M. Galip Baysan
Ermeni meselesi de tıpkı rahip Pierre L’Ermite gibi bölge ile doğrudan veya dolaylı olarak ilgili kişiler tarafından inanılmaz seviyede istismar edilmiş ve bu konuda batı dünyasında bir numaralı isimler olarak kabul edilmiş ve destek görmüşlerdir. Bu kişiler. Türkler aleyhinde her söyledikleri kabul edilmiş, destek görmüş ve “Türk düşmanlığı bayrağı” bu kişiler vasıtasıyla Avrupa ve Amerika’da günümüze kadar elden ele taşınarak gelebilmiştir. Bu kişilerin en ünlülerinden biri müttefik Almanyalı rahibi Lepsius’tür. Tıpkı İngiliz yazar ve Politikacı Brice ve yardımcısı bir savaş propaganda elemanı tarihçi A. Toynbee gibi Ermeni meselesinde adeta tek kişilik bir ordu gibi faaliyet gösteren, bütün ömrünü Ermenileri savunmaya adamış ve inanılmaz seviyede başarılı olmuş bir kişidir.
***
XI’nci yüzyılda Müslüman Türklerin, Hıristiyan Bizans’ı ağır bir yenilgiye uğratıp Anadolu’yu kontrol altına alması, Kudüs ve kutsal toprakların Müslüman Arapların elinde bulunması üzerine harekete geçen Papa II Urban’ın çağrısı ve Pierre L’Ermite adında bir rahip, bütün Avrupa’yı dolaşarak, yoksul halkın arasından parlak vaatlerle bir milyon kişiyi ayaklandırmayı başardı. I. Haçlı Seferi (1096-1099) bu ayaklandırılan insanlarla başlatıldı.
Ermeni meselesi de tıpkı rahip Pierre L’Ermite gibi bölge ile doğrudan veya dolaylı olarak ilgili kişiler tarafından inanılmaz seviyede istismar edilmiş ve bu konuda batı dünyasında bir numaralı isimler olarak kabul edilmiş ve destek görmüşlerdir. Bu kişiler 1915–1917 savaş yıllarının yeni Piyer Lermit’leri veya Gladstone’ları kabul edilebilir. Türkler aleyhinde her söyledikleri kabul edilmiş, destek görmüş ve “Türk düşmanlığı bayrağı”bu kişiler vasıtasıyla Avrupa ve Amerika’da günümüze kadar elden ele taşınarak gelebilmiştir. Bu kişilerin en ünlülerinden biri müttefik Almanyalı rahibi Lepsius’tür. Tıpkı İngiliz yazar ve Politikacı Brice ve yardımcısı bir savaş propaganda elemanı tarihçi A. Toynbee gibi Ermeni meselesinde adeta tek kişilik bir ordu gibi faaliyet gösteren, bütün ömrünü Ermenileri savunmaya adamış ve inanılmaz seviyede başarılı olmuş bir kişidir.
Almanya’nın ünlü bir bilim adamlarından Karl Richard Lepsius (1810-1884) un(1) oğludur. Baba Lepsius eski Mısır uygarlığı uzmanı ve modern bilimsel arkeolojinin kurucularındandı. 1843–45 yılları arasında Mısır ve Sudan’a düzenlenen arkeolojik keşif gezilerine başkanlık etti. Lepsius’un yönetiminde Berlin müzesindeki Mısır koleksiyonu dünyanın en iyi koleksiyonlarından biri oldu(2).
Oğul Dr. Johannes Lepsius daha 1890’larda Ermeni meselesinin hararetli bir savunucusu olmuştu. 1896 yılında Lozan’da “L’Armenie et L’europe” adlı bir kitap hazırlamış ve kitabı ertesi yıl “Armenie And Europe / Ermeniler ve Avrupa”adı altında yayınlamıştır. Aynı yıllarda Ermeni Hınçak,Taşnak’ gibi örgütlerin Avrupa’da tanınmaya çalıştığını sonucunda İngiliz Başbakanı, Türk düşmanlığının Avrupa’da simgesi olmuş Gladstone’un himayesiyle Londra’da üstlendiğini hatırlıyoruz. Buna paralel olarak tabii ki o şehirler çevresindeki kilise örgütlerinin büyük desteği ile; Paris, Londra, Brüksel, Berlin gibi Avrupa’nın önemli şehirlerinde Ermeni davası için elverişli ortam hazırlandı. (5)
Avrupa’nın ünlü yazarlarına “Ermenistan ve Ermeni Sorunu”adlı büyük bir eser hazırlatılması kararı alındı ve pek çok ünlü yazarın bu konuda yardım vaat ettiği belirtildi. Basın ve konferanslar tertip ederek Ermeniler lehinde açıklamalarda bulunmak için bütün ülkelere hitap edecek bir bildiri hazırlanması ve “haksızlığa uğramış Ermeni milletinin katliamlarla yok edilmemesi” için ne yapılması gerektiği görüşüldü.(6)
1913 yılında Mandelstam planının tartışıldığı ve Doğu Anadolu’daki altı il’de bir “Ermeni Devleti”nin kurulması aşamasına gelindiği bir dönemde, Avrupa başkentlerindeki Ermeni taraftarları, artık her fırsatta “Ermenistan”olarak anılan bu toprakları Türklerin hakimiyetinden çıkarıp Çarlığın kontrolüne almak için bütün Avrupa’nın mutabakatını sağlamaya çalışıyorlardı. “British Armenian Committee/Britanya Ermeni Komitesi”nden başka Dr. Lepsius’un ”Deutsche Orient Mission”u da bu konuda Bogos Nubar Paşa’yı destekliyordu. Toplantı sırasında Rahip Lepsius bir adım daha ileri giderek bölgeyi Rusya’nın işgal etmesinin lehinde konuşmuştur. Osmanlı Devleti’nin 1/3’ünün koparılıp alınması anlamına gelen böyle önemli bir konuda söz sahibi olabilmek için Almanlar da Ermenilere yakın bir görünümde olmak istiyorlardı.
İngiliz Ermenistan’a bir gezi yapmış olan Buxton kardeşlerde farkına varmadan Çarlık politikasına hizmet ediyorlardı. Nitekim Harold Buxton yaptığı bir konuşmasında “Rus Orduları sınırı geçtiği anda Doğu Anadolu’da dost ve kurtarıcı olarak selâmlanacaklardır.”Demekten kendini alamamıştır.(7)
Amacımız okuyucularımıza, üzerinde durma zorunluğu hissettiğimiz Rahip Lepsius ve Bryce gibi isimlerin yirmi yılı aşkın bir süredir “Ermeni meselesinin Militan bir taraftarı”olduklarını hatırlatmaktır. Bunlar her fırsattan istifade ederek bütün Avrupa ve hatta bütün dünyayı Türkiye’de “masum bir Hıristiyan topluma, zalim bir ırk, Türkler tarafından sık sık soykırım uygulandığının kabul edilmesi ve gelecek yıllar içinde de Ermeni milletinin “soykırımlarla yok edileceği”beklentisi içine sokulmasıdır.
1915 Olayları haklı da olsa, haksız da olsa bu gelişmeler sonucunda ismi zaten hazırdır. “Soykırım” Türkiye’de arzu ettikleri propaganda malzemesi hazırdır, yapılacak iş gayet basittir. Gidip o malzemeyi İstanbul’dan (patrikhane ve çevresinden) almak ve Avrupa başkentlerinde satmaktır. İşte Rahip Lepsius bu işi başarabilecek çapta, tecrübeli bir isimdir.
Bir Alman Protestan papazı olan Lepsius; bazı protestant Evangelik Cemiyetler üyesi olarak Ermenistan’a gitmesine müsaade edilmiş bir yazar ve yakın doğu uzmanıydı. Hem kendisi ve hem de onu referans alan yazarlar (mesela Ulrich Trumpener (8) ve ondan yararlanan Frank G. Weber(9) gibi yazarlar, bu nedenle onun Avrupa’da yaptığı konuşmalar ve 1918 yılında yazdığı, Paris’te yayınlanan “Le rapport secret du Dr. Johannes Lepsius sur les massacres d’Armenie”(Ermeni Soykırımı konusunda Dr. Lepsius’an Gizli Raporları)(10) ve 1919 yılında yayınlanan “Deutschland und Armenien”(Almanya ve Ermenistan), 1914- 1918 (11) kitabındaki hikâyeleri bizzat gözlemelerine dayanarak yazdığını kabul etmekte ve birinci derecede kaynak değeri vermek gibi büyük bir hata içine düşmektedirler.
Bu kitapların tamamlandığı yıllarda (1918, 1919) Rahip Lepsius, 1915 yılının ilk ayları için bakın ne gibi bilgiler veriyor. “Enver Alman Elçisi’nin takip ettiği politikayı iyi biliyordu bu nedenle Almanya Bulgaristan’la bir askeri anlaşma yapmadan Ermeni ırkının “tamamen tasfiye edilmesi için”sabırsızlanıyordu. Bulgaristan’ın savaşa girmesi halinde ikmal ihtiyaçlarının karşılanması sağlanacak ancak aynı zamanda Türkiye’ye gelecek Alman birlikleri Türklerin bu caniyane plânını önleyebilecekti. (12) (Lepsius’un bu görüşü neye dayanıyordu anlamak zor. Çünkü Bulgaristan’ın savaşa girip girmeyeceği tamamen Çanakkale muharebelerinin gidişatına bağlıydı. Antante devletlerin Boğazı geçemeyeceği, Ağustos saldırılarından sonra anlaşılınca Bulgaristan 3 Eylül 1915′te imzaladığı bir anlaşma ile Meriç batısındaki Dimetoka’yı Osmanlı Devleti’nden aldı, 12 Ekim 1915′te Sırbistan’a karşı savaşa başladı. (13) Bu nedenle böyle bir düşünce tarzının gerçeklerle ne derece bağdaşabileceğini okurlarımıza bırakıyoruz.)
İstanbul’da zorunlu göç kararı alınması üzerine Alman- Ermeni Cemiyeti Başkanı ve Alman Doğu misyonunun başı durumunda bulunan Lepsius, Wilhelmstrasse (Bab-ı Âli gibi Alman hükümeti’nin bulunduğu mevki)’de iyi ilişkiler içinde bulunduğu dostlarına müracaat ederek olayları yakından izlemek için İstanbul’a gitme izni istedi. Onun planının Türk ve Ermeniler arasında aracı rolü üstlenmek olduğu iddia ediliyordu. Bab-ı Âli olaylara kimsenin karışmasına müsaade etmiyordu. Lepsius vazgeçmedi, aralarında ünlü Paul Rohrbach’ın da bulunduğu Alman- Ermeni Cemiyeti ve Doğu Misyonu müdürlerinin de desteği ile isteğini tekrarladı. 13 Haziranda Zimmerman (Dışişleri Bakanı, Wangenheim’in (İstanbul’daki Alman Elçisi) Lepsius’un ziyaretinin belki de yararlı olabileceği nedeni ile Elçiliğin Bab-ı Âli’nin iznini almak için gayret göstermesini istedi. Sonunda Bab-ı Âli’den gerekli izin alındı ve Lepsius İsviçre, Bükreş ve Sofya’ya uğrayarak ve konu ile ilgili kurumlarla görüşerek 24 Temmuz’da İstanbul’a geldi.
Yorumlar kapatıldı.