İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Eyy ahali, haberiniz var mı, Sevan Nişanyan yarın hapse giriyor!

Hasan Cemal
Eyy bu devletin büyükleri! Madem Sevan Nişanyan’ın özgürlüğünü elinden alıyorsunuz, hiç olmazsa, bir istisna yapın da, bilgisayarıyla birlikte atın onu demir parmaklıların arkasına… Sevgili Sevan; her şeye rağmen iyi seneler diliyorum sana. Belki klasik kaçacak ama, önemli olan insanın kendi kafasının içinde özgür olabilmesidir. Canını sıkma kardeşim, bu da geçer.

Eyy ahali, haberiniz var mı?
Sevan Nişanyan yarın hapse giriyor, İzmir’in Torbalı ilçesinde. Dört yıllık mahkûmiyeti kesinleşti.
Suçuna gelince…
“Mühür bozmak!” diyor telefonda gülerek…

Sevgili Sevan, 2008’de Şirince Köyü’nün bitişiğinde, kendisine ait bir zeytinlik içinde 60 metrekarelik bir taş yapı inşa etmeye başlar.
İnşaat izinsizdir.
Önce bir duvarı mühürlenir.
Devam eder inşaat.
Sonra ikinci duvar mühürlenir.
Sevan aldırmaz.
İki kere iki yıl hapis cezasına mal olan Zeytinlik içindeki yığma taştan yapılmış ev ortaya çıkar.
Matematik Köyü bünyesinde inşa edilen Felsefe Mahallesi’nin içinde kalan 60 metrekarelik bu taş yapı Öğrenci Evi olarak yapılır.
Kaçak inşaat cenneti bu memlekette…
Tekrar altını çizmek istiyorum.
Adı, Matematik olan bir köyde…
İsmi, Felsefe olan bir mahallede…
Öğrenciler için taştan bir ev…
Sadece 60 metrekare…
Sevan Nişanyan’ın kendi mülkü olan bir zeytinlik içinde inşa edilmiş…
Ama izinsiz…
Cezasına gelince, 4 yıl hapis…
Şimdi bir an düşünün.
Yaşadığınız bu memleket, izinsiz ve kaçak inşaatlar açısından bir cennet mi, değil mi şöyle bir düşünün.
Sonra elinizi vicdanınıza koyun.
Ege’nin Şirince adını taşıyan bir yerindeki Matematik Köyü’nün Felsefe Mahallesi’nde, zeytinlikler içinde öğrenciler barınsın diye yığma taştan 60 metrekarelik ev yapan Sevan Nişanyan’a dört yıl hapis cezası adalet duygunuzu yaralıyor mu, yaralamıyor mu?
Benim yaralıyor.
Nişanyan: İftiharla söylüyorum, bu inşaat da izinsiz
Dün sabah Sevan Nişanyan’a telefonla ulaştığımda şöyle dedi:
“Bugünümü yine inşaatta geçiriyorum. İnşa halindeki felsefe okulunun yeni binasının yetişmesi lazım. İftiharla söylüyorum, evet, bu inşaat da izinsiz inşaattır.”

Yaptıklarına geline, satır başlarıyla:
Bir Matematik Köyü…
Bir Tiyatro Medresesi…
Bir Felesefe Okulu…
Bir Arkeoloji Enstitüsü…
Zeytinlikler içinde, Ege’nin en güzel yerlerinden birinde, Şirince Köyü’nde…
Sevan Nişanyan tam 20 yıldır yaşıyor Şirince’de.
Bir dağ köyü burası.
Kendi haline terk edilmiş bu dağ köyünün nüfusu bir zamanlar 2 binken 600’e inmiş. Sevgili Sevan’ın çabalarıyla da, geçen yıllar içinde Ege bölgesinin en önemli turistik yörelerinden biri haline gelmiş durumda.
“Eski evleri modern Türkiye’nin çirkinliklerinden arındırarak onarmaya çalışırken, yeni bir hayat tarzı oluşturmaya, bir kırsal ütopya yaratmaya çalıştık” diyor Sevan.
Bir otel, Matematik Köyü ve Tiyatro Medresesi’nde toplam 60 kişinin çalıştığını söylüyor. Adını medrese koymuşlar, zira mimari bakımdan eski Türk medresesinden esinlenmişler.
Tiyatro Medresesi’ni bir mücevher diye niteliyor Sevan:

“Tiyatro Medresesi… Evet, bir mücevher! Genç insanların bu kadar şevkle ve umutla sarıldıkları başka bir proje görmedim. Henüz çok tecrübesizler. Hata da yapıyorlar. Ama uzun vadede göreceksin, Matematik Köyü’nü de geçecek Medrese’nin şanı…”
Şirince, hiç bitmeyen bir yapılaşma süreci içinde. Eski usul el yapımı köy evlerinin inşası devam ediyor.
Şunları söylüyor Sevan:
“Şirince’de yaptığımız işin, bütün memlekete örnek olabilecek bir iş olmasına gayret ettik.
Betonlaştırmadık!
Ama şablonlaşmış restorasyon anlayışının dışında da bir şey yapmaya çalıştık. Ölmekte olan güzel bir köyün ruhu nasıl korunur konusunda kafa patlattık. İnsanlara turistik hizmetten öte bir şey, bir yaşam tarzı ve bir vizyon sunmaya çabaladık.
Sonunda 600 nüfuslu yarı ölü bir köy, memleketin sayılı turizm destinasyonlarından biri haline geldi. İsteseler, sırada daha 40 bin köy var Şirince’den örnek alabilecek.”
‘Devletten hep zorbalık gördüm’
Dün sabah sohbet ederken, “Bana en çok koyan nedir biliyor musun” diye soruyor Sevan; cevabı şöyle:
“Hayatım boyunca kitaplarımla, bu köydeki çalışmalarımla hep bu toplum için iyi bir şeyler yapmaya çalıştım, faydalı bir şeyler yapmaya çalıştım. Ama karşılığında ne mi gördüm? Karşılığında devletten her zaman kuşku, düşmanlık ve zorbalık gördüm. Etnik ve siyasi önyargı gördüm. Ne yazık ki hep saygısızlık ve alçaklık gördüm. Beş hükümet, sekiz kaymakam, bilmem kaç bakan ve vali değişti. Arada düzgün konuşan bir iki kişiye denk gelip umutlandık. Ama sonuçta değişen hiçbir şey yok.”
Türkiye’de ‘devlet’e kızıyor.
Benim de katıldığım birçok haklı nedenden dolayı kızıyor ‘devlet’e. Ve bu kızgınlığı bir Ermeni olarak katmerleniyor.
Daha 17 dava var Sevan Nişanyan hakkında devam eden. Toplam 24 yıl hapis cezası isteniyor. Çoğu izinsiz inşaattan…
Özetle diyor ki:       
“Türkiye’de sıradışı herhangi bir şey yapan herkes cezalandırılır. Soyadın ‘Öztürk’ olsun, fark etmez. Sıradışı ve kişilikli bir iş yaparsan cezalandırılırsın. Bir de üstüne Ermeni’ysen, katmerlenir bu ceza…”
 Hiç olmazsa, bilgisayarını da atın içeri!
Dün sabah son sözün nedir, diye soruyorum telefonda. Yanıtı içimi acıtıyor:
“Şimdi bir tek kaygım var. Hapse girerken, bana bilgisayarımı verecekler mi, vermeyecekler mi?..”
Eyy bu devletin büyükleri!
Madem Sevan Nişanyan’ın özgürlüğünü elinden alıyorsunuz, hiç olmazsa, bir istisna yapın da bilgisayarıyla birlikte atın onu demir parmaklıların arkasına…
Sevgili Sevan,
Her şeye rağmen iyi seneler diliyorum sana. Belki klasik kaçacak ama, önemli olan insanın kendi kafasının içinde özgür olabilmesidir.
Canını sıkma kardeşim, bu da geçer.

Yorumlar kapatıldı.