Geçenlerde gazetelerde ” Her isteyen Ermeni olamaz” başlıklı bir haber yayımlandı. Biraz garip gelebilir ama mevcut mevzuat, anlaşma ve sözleşmelere göre, belli koşullarla “Herkes Ermeni Olabilir” ve azınlık haklarından yararlanabilir. Çünkü, kurucu anlaşma kabul edilen Lozan Anlaşmasına göre azınlık hakları Müslüman olmayan dini azınlıklara tanınmıştır. Ve yine çağdaş temel insan haklarından olan din ve vicdan özgürlüğü gereğince herkes dinini ve inancını özgürce seçebilir ve değiştirebilir. Yine insan haklarına göre aileler çocuklarının verilecek eğitimi seçme hakkına sahiptir.
***
Geçenlerde gazetelerde ” Her isteyen Ermeni olamaz”[ii]başlıklı bir haber yayımlandı. Haber şöyle, “İstanbul’da, din değiştirip Hıristiyan olan ve Ermeni kilisesine bağlandığı halde oğlunu Ermeni okuluna kaydettiremeyen annenin itirazı, İstanbul 7. İdare Mahkemesi tarafından haklı bulundu. Radikal, davada İstanbul Valiliği’nin savunmasına ulaştı. Valiliğin, anne N.B.E.’nin Ermeni Kilisesi’ne bağlanarak, bu inancı benimsemesini ve kilisenin verdiği belgeyi “Ermeni olmak” için yeterli bulmadığı, ‘Din ve ırk/milliyet farklı hususlar olup birbirine karine teşkil etmesi mümkün değildir’ dediği ortaya çıktı. Savunmada ayrıca, soy kodu uygulamasının 1923’ten beri uygulandığı ifade edildi.”
Devletin, Müslüman olmayan azınlıklarla ilgili “Soy Kodu” uygulamasının çağdışı ve insan haklarına aykırılığı açık. Bizim bazı kanaat önderlerine (!) ve onların destekçisi bazı yazarlarca sürpriz sayılsa da, sadece varlık vergisi uygulaması bile azınlıkların izlendiğinin açık kanıtıdır. Kaldı ki yıllarca, devlet tarafından potansiyel iç düşman olarak görülen, uzun yıllar Milli Güvenlik Kurulunda öncelikli sorunlar arasında yer alan azınlıkların izlenmemesi garip olurdu. Bırakalım, Türkiye’yi, muz cumhuriyetinde bile potansiyel iç düşman izlenir.Ancak bu uygulamanın günümüzde, savunulması ve sürdürülmesi, bir azınlığın potansiyel iç düşman olarak görülmesi ırkçı ve faşizan bir yaklaşım olur ve hukuk devleti ilkeleri ile bağdaşmaz.
İstanbul 7. İdare Mahkemesinin haklı kararının gerekçesini bilmiyoruz. Ancak karar hem Lozan Antlaşmasına hem de çağdaş insan haklarına uygundur. Din ve vicdan özgürlüğü ve çocuğun eğitimini seçme hakkı temel insan haklarındandır.
Biraz garip gelebilir ama mevcut anlaşma ve sözleşmelere göre, belli koşullarla “Herkes Ermeni Olabilir” ve azınlık haklarından yararlanabilir, çocuğunu azınlık okuluna gönderebilir. Çünkü, kurucu anlaşma kabul edilen Lozan Anlaşmasına göre azınlık hakları Müslüman olmayan dini azınlıklara tanınmıştır. Ve yine çağdaş insan haklarından olan din ve vicdan özgürlüğü gereğince herkes dinini ve inancını özgürce seçebilir ve değiştirebilir. Yine insan haklarına göre aileler çocuklarının verilecek eğitimi seçme hakkına sahiptir.
Kimliğindeki din hanesine Hıristiyan yazdıran, Hıristiyanlığı kabul eden, (Apostolik kiliseye bağlanmak isteyenler için) patrikliğin kabul ve onayı ile Ermeni kilisesinde yetkili bir din adamı tarafından vaftiz edilen herkes Ermeni cemaatinin bir parçası olur. Bu durumda Hıristiyanlığı kabul eden aile bütün azınlık haklarından yararlanır. Doğal olarak çocuğunu da okulumuza gönderebilir.
Son olarak, Lozan Anlaşmasına göre anlaşmanın azınlıkların korunmasıyla ilgili hükümleri Lozan’ın azınlıklarla ilgili maddeleri Temel yasadır ve anayasa dahil hiçbir kanun, hiçbir yönetmelik ve hiçbir resmi işlem bu hükümlere aykırı olamaz. Ayrıca Anayasa’nın 90. Maddesine göre, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.” Bu durumda, Lozan Anlaşmasının ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde yer alan hükümlerin, kanunlardaki farklı hükümlerden üstün sayılacağı da açıktır.
AÇIKLAMALAR VE GEREKÇE
Misak-ı Milli Kararı
Erzurum ve Sivas Kongrelerinde hazırlanan Misakı Milli, Osmanlı Mebusan Meclisi tarafından 28 Ocak 1920’de oy birliği ile kabul edilmiştir. Bildiri mecliste Ahd-ı Milli Beyannamesi adıyla kabul edilmiş, “Misak-ı Millî” olarak anılmıştır. Türkiye’nin Lozan Anlaşmasında da esas aldığı Misakı Milli’nin 5. maddesi azınlıklarla ilgilidir. Günümüzün Türkçesiyle bu madde şöyledir: Madde 5.- İtilaf Devletleri ile düşmanları ve bazı ortakları arasında kararlaştırılan sözleşmelerin esasları dairesinde azınlıklara verilen haklar, komşu ülkelerdeki Müslüman halkın da aynı haklardan yaralanmaları sağlanmasının emniyet altına alınması koşuluyla ile tarafımızdan desteklenecek ve sağlanacaktır.
Görüldüğü gibi burada azınlık haklarının, doğrudan Müslüman olmayan, dini azınlıklara verileceği belirtilmektedir. Nitekim Lozan anlaşmasında bu karar dikkate alınmıştır.
Lozan’a gelince, “Her memlekette soy ve dil ve din azınlıklarına hukuk tanınmıştır. Heyetimiz, soy ve dil azınlıklarına beynelmilel teminat altında hukuk tanımayı reddetti. Devletler bunu kabul etmek mecburiyetinde kaldı. Demek memleketimizde yalnız dince ayrı olanlara, her memleketçe tanınmış hakkı vardır.[iii]” “Frenkler bizde ekalliyet diye üç nevi biliyorlar:Irkça ekalliyet, dilce ekalliyet, dince ekalliyet. Bu bizim için gayet vahim bir şey, büyük bir tehlike.Aleyhimizde olunca şu adamlar ne derin ne iyi düşünüyorlar… Irk tabiri ile Çerkez, Abaza, Boşnak, Kürt, ilh…yi Rum ve Ermeni’nin yanına koyacaklar. Dil tabiri ile Müslüman olup başka dil konuşanları da ekalliyet yapacaklar… Yani bizi hallaç pamuğu gibi dağıtıp atacaklar… Bütün kuvvetimi bu tabirleri kaldırmaya verdim. Pek uğraştım.Pek müşkilat ile fakat kaldırdım.”[iv] “Rıza Nur Türkiye’de Müslüman azınlık kavramını kabul etmiyordu… Rıza Nur’un iddiası bir türlü aşılamayacaktı. Mustafa Şeref Bey ve Dışişleri Bakanlığı müşaviri Münir Bey’in toplantılara katılmasıyla ve azınlık deyimi yerine Müslüman olmayan azınlık deyimi kabul edilince, sorun ortadan kalkmış oldu.”[v]
Kısacası Lozan’da azınlık hakları sadece Müslüman olmayan azınlığa tanınmıştır. Yani Türkiye’de yaşayan ve Müslüman olmayan bütün azınlıklar Lozan’ın tanıdığı azınlık haklarından yararlanabilir. Her ne kadar bir çok bilim adamı haklı olarak Lozan’da tanınan bazı hakların, dil azınlıklarını ve tüm Türkiye halkına haklar sağladığını belirtiyorlarsa da Devlet bu güne kadar bütün Müslüman olmayan gruplara bile bu hakkı tanımamıştır. Sonuç olarak Devlet azınlık haklarını bu güne kadar sadece Rum, Ermeni, Yahudi ve Bulgarlara tanımıştır. Umarız bu gruplara yakında Süryaniler de katılır.
Sonuç olarak, Lozan’ın azınlık haklarından yararlanmak için Müslüman olmayan Rum, Ermeni, Yahudi ya da Bulgarlar cemaati yani dini topluluğu mensubu olmak gerekiyor.
Diğer yandan, din ve vicdan özgürlüğünün temel şartlarından biri de insanların dinlerini özgürce seçmeleridir.
B.M. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi:
Madde 18.- Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkı vardır. Bu hak din ya da inancını değiştirme özgürlüğünü ve din ya da inancını, tek başına ya da topluca ve açık ya da özel olarak öğretme, uygulama, ibadet ve gözetim yoluyla açıklama özgürlüğünü içerir.
Madde 26.- c) Ana babalar, çocuklarına verilecek eğitimi seçmede öncelikle hak sahibidir.
B.M. Kişisel Ve Siyasala Haklar Uluslararası Sözleşmesi
Madde 27.- Etnik ve dinsel azınlıklarla, dil azınlıklarının bulunduğu devletlerde bu azınlıklardan olan kişilerin, gruplarındaki öteki üyelerle birlikte topluluk olarak kendi kültürlerinden yararlanmak, kendi dinlerini açıklamak ve uygulamak ya da kendi dillerini kullanmak hakları yadsınamaz.
B.M. Din Ya da İnanca Dayalı Her Türlü Hoşgörüsüzlüğün Ve Ayrımcılığın Kaldırılması Bildirgesi.
Madde 1. 1. Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkı vardır. Bu hak, bir dini ya da dilediği bir inancı benimseme ve din ya da inancını tek başına ya da topluca, açık ya da özel olarak ibadet, gözetme, uygulama ve öğretme biçiminde açıklama özgürlüğünü de içerir.
Madde 5.1. Ana babalar ya da duruma göre yasal vasiler, aile yaşamını, din ya da inancına göre ve çocuğa verilmesine gerektiğine inandığı manevi eğitimi göz önünde bulundurarak düzenleme hakkına sahiptir.
5. 2. Çocuk, ana-babasının ya da duruma göre yasal vasisinin istekleri uyarınca din ya da inanç konusunda eğitim görme hakkından yararlanır ve kendi çıkarları başta gelmek üzere ana babasının ya da yasal vasisinin isteklerine karşı din ve inanç öğretimi almaya zorlanamaz.
B.M. Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşmesi
Madde 14.1. Taraf devletler, çocuğun düşünce, vicdan ve din özgürlükleri hakkına saygı gösterirler.
İnsan Haklarının Ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşme -Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi. (T.C. Henüz bu sözleşmeyi imzalamamıştır)
Madde 9..1. Her şahıs düşünce , vicdan ve din hürriyetin sahiptir. Bu hak din ve kanaat değiştirme hürriyetini ve alenen veya hususi tarzda ibadet ve ayin veya öğretimini yapmak suretiyle tek başına veya toplu olarak dinini veya kanaatini açıklamak hürriyetini de içerir.
9.2. Din ve kanaatleri açıklama hürriyeti demokratik bir toplumda ancak kamu güvenliğinin, kamu düzeninin, genel sağlığın veya umumi ahlakın yahut başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması için zaruri olan tedbirlerle ve kanunla sınırlanabilir.
Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşme (Avrupa Konseyi)
5.1. Taraflar, ulusal azınlıklara mensup kişilerin kendi kültürlerini yaşamaları ve gelişmeleri ve kimliklerinin asli unsurlarını, yani din, dil, gelenekler ve kültürel mirası korumaları için gerekli koşulları sağlamayı taahhüt ederler.
5.2. Genel bütünleşme politikaları doğrultusunda alınan önlemler saklı kalmak kaydıyla, taraflar ulusal azınlıklara mensup kişiler kendi iradelerine rağmen asimilasyonu amaçlayan politika ve uygulamalardan kaçınırlar ve bu kişileri böyle bir asimilasyonu amaçlayan herhangi bir eyleme karşı korurlar.
Madde 14. Taraflar, ulusal azınlığa mensup her kişinin kendi azınlık dinini öğrenme hakkına sahip olduğunu tanımayı taahhüt ederler.
Avrupa Birliği Temel Haklar Bildirgesi
Madde 10.1. Herkes, düşünce, din ve vicdan özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, din veya inancını değiştirme özgürlüğünü ve din veya inancını tek başına veya topluluk halinde, aleni veya gizli olarak ibadet etme, öğretme, uygulama ve gereklerine uyma şeklinde açığa vurma özgürlüğünü içerir.
SONUÇ:
Mahkemenin kararı kesin olarak çağdaş insan ve azınlık haklarına ve Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası anlaşma ve sözleşmeler uygundur. Dinin değiştirip Hıristiyan olan ve yetkili kurumlarca geçerli koşullara göre vaftiz edilen herkes kabul edildiği cemaatin yararlandığı bütün haklardan yararlanır. Cemaat Vakıflarında seçmen ve yönetici adayı olabilir, çocuğunu azınlık okullarına gönderebilir, patriğini seçebilir.
Murat Bebiroğlu murat.bebir@gmail.com
Aralık 2013
Yorumlar kapatıldı.