Ahmet Demirel
Dün bu sayfada dikkat çektiğim Amasya’daki baltalı anıt heykel muammasını çözmede tam anlamıyla tıkandığım bir dönemde Amasya’nın Dikenleri başlıklı bir anı kitabı okudum. Margaret Ajemiyan Ahnert, Amasya’da 15 yaşında iken tehcire tâbi tutulan annesi Ester Minareciyan Ahronyan Acemyan’ın Amasya’daki çocukluk yıllarındaki anılarını, 1915’te tehcir sırasında yaşadıklarını ve altı yıl boyunca çektiği acılardan sonra 1921’de ABD’ye ulaşmasını, onun ağzından, arada da kendisi konuşarak, anlatmış. Kitabı Belge Yayınları yayımlamış. Önce İngilizcesinden (The Knock at the Door) okumayı düşündüm, ama Türkçeye çevirenin Attila Tuygan olduğunu görünce, tereddütsüz çevirisini tercih ettim. Kitabı Tuygan’ın akıcı Türkçesinden okumuş olmak kaçırılmayacak bir fırsattı.
Bu kitapla ilgili olarak Publishers Weekly, 5 Mart 2007’de “Mucizevî biçimde bir kurtuluşun ilk ağızdan öyküsü… Akıcı bir dil, son derece yakıcı bir tanıklık… Ahnert’in sözel tarihinin gücü, anne ve kızının anlatıları arasındaki etkileşimde yatmakta” şeklinde bir açıklama yaparken, Booklist 7 Mayıs 2007’de “Berrak ve canlı anılar… Ermeni köy yaşamının pastoral bir resmi… Çok dokunaklı ve derinden etkileyici bir yapıt… Ermeni ve Türk cemaatler arasındaki ilişkinin savaştan önce hayli dostça olduğu anlaşılıyor… Şiddet patlak verdiğinde, Ermenilerin çoğu ne yapacağını bilememiş ve kendini koruyamamış…” diyerek tanıtmış kitabı. New York Country savcısı Robert Morgenthau ise şöyle bir tespitte bulunmuş: “Yazarın, annesinin geçmişine olan takıntısı, onu Ermeni yaşlılar evinde ziyaret ettikçe daha da büyüyor. Buna benzer kitaplar çok önceleri yazılmış olsaydı, bir başka Holokost yaşanmayabilirdi.”
1999’da, 99 yaşındayken ABD’de bir Ermeni yaşlılar evinde hayatı noktalanan Ester, doğum sırasında annesini, beş yaşındayken de babasını kaybetmiş. Babası ölüm döşeğindeyken altı kardeşiyle birlikte onu amcasına teslim etmiş ve bakım masrafları için epeyce yüklü para vermiş. Verdiği sözü tutmayan amcası onu bir Ermeni ailesinin yanına vermiş ve bir babalığı ve üvey annesi olmuş. Üvey anne öldükten sonra babalığı yeniden evlenince yeni bir üvey annesi olmuş. Diğer kardeşleri de başkalarına evlatlık verildiği için beş kardeşinden ağabeyi Harutyun dışında kalan dördünü, beş yaşından sonra hiç görmemiş. Buna rağmen, anlattıklarına bakılırsa 1915’e kadar, Amasya’da muhteşem bir çocukluk dönemi geçirmiş. Ta ki tehcir ve şiddet onları buluncaya kadar… Hazırlıksız yakalanmışlar, evi bir anda terk etmek zorunda kalmışlar ve ölüm yolculuğunda uğradıkları saldırılar sonucunda yeni ailesinden tek bir kişi dahi hayatta kalmamış. Yolculuk sırasında bazı aile bireylerinin gözleriyle şahit olduğu öldürülme anlarını kitapta çok sarsıcı bir dille anlatıyor. Kendisi de defalarca ölümle burun buruna gelmiş. Şansı yaver gitmiş; altı yıl süren çileli hayatı 1921’de ABD’ye ulaşmasıyla son bulmuş.
Anlatılacak değil, okunacak bir kitap.
BİR BAŞKA KİTAP
Ester’in Amasya tehcirinden aktardığı pasajlar, anıt heykel, Gabaş Ali, baltalı adam, sorular, sorular derken bu kez hiç kimsenin bilmediği bir kitaba ulaştım. Yazarı Kapriyel H. Simonyan. Kitabın adı Huşamadyan Bondagan Amasyo. Tahmin edeceğiniz gibi Ermenice ve kitap adı Türkçeye Pontus Amasya’sından Hatıralar şeklinde çevrilebilir.
Paris’teki Nubaryan Kütüphanesi’nden başka bir yerde var mı bilmiyorum. Sözünü ettiğim bu kütüphanedeki kaydı ise şöyle: N° 27027; Cote: IV – 43 – 5/48.
Bir başka Amasya’nın Dikenleri kitabı bu!
Yazar hakkında derleyebildiğim bilgiler şöyle: Kapriel Simonyan, Amasyalı ve 1915’te Amasya tehcirine henüz 20 yaşına girmeden yakalanmış. 1960’larda kitabı yazdığı zaman Kıbrıs’ta yaşıyormuş. Kitabında resmi de yer alıyor. O sıralar Amasya’da Ipranosyan Yüksek Ticaret Mektebi’nde okuyormuş. 1960’lı yılların başlarında Amasya’ya gelip Amasya’da kalan bütün Ermeni ailelerle tek tek görüşmüş ve görüştüğü ailelerin listesini de kitabında yazmış.
Bu kalın kitabın sayfa 649’dan sayfa 708’e kadar süren dördüncü bölümü Felaketname: Amasya Sevkiyat ve Kırımları başlığını taşıyor.
Yazar tuhaf tuhaf şeyler yazmış. Tuhaf, ama anlattıkları insanın içine kurt düşürecek bir biçimde daha önce sözünü ettiğim Amasya’nın Dikenleri kitabında anlatılanlarla epeyce örtüşüyor.
Önce iyi haberle başlayalım.
Yazar 686. sayfada kırım fikrine muhalefet edenlerin isimleri diyerek üç isim saymış. Bu isimleri de, 25 Aralık 1918 tarih, 1453 sayılı Verçin Lur (Son Havadis) gazetesinde yayımlanan Mikayel Kalfayan’ın yazısından aktararak saymış.
Saydığı isimler şöyle:
“1. Müftü Kamil Hoca: Şimdi Amasya’da. Kâmil Hoca Kırım fetvasını imzalamaya mecbur edilmişti. Fakat o bunu reddedip şöyle söylemişti: ‘Katil olursunuz, bizim vaziyetimiz buna müsaade etmez.’ Fakat derhal işten uzaklaştırıldı ve yerine Amasya eski mebusu gözlüklü Hafız Hoca geçip o facialı fetvayı imzalamıştı.
2. Avurduyumukzade Hamdi Efendi: Toplantıdan derhal kovulmuş, bazılarına göre de dövülmüştü.
3. Hacı Yusufzade Rıza Bey: O facia toplantısında şöyle bağırmıştı: ‘Yurttaşlar, sonra pişman olursunuz. Bir gün gelir bunun hesabını sizden sorarlar.’ Fakat sözüne değer verilmez. Bu şahıs dışarı çıkar, akşam vakti köyüne gider ve çiftliğinde birkaç ay daha yaşayıp kalp acısından vefat eder. Amasya’nın en tahsilli Türk’ü idi.”
BİR DAKİKA: HEYKELE ULAŞTIM GALİBA!!!
Anlaşılan 1915’te kırımla ilgili bir toplantı olmuş ve bu fikre direnen üç kişi çıkmış. Toplantıda Kırım fetvasını imzalamaya zorlanan, ama bunu reddeden, listenin başındaki Müftü Kamil Hoca, Amasya’daki anıt heykeldeki din adamlarından biri olan Vaiz Abdurrahman Kamil Efendi, başkası değil. Simonyan, onun kırıma karşı çıktığı için müftülük görevinden alındığını söylüyor. Abdurrahman Kamil Efendi’nin Diyanet İşleri Başkanlığı Arşivi’ndeki özlük dosyasında da gerçekten de 1 Eylül 1915’te emekliye sevk edildiği yazıyor. Bilgiler tutuyor kısacası… 15 Ekim’de yeni müftü seçimi yapılmış ve 8 Ekim 1915’te bu görevi Gözlüklü lakabıyla bilinen Köprülü Hacı Mustafa Tevfik Efendi devralmış, Kasım 1918’de de heykelde ön safta bulunan bir başka Tevfik, Hacı Hafız Tevfik Efendi, Gözlüklü Hoca’nın yerine müftü olmuş.
Kısacası heykeldeki iki din adamından Vaiz Abdurrahman Kamil Efendi anıt heykelde yerini alan iki din adamından biri.
Simonyan, kitabının 684 ve 685. sayfalarında İstanbul’da Ermenice yayımlanan Verçin Lur (Son Havadis) gazetesinde Irazeg imzasıyla 15 Mart 1919’da yayımlanan bir yazıya dayanarak tehcir sırasında Amasya katliamına bizzat katılanlar olduğu iddia edilen isimleri tekrarlıyor. Saydığı isimler arasında Tevfik Hafız, kardeşi Rüştü, Zeynelzade Kamil, Çaycıoğlu Şevket, Osmanzade Halil ve küçük kardeşi Kâmil, Çavuşluoğlu Hafız Mehmet, Cüninzade Mustafa, Kahvecioğlu Mehmet, Pazaroğlu kardeşler var. Bunların organizasyonuyla öldürülüp mallarına el konulanların bazı Ermeniler şunlar: Fransız Okulu başöğretmeni Merzifonlu Hagop Gülyan, öğretmen Hagop Maryan, Eğinli tüccar Gugas Malyan, eczacı Yervant Tarpinyan, Dikran Tellalyan, Garabet Papazyan, Hagopcan Hacicanyan, Mihran ve Smpat Ferhatyan kardeşler, Sarkis İpekyan, Hagop Kaymakyan, Nişan Yağlıyan, Khaçadur Bahçegülyan, Harutyun Salyan, Avedis Karabiligyan ve Hagop Katzakhyan.
Bu isimlerden Hafız Tevfik hemen dikkat çekiyor, çünkü o, anıtta yer alan iki din adamından Hacı Hafız Tevfik Efendi’den başkası değil. Hatta Verçin Lur’daki yazıda şöyle bir iddia daha var ki, herhalde yazar iyice abartıyordur. Güya şöyle bir şey olmuş: “Bir gün Rüştü ‘kahramanlıktan’ dönüşünde Tevfik kardeşini tebrik ederek şöyle demişti: ‘Rüştü bundan sonra senin artık abdest almana ihtiyacın yok. Gâvurların kani ile yıkanmış bu ellerle namaz kılabilirsin’.”
Simonyan’ın kitabının 686 ve 687. sayfalarında ise “Amasya’daki 15.000 Ermeni’nin katilleri” başlıklı bir liste var. Bu, Fransızca hazırlanan 30 Aralık 1918 tarihli sevkiyat dosyalarından alınmış bir liste (Dosya No 22, REF: X – 351). İsimler Verçin Lur’daki isimlerle büyük ölçüde örtüşüyor:
“1. Mutasarrıf Sırrı, şimdi Çankırı Valisi,
2. Müftü Gözlüklü Hafız Hoca, şimdi İstanbul’da,
3. Müsevvidzade Hacı Tevfik Hafız, şimdi Amasya Müftüsü,
4. Nalbant İzzetzade Hacı Tevfik Kamil, Amasya,
5. Amasya Mebusu Hafız, şimdi ailesi ile İstanbul’da,
6. Ali, Amasya Öksüzler Yurdu Müdürü,
7. Mimar Tatar Resmi, şimdi Samsun’a tayin edilmiş,
8. Sivaslı Kör Yüzbaşı; jandarma yüzbaşısı ve binlerce Ermeni askeri katili… Suşehri’nde asılırken son sözleri şöyle: ‘Türkler, Ermeni altınları boğazımda kaldı, size de aynını dilerim’…,
9. Topçuzade Şükrü, Ermeni katillerinin başkanı,
10. Gabaş Ali, Amasya’da katillerin başlarından,
11. Tintin Hasan ve kardeşi Mustafa, şu an ikisi de Amasya’da yaşıyorlar,
12. Tımarhaneci Halil, katil başlarından,
13. Kürdoğlu Sarhoş Hasan, evvelki mebus… İstanbul’dan dönüşünde (katliamlardan önce) hemşerileri tarafından Mebusan Meclisi’nde kendine ne yaptığı sorulduğunda şöyle der: ‘Ben Anadolu Hıristiyanlarını yok etme teşkilatında aza idim. Bu teşkilat önemli kararlar verdi. Bu işlerin neticesini yakında görürsünüz.’,
14. Kontratçı Hasan ve kardeşi, Amasya,
15. Cin Saraç, Amasya,
16. Tatar arabacı Mehmet, Amasya,
17. Topçuoğlu Ziya, Amasya,
18. Ömeroğlu Hasan, Amasya,
19. Bakkal Kör Ahmet ve arpacı Kel Osman vs…”
Bu liste, anıtta yer alanlardan, kırıma karşı direnen Vaiz Abdurrahman Kamil Efendi ve kırıma katıldığı iddia edilen Hacı Hafız Tevfik Efendi’den sonra, bizi anıttaki bir başka isme, Gabaş Ali’ye götürüyor.
VE BALTALI GABAŞ ALİ
Simonyan, kitabının 690 ve 691. sayfalarında yayınladığı bir belgeyle Amasya mutasarrıfı Sırrı ile jandarma komutanı Yüzbaşı Nuri’yi Amasya katliamının merkezine yerleştiriyor. Sevkiyat dosyasından alıp Fransızca aslından çevirip kitabına koyduğu bir belgede şunlar yazıyor: (Dosya No 22 REF: X-253).
“Abdullahzade Mustafa adlı bir Türk şöyle anlatır:
‘Sivas valisi Muammer’in vilayet içindeki Ermenileri yok etme iğrenç işini artık bütün dünya biliyor.
Mutasarrıf Sırrı Bey, Jandarma komutanı Nuri Bey (Kör Yüzbaşı) , Mebus Nafiz Bey, mühendis Resmi Bey, İzzet Kâmil ve Tımarhaneci Halil, Ermeni tehciri komisyonuna aza edilmişlerdi.
Nafiz Bey katliamları yapacak eli silahlı grupları organize etmekle görevlendirilmişti. Kendi yönetiminde elleri ile otuz bir Ermeni katletmekle şehrin eşrafına, doktorlarına, eczacılarına, dişçilerine övünen akrabası Topçuzade Şükrü şöyle devam etmişti: ‘Sıradan adamları öldürmeyi kendime aşağılık iş addetmiştim.’ Bu atama ile kurbanlarını soymuş ve zenginliklerine konmuştu.
On iki bin erkek ve kadın katletmek için büyük bir kol gücüne ihtiyaç vardı. Sırrı Bey bunun için Ebemi köyünden iki yüz katil baltacıyı askere aldı. Bu baltacılardan birkaçı öldürülenlerin mallarını paylaşmada çıkardıkları kavga yüzünden kurşuna dizilmişlerdi.
Ben kırımdan önceki vahşeti anlatacak değilim; yalnız misal olarak hapishanede nasıl kadınların başlarını mengenede ezdiklerini, tırnaklarını çektiklerini söyleyeyim.
Mühendis Resmi Bey’e gelince: Bu şahıs kendi Vermiş ve Saz Dağı köylerine yakın yerlerden katliamların gerçekleştirileceği yerleri seçmişti.
1915 mayıs ayının başlarında Vali Muammer Amasya’ya gelerek yerel İttihatçılara gereken emirleri vermiş, bu emirlerin neticesi bazı Ermenilerin tutuklanması ile neticesini göstermeye başlamıştı.
Hükümetin isteği doğrultusunda Ermeniler av tüfeklerini ve silahlarını silah toplama komisyonuna teslim ettiler. Fakat bu toplamayı Mutasarrıf Sırrı Bey yeterli görmedi ve Ermenilerin evlerini yeni bir şeyler bulmak için araştırdı. Bunu derhal terör takip etti. Vali Muammer, jandarma kumandanı Nuri Bey (Kör Yüzbaşı) Amasya eski mebusu Nafiz, Nafiz Sıtkı’nın kardeşi, Köprülü Hafız Hoca, Nalbant İzzet’in oğlu Kâmil, Müftü Tevfik Hafız, mühendis Resmi, Öksüz Yurdu Müdürü Ali, Cününzade Mustafa yeni bir meclis azalarıydılar. Bu meclis her gün Ermenilere yeni işkence ve zulüm için emirler yağdırıyordu; yiyecek kısıtlaması, kaynar ve buzlu suyla ıslatmak, tırnakları kökünden çekmek, vücudun mahrem yerlerini kızgın demirle dağlamak vs…’”
Simonyan’ın kifabından, Gabaş Ali’yle ilgili iddialarını okumaya devam edelim:
Sayfa 689: “Sırrı (Mutasarrıf) yardımcı olarak mesleği baltacılık olan 200 kişiyi Ebemi köyünden kiralar. 50 kadar çetenin görevi erkekleri öldürüp üstlerindeki malları da almaktı. Bazen baltacılar da kendileri katledilenlerin mallarını aldıklarında emre uymadıkları için çeteler tarafından kurşuna dizilmişlerdir.”
Sayfa 930 ve 931: “Bütün bağlarda olduğu gibi Derbend bağlarının da Vermiş köyünden güçlü kuvvetli ve iyi hizmet eden bir bekçisi (korucusu) vardı. Her bağ sahibi bağının gelirine mütenasip bu korucuya yıllık bir ücret öderdi. Bağlara taşınıldığında ve bağbozumunda da ek bahşiş, yemek ve hediyeler verilirdi. Bekçiliği döneminde ne bir hırsızlık ne de bağlarda herhangi bir zayiat olmuştu. 1915’e kadar bütün yirmi yıl Ermenilerin sayesinde (bu korucu) kendini ve ailesini geçindirmişti. Bu adam Vermişli Gabaş Ali idi. Büyük felakette lanetli bir canavar kesilmişti.”
Sayfa 684 ve 685: “İttihat ve Terakki’nin Amasya’daki eylemcileri, her akşam, çetelere, aileleri yirmi otuz kişilik gruplarla, hapishanedeki Ermenilerle birlikte teslim edip, ayrı ayrı yönlere sevk ederek onların işkencelerle katlini gerçekleştiriyorlardı. Çete başları mermi kullanımından tasarruf için çete elemanlarının tüfek kullanımını çok kez engelliyorlardı. Gâvurları kırmak için yatağan ve balta kâfi idi. Amasya’ya bir saat mesafedeki Saz Dağı ve Kara Çalık Dağı binlerce Ermeni’nin mezarı olmuştu. Vermişli eli kanlı Gabaş Ali’den bu binlerce katledilenler hakkında teferruatlı bilgi almak mümkündü.”
YENİDEN HEYKEL
Belki Gabaş Ali’nin ta kendisi, o değilse bile Ermeni katliamını gerçekleştirdiği iddia edilen onlarca baltacıdan biri elinde baltasıyla tam 33 yıldır Amasya’da Yavuz Selim Meydanı’ndaki anıttan bizi izlemeye devam ediyor. Baltalıyla ilgili araştırmalarım beni 1915’e kadar götürdü. İtiraz varsa o heykeli oraya diktiren Kenan Evren’e soralım, “kim o baltalı, niye o anıtta” diye. Kenan Evren’den veya herhangi bir ilgili makamdan baltalının kimliğine ve anıta neden konduğuna dair ikna edici bir cevap gelmezse, o anıtı artık oradan kaldıralım çünkü ismi sayılan katledilen Amasyalı Ermenilerinin torunlarından bazıları hâlâ İstanbul’da yaşıyorlar ve o baltalının Gabaş Ali olduğuna inanıyorlar…
Haftaya pazar bu yazının devamı var. Mutasarrıf Sırrı, Kör Yüzbaşı Nuri, Vehip Paşa gibi isimler devreye girecek ve Amasya’daki Ermeni kırımı üzerine başka şeyler söyleyeceğim..
ademirel@marmara.edu.tr
http://taraf.com.tr/ahmet-demirel/makale-baltali-anit-ve-amasya-nin-dikenleri.htm
Yorumlar kapatıldı.