30 Ocak Perşembe günü İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Cemaat Vakıfları Temsilci Ofisi ve Venedik Komisyonu’nun katkıları ile düzenlenen konferansa Avrupa Birliği Bakan Yardımcısı Dr. Alaattin Büyükkaya, Vakıflar Genel Müdürü Dr. Adnan Ertem, Venedik Komisyonu Temsilcisi Prof. Dr. Christoph Grabenwarter’in yanı sıra bilim adamları ve hukukçular katıldı… Özbudun, Venedik Raporu’nda, Avrupa’da standart bir uygulamanın bulunmadığına, örneğin Fransa’da inanç dernekleri adı altında özel bir yapılanmanın varlığına, Almanya’da bazı koşullarla kamu hukuku çerçevesinde bir statünün tanındığına dikkatin çekildiğini belirtti. Özbudun, Venedik Raporu’nda, Türkiye’deki laiklik anlayışının işleri zorlaştırdığına ve dinin kamusal tezahürlerinin hoş karşılanmadığı açıklamasına yer verildiği de vurguladı. Konuşmacı, konunun sadece teknik hukuki yollarla çözümlenemeyeceğini, gayrimüslimleri yabancı sayan bir anlayışın değiştirilmesi gerektiğini ve sorunun ideolojik olduğunu dile getirdi.
***
30 Ocak Perşembe günü İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Cemaat Vakıfları Temsilci Ofisi ve Venedik Komisyonu’nun katkıları ile düzenlenen konferansa Avrupa Birliği Bakan Yardımcısı Dr. Alaattin Büyükkaya, Vakıflar Genel Müdürü Dr. Adnan Ertem, Venedik Komisyonu Temsilcisi Prof. Dr. Christoph Grabenwarter’in yanı sıra bilim adamları ve hukukçular katıldı
Gayrimüslimlerin tüzel kişilikleri: SORUNLAR VE HAKLAR
İlki, 13 Mayıs 2013 tarihinde Ankara Üniversitesi’nde düzenlenen konferanstan sonra, ‘Gayrimüslim Tüzel Kişilikleri: Sorunlar ve Haklar II.Konferansı’ konulu etkinlik, 30 Ocak Perşembe günü Bilgi Üniversitesi’nde düzenlendi. Gün boyunca dört ayrı panel şeklinde gerçekleştirilen çalışmanın yanı sıra ‘Mimar Rubi Asa’nın objektifinden’ fotoğraf sergisine de yer verildi.
Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turgut Tarhanlı’nın açılış konuşmasının ardından sırasıyla AB Bakan Yardımcısı Dr. Alaattin Büyükkaya ve Cemaat Vakıfları Temsilcisi Laki Vingas söz aldı.
Tepki vermemesi gereken toplumlar: AZINLIKLAR
Moderatörlüğünü Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Rober Koptaş’ın yaptığı ‘Gayrimüslim Cemaatler: Tarih, Toplum ve Hukuk’ başlıklı panelde Bilgi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Arus Yumul, sözlüklerden alıntılar yaparak ‘gayrimüslim’ tanımının olumsuz yönlerini gözler önüne serdi ve devlet tarafından azınlıkların tepki vermemesi gereken toplumlar olarak algılandıklarına, 1990 sonrasında ise bu inanç topluluklarının bazı hak talepleri ileri sürmelerinin bu nedenle tepki gördüğüne değindi. Yumul’a göre; Cumhuriyet Türkiye’sinde Türk olmayan Müslümanlar asimilasyon yolu ile Türkleştirilmeye çalışılırken, gayrimüslimler ise tam karşıtı bir uygulama sonucu toplumun dışında tutulmuşlardır.
Tarihçi Dr. Aylin Koçunyan, Cemaat nizamnamelerinin millet sistemini kurumsallaştırdığını, iç hukukun olduğu gibi uluslararası hukukun da bir parçasını oluşturduklarını, sivil yöneticiler ile ruhban sınıfı arasında bir ayırım getirdiklerini ve halkın temsili ve seçim esasına dayalı bir cemaat yönetimini gerçekleştirdiklerini açıkladı. Söz konusu nizamnamelerin 1876 Anayasası ile teminat altına alındıklarını ve Lozan anlaşması ile iç hukuk mevzuatında da bu düzenlemelerin kaldırıldıklarına ilişkin bir hükmün bulunmadığını dile getirdi.
Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Elçin Macar, Cumhuriyet döneminde devletin cemaatlerin tüzel kişiliklerini tanımaktan kaçındığını ve azınlıkların ulusal kimliğin dışında tutulduğunu ifade etti. Macar, hükümetlerin hiçbir azınlığa farklı bir statünün verilmemesi gerektiği görüşünü benimseyerek çoğu zaman ruhani tüzel kişiliği tanımadıklarını, ancak kimi zaman da ‘tanınmışlık’ yönünde uygulamalar sergilediklerini belirtti.
GAYRİMÜSLİM EŞİTTİR YABANCI
Makedonya Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Konstantinos Tsitselikis’in moderatörlüğünü yaptığı ‘Azınlık Politikaları Işığında Tüzel Kişiliğin Önemi’ başlıklı ikinci panelde söz alan Cemaat Vakıfları Temsilcisi Laki Vingas, gayrimüslim eşittir yabancı imajının halen korunduğunu ve devletin bu duruma sessiz kalmasını daha da üzücü bulduğunu belirtti. Kültür mirasını, malvarlıklarını koruma olanağından yoksun olan bu toplumlara tüzel kişiliğin ve en temel haklardan olan cemaat yönetimine seçme ve seçilme hakkının tanınmasının gerekliliğinin altını çizdi. Artık yüz yıl önceki sistemlerin günümüzde korunmalarının mümkün olmadığını belirten Vingas, cismani meclislerin tek taraflı olarak kaldırıldıklarını ancak yerine bir yapının ikame edilmediğini ifade etti.
Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem, bulunduğu mevki gereği değil, yapmış olduğu akademik çalışmaların sonucu olarak görüşlerini dile getireceğini belirtikten sonra ilkin 1913, sonra da 1935 yılında çıkarılan ve 1936 senesinde yürürlüğe giren kanunda beyannamelerle taşınmazların kazanılması yönünde hakların tanındığını, günümüzde de cemaatlerin 500. Yüzyıl Vakfı’nda olduğu gibi vakıf kurabileceklerini, ayrıca her azınlık mensubunun Medeni Kanun çerçevesinde bu hakka sahip olduğunu açıkladı. Keza İzmir’de Musevi Cemaati Vakfı ve Beyoğlu Rum Mektebi Vakfı’nın kurulduğunu, Gaziantep Sinagogu’nun restorasyonunun tamamlandığını ve ibadete açıldığını belirtti.
Venedik Komisyonu Temsilcisi Prof. Dr. Christoph Grabenwarter, devlet ile STK’lar arasında diyalogun önemine değindikten sonra İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 18. maddesine göre herkesin din özgürlüğüne sahip bulunduğunu ve bu hükmün ışığında dinsel toplumların da korunması gerektiğini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarından örnekler sunarak açıkladı.
Norveç Helsinki Komitesi İnanç Özgürlüğü Girişimi Proje Yöneticisi Mine Yıldırım, sadece azınlıklar için değil tüm inanç grupları için tüzel kişilik dâhil yasa ve uygulamalarda bir belirsizliğin söz konusu olduğunu ifade etti. Yıldırım, uluslararası hukukun açıkça belirtmemesine rağmen içtihatların tüzel kişilik edinme hakkını tanıdığını, tüzel kişiliği bulunmayan bir inanç topluluğunun bankada hesap bile açamayacağını, kendini yasal olarak savunamayacağını belirtti. Yıldırım, kamu düzeni veya güvenlik gibi nedenler ileri sürülerek uluslararası hukukun tanıdığı bu hakkın yok sayılmasının hiçbir açıklamasının bulunmadığını dile getirdi.
Yıldırım, bazı Balkan ülkelerinde, bu hakların tanınmadığı, örneğin müftü seçimine izin verilmediği savı ile Türk vatandaşı azınlıklara mütekabiliyet (karşılıklılık) esası uygulanarak temel haklarından yoksun bırakılamayacaklarını ve Vakıflar Kanunu’ndaki değişikliklere rağmen yeni cemaat vakıflarının kurulmasının mümkün olmadığını açıkladı.
Uygulamada CEMAATLERİN TÜZEL KİŞİLİKLERİ
Öğleden sonra düzenlenen ‘Uygulamada Hukuk ve Politika’ başlıklı günün üçüncü panelinin moderatörlüğünü Av.Yakup Barokas üstlendi. Av. Ester Zonana, Av. Setrak Davuthan, Av. Foti Benlisoy, Av. Haluk Eldem, Av. Ali Elbeyoğlu, ‘Uygulamada Hukuk ve Politika’ başlıklı oturumda Ekümenik Patrikhanenin, Türkiye Süryanilerinin, Latin Katolik toplumunun ve cemaat tüzel kişiliklerinin uygulama yönünden sorunlarını irdelediler.
VENEDİK KOMİSYONU RAPORU
Bilgi Üniversitesi’nin ilk oturumlarda dolu olan salonunun son oturumun geç saatlere sarkması nedeniyle kısmen boşaldığı gözlemlendi. Galatasaray Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Milletlerarası Hukuk Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Emre Öktem’in moderatörlüğünü yaptığı günün son panelinde söz alan Şehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Ergun Özbudun, Venedik Komisyonu Raporu’nda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin kaynak alındığını, bu sözleşmenin 9. maddesinin din ve vicdan hürriyetini teminat altına aldığını, ancak bu özgürlüğün kolektif bir hüviyeti bulunduğunu ve aynı sözleşmenin 11. maddesinin örgütlenme hakkını düzenlediğini; bu noktada tüzel kişilik sorununun gündeme geldiğini açıkladı. Ayrıca 6. maddede yer alan adil yargılanma ilkesi sonucu da cemaatlerin dava açma hakkına sahip olmaları gerektiğini belirtti.
Özbudun, Venedik Raporu’nda, Avrupa’da standart bir uygulamanın bulunmadığına, örneğin Fransa’da inanç dernekleri adı altında özel bir yapılanmanın varlığına, Almanya’da bazı koşullarla kamu hukuku çerçevesinde bir statünün tanındığına dikkatin çekildiğini belirtti. Özbudun, Venedik Raporu’nda, Türkiye’deki laiklik anlayışının işleri zorlaştırdığına ve dinin kamusal tezahürlerinin hoş karşılanmadığı açıklamasına yer verildiği de vurguladı.
Konuşmacı, konunun sadece teknik hukuki yollarla çözümlenemeyeceğini, gayrimüslimleri yabancı sayan bir anlayışın değiştirilmesi gerektiğini ve sorunun ideolojik olduğunu dile getirdi.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Hatemi evrensel hukukun amacının insan sevgisi olduğunu, hiçbir milli hukukun evrensel hukukun üstünde görülemeyeceğini ifade ettikten sonra tüzel kişiliğin bir varsayım olduğunu ve tabi hukukun eşitlik ilkesinden kaynaklanan bir amaca hizmet etmek için ortaya çıkarıldığını açıkladı. Milliyet ayırımı yapma konusunda kimseye yetki verilmediğini ve cemaatlerin tüzel kişilikleri konusunun bu perspektif açısından ele alınması gerektiğini vurguladı.
Konferansın geç saatlere kadar sürmesi nedeniyle uçağını kaçırma tehlikesi yaşayan Boğaziçi Üniversitesi Siyasal Bilimler ve Uluslararası İlişkiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yannis Ktistakis, dini azınlıkların hukuki durumlarını karşılaştırmalı bir analiz çerçevesinde ele aldı.
Geçtiğimiz yıl Galatasaray Üniversitesi’nde de benzer bir konferansın düzenlendiği hatırlanacak olunursa bu yönde yapılan çalışmaların hem farklı inanç grupları, hem de devlet nezdinde giderek arzulanan zihniyet değişikliğini de beraberinde getireceğine inanmaktayım. Özellikle bu tür girişimlerin organizasyonundaki önemli katkılarından dolayı Cemaat Vakıfları Temsilcisi Laki Vingas’ı ve Av. Rita Ender’i kutlamak isterim.
http://www.salom.com.tr/newsdetails.asp?id=89904
Yorumlar kapatıldı.