İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Öcalan’ı eleştirirken eğri oturup eğri konuşanlar

Ayşe Günaysu
Baskın Oran, Öcalan’ın da aynı şeyi yaptığını, “soykırım” sözcüğünü kullanarak Ermenilerin “yüreğini soğuttuğu”nu söylüyor… Aynı Baskın Oran bu yazıyı yazmadan iki hafta kadar önce, 18 Ocak 2014 tarihinde Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi ve Batı Ermenileri Ulusal Kongresi’nin girişimiyle düzenlenen “2015 perspektifinden Hrant Dink suikastına bakmak” başlıklı toplantıda 1915’in “soykırım” olarak tanımlanmasına karşı çıkmış kişiydi. Soykırım sözcüğünün yanına “kırım” sözcüğünün eklenmesini talep etmişti. Sonuç bildirgesi olarak yayınlanması düşünülen talepler metninin ilk iki maddesini “fazla radikal” bulmuş, bunun için ayrı toplantı yapılması gerektiğini savunmuş, böylece taleplerin, söz konusu forumun “sonuç bildirgesi” olarak yayınlanmasını engellemiş, metin Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi’nin bir bildirisi olarak yayınlanmak zorunda kalmıştı.

***
Abdullah Öcalan’ı Ermenilere hitap eden mektubunda Besê Hozat’ın sözlerine sahip çıktığı için en sert eleştirenler arasında, kendini yönetmek isteyen Kürtlere “Kürt milliyetçisi”, soykırımın tanınmasında ve tazmininde ısrarcı olan Ermenilere “Ermeni milliyetçisi” diyen, her iki milliyetçiliğin de “kötü”lük açısından Türk milliyetçiliğinden farksız olduğunu savunan bir Türk muhalif aydın profili de bulunuyor. Bu memleketin demokrasi, insan hakları, düşünce özgürlüğü yönünde dönüşümünde önemli rol oynadığına inandığım bu Türk aydın profili, evet, bir yandan dönüşüme omuz verirken, aynı anda da sık sık frene basma işlevini üstlenmiş durumda.
Mesela Ermenilere yapılan “mezalim”i, “kırım”ı, “büyük felaket”i görelim, anlayalım, acılarını paylaşalım, bunu görmeyecek kadar geri zihniyet yapısını terk edelim, ilerleyelim, ama bir yere kadar. Orada frene basalım: Soykırım sözcüğünü kullanmayalım. Soykırımın inkârına karşı mücadele etmeyelim. Yabancı ülkeler soykırımın inkarını yasaklamasınlar. Buradan soykırımın inkarının yasaklanmasını isteyen sesler çıkmasın. Ermeni diasporası Türkiye aleyhine çalışmasın. Buradaki “iyi” Ermenilere karşılık diasporadaki “kötü” Ermeniler Türkiye’deki demokrasi mücadelesine zarar vermesinler. 
Örneğin Baskın Oran, Öcalan’ın mektubu üzerine yazdığı eleştiri yazısında, Erdoğan’la Öcalan arasında bir paralellik kuruyor: “Bunu Erdoğan daha önce Diyarbakır’da yapmıştı. Öcalan’ın Yukarı Mezopotamya ve Suriye’de siyasal rakibi Barzani’yi davet ederek ‘süreç’teki partnerinin, Öcalan’ın karşısına çıkartırken, Kürtlerin muhtemel tepkisini yatıştıracak tedbiri de almıştı: ‘Kürdistan’ kelimesini telaffuz etmişti. Bunca yıl bir yandan maddi koşulları ama esas olarak kimlik inkârını, ‘Dağ Türkleri’ni sineye çeken Kürtlerin içini birazcık soğutan tek kelime. ‘Kürdistan’.”
Baskın Oran, Öcalan’ın da aynı şeyi yaptığını, “soykırım” sözcüğünü kullanarak Ermenilerin “yüreğini soğuttuğu”nu söylüyor. Böyle fırsatçı, oportünist bir taktik olarak sunduğu şey aslında, Agos yöneticisi Rober Koptaş’ın dediği gibi, Türkiye’de başka bir siyasetçiden duymayı hayal bile edemeyeceğimiz şeydi: Öcalan Türkiye’yi soykırımı tanımaya davet etmişti.     
Aynı Baskın Oran bu yazıyı yazmadan iki hafta kadar önce, 18 Ocak 2014 tarihinde Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi ve Batı Ermenileri Ulusal Kongresi’nin girişimiyle düzenlenen “2015 perspektifinden Hrant Dink suikastına bakmak” başlıklı toplantıda 1915’in “soykırım” olarak tanımlanmasına karşı çıkmış kişiydi. Soykırım sözcüğünün yanına “kırım” sözcüğünün eklenmesini talep etmişti. Sonuç bildirgesi olarak yayınlanması düşünülen talepler metninin ilk iki maddesini “fazla radikal” bulmuş, bunun için ayrı toplantı yapılması gerektiğini savunmuş, böylece taleplerin, söz konusu forumun “sonuç bildirgesi” olarak yayınlanmasını engellemiş, metin Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi’nin bir bildirisi olarak yayınlanmak zorunda kalmıştı. “Fazla radikal” bulunan iki talep özetle şöyle: 1. Tanıma, özür ve tazmin: Tanımanın ardından samimi özür ve faillerin ifşası. Örneğin Cumhurbaşkanlığı köşkü olarak kullanılan Kasapyan ailesinin bağ evinin ailenin bugünkü varislerine iadesi. 2. İnkâra yönelik faaliyetlere son verilmesi: Başbakanlık “Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Koordinasyon Kurulu”nun lağvedilmesi.
Yani kısaca şöyle bir durumla karşı karşıyayız: Soykırım sözcüğünü kullanmamak gerektiğine inanan, soykırımın inkârına karşı mücadele etmeyi “fazla” radikal bulan, inkârla mücadeleye yönelik bir toplantıyı bir anlamda sabote eden Baskın Oran, dönüyor bu kez, Öcalan’ın inkâra karşı çıkan, soykırımın tanınmasını isteyen sözlerini Erdoğan’ın ucuz kurnazlığı ile eş tutuyor ve küçümsüyor.
Öcalan’ın ve Kürt Özgürlük Hareketi liderliğinin Türk-Kürt Müslüman kardeşliğini çağrıştıran sözlerini, Ermeni meselesine bakışını bu sütunlarda birçok kez eleştirmiş bulunan bu satırların yazarı olarak bendeniz, Öcalan’ı eleştirirken herkesi eğri oturup doğru konuşmaya davet ediyorum.
http://www.ozgur-gundem.com/index.php?haberID=96973&haberBaslik=%C3%96calan%E2%80%99%C4%B1%20ele%C5%9Ftirirken%20e%C4%9Fri%20oturup%20e%C4%9Fri%20konu%C5%9Fanlar&action=haber_detay&module=nuce&authorName=Ay%C5%9Fe%20%20G%C3%9CNAYSU&authorID=222

Yorumlar kapatıldı.