bağlayıcılığı bulunmamaktadır.
Gerekçe:
-Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu anlaşması olan Lozan Antlaşmasının Müslüman olmayan azınlıklarla ilgili bölümünde yer alan 41. Maddenin son bendine göre Müslüman olmayan azınlıklara Milli Eğitim, Diyanet ve Sosyal Yardım bütçelerinden hakkaniyete uygun bir pay verilmesini gerekmektedir. Söz konusu bent şöyledir:”Müslüman olmayan azınlıklara mensup Türk vatandaşlarının önemli oranda bulundukları il ve ilçelerde, söz konusu azınlıklara devlet bütçesi, belediye ya da diğer bütçelerce, eğitim, din ya da hayır için ayrılan tutarlardan, hak gözetirliğe uygun ölçülerde pay ayrılacaktır. Sözü geçen tutar ilgili kurumların yetkili temsilcilerine ödenecektir.”
Görüldüğü gibi Anlaşmanın açık hükmüne göre eğitim, din ve hayır işleri için bütçelerden pay verilmesi gerekmektedir. Diğer taraftan Anlaşmanın 37. maddesine göre -anayasa dahil- hiçbir kanunun, yönetmeliğin ve hiçbir resmi işlemin bu bölümdeki maddelerin hükümlerine aykırı olamayacağı da kabul edildiğine göre -varsa- bu hükmü engelleyecek kanun ve yönetmeliklerin de geçersiz sayılması gerekir. “Madde 37-Türkiye, 38. maddeden 44. maddeye kadar olan maddelerin kapsadığı hükümlerin, temel yasalar olarak tanınmasını hiçbir kanunun, hiçbir yönetmeliğin ve hiçbir resmi işlemin bu hükümlere aykırı ya da bunlarla çelişir olmamasını ve hiçbir kanun, yönetmelik ve hiçbir resmi işlemin söz konusu hükümlerden üstün sayılmamasını taahhüt eder.”
-Anayasanın açık hükmüne göre T. C. Sosyal bir hukuk devletidir. Sosyal devletin en önemli görevlerinden biri de güçsüzü, zayıfı korumak hak ve özgürlüklerden yararlanması için gereken tedbirleri almaktır. Vergi veren, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan azınlıkların kendi dillerinde eğitim ve kendi dinlerinin ibadetlerini özgürce yapabilmeleri için konuyla ilgili kurumların yaşatılması ve desteklenmesi gerekir.
– T.C.’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere göre de devletin din ve vicdan özgürlüğünü, çocukların eğitimini, toplumun mutluluğunu sağlama görevi vardır. Anayasa’nın 90. Maddesine göre de temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.
-Başbakanlığın, 13 Mayıs 2010 tarih ve 27580 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Müslüman olmayan azınlıklarla ilgili genelgesinde “bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları gibi, ayrılmaz parçası oldukları ulusal kültür ve kimlik yanında, kendi kimlik ve kültürlerini yaşama ve yaşatma imkanına sahip bulunmaktadırlar.” denmektedir. Azınlıkların kültür ve kimliklerini sürdürebilmeleri için devlet gerekli desteği vermelidir.
Ödeme Yeri
Öncelikle belirtmek gerekir ki, ödemeler, – Lozan Antlaşmasında da açıkça belirtildiği gibi- kişilere değil ilgili kurumların temsilcilerine yapılmalıdır. Öğretmen maaşı ve okulun genel giderleri için yapılacak ödemeler okul vakfının yönetimine, din adamları ve dini kurumların genel giderleri için yapılacak yardım Patrikliğe, hayır işleri ile ilgili yardım hastane ve yardımı yapan kiliselerin yönetim kuruluna ödenmelidir. Öğretmenlerimizin de din adamlarımızın da devlet memuru olması düşünülemez.
Verilecek payın tutarı
Bütçelerden verilecek payın hesaplanmasında temel olarak, din adamı ve kilise sayısı, öğrenci ve öğretmen sayısı ve muhtaçların sayısı dikkate alınmalıdır. Katkı tutarının hesaplanmasında pek çok yöntem uygulamak mümkündür. Geçen yıl yazımızda belirttiğimiz gibi nüfus oranında katkı mümkün olmakla birlikte, nüfusun hızla oransal olarak azaldığı dikkate alınarak, daha hakkaniyete uygun sistemler de bulmak mümkündür. Örneğin, Eğitim kurumları, dini kurumlar, Patriklik, hastane ve kiliselerin yardım kollarına yapılacak yardım, bu kurumların denetlenebilir bütçelerinin belli bir oranını ödemek şeklinde de gerçekleşebilir. Yine öğretmen ve din adamları için yapılacak katkı asgari ücretin katları olarak da belirlenebilir. Ya da devlet görevlisi öğretmen ve din adamlarının ortalama maaşı ve okul ve mabetlerin ortalama genel giderleri dikkate alınarak bütçelerden pay ayrılabilir.
Haklı olarak bir hukuk devleti, çağdaş bir demokrasi olmak iddiası taşıyan Türkiye Cumhuriyeti’nin hem kurucu anlaşması olan Lozan’a, hem Uluslararası sözleşmelere hem de kendi anayasasına uygun olarak taahhütlerini yerine getirmesi gerekir.
Murat Bebiroğlu
Aret Çiçekeker
Şubat 2014
Yorumlar kapatıldı.