İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Eski tas eski hamam

Taner Akçam
Davutoğlu, Ermenistan ziyaretinde, bir grup gazeteci ile yaptığı görüşmede, 1915 yılı için İngilizce inhumane “insanlık dışı” ifadesini kullanmış. Ayrıca tehcir için “bütünüyle yanlış bir uygulama” da demiş… Bence Davutoğlu’nun özellikle “insanlık dışı” kavramını kullanmış olması takdir edilecek bir adım. Hani biraz daha gayret etse, “insanlık suçu” bile diyebilecek. Bunu elbette Türk hükümeti adına olumlu bir adım olarak telakki etmek gerekir… Davutoğlu Erivan’da 1915’i “insanlığa aykırı” bir eylem olarak ilan ederken, Türk hükümeti, “asılsız Ermeni soykırım iddiaları ile mücadele” doğrultusunda stratejik planlar hazırlıyor… Dışarıya başka demeç, içeride ise bildiğini okumak… Anlaşılan 1920’lerden bu yana değişen pek bir şey yok.

***
Davutoğlu, Ermenistan ziyaretinde, bir grup gazeteci ile yaptığı görüşmede, 1915 yılı için İngilizce inhumane “insanlık dışı” ifadesini kullanmış. Ayrıca tehcir için “bütünüyle yanlış bir uygulama” da demiş. Haberi Hürriyet Daily News dışında bir yerde göremedim; bu nedenle ifadeler ne kadar Davutoğlu’na ait ne kadar haber veren gazetecinin özeti anlamak zor.
Türk basınının konuya hemen hiç değinmemiş olması da çok ilginç ama bunu şimdilik bir kenara bırakalım.
Bence Davutoğlu’nun özellikle “insanlık dışı” kavramını kullanmış olması takdir edilecek bir adım.
Hani biraz daha gayret etse, “insanlık suçu” bile diyebilecek. Bunu elbette Türk hükümeti adına olumlu bir adım olarak telakki etmek gerekir.
Bizleri, acaba arkasından ne gelecek diye bir beklentiye soktuğu da kesin.
Fakat eğri oturup doğru konuşalım ve kendimizi kandırmayalım.
Konuya ilişkin devlet politikalarında insanı ürküten bir süreklilik sözkonusu.
Dış dünyaya verilen mesajlar ile içeride yapılanlar arasında hep büyük bir uçurum olmuş.
Hükümetlerimizin son derece kötü sicilleri var.
Üç örnek vereceğim.
Birincisi, iki haftadır M. Kemal’e ait aktardığım 1915’i kınayan sözleri.
Bir taraftan, 1926 ve 1927 Los Angeles Examiner gazetesine verdiği röportaj örneğinde olduğu gibi, Osmanlı Hıristiyanlarına yönelik cinayetleri kınıyor ve İttihatçıların bu nedenle hesap vermeleri gerektiği söylüyor.
Ama aynı zamanda Haziran 1926’da çıkartılan bir kanun ile öldürülen ve idam edilen İttihatçılar vatan kahramanı telakki ediliyor ve kendilerine Ermenilerden el konulan mallar dağıtılıyor.
31 Mayıs 1926’da kabul edilen ve sonra 27 Haziran 1926’da Resmi Gazete‘de yayımlanan bu 405 sayılı kanun üzerine çok yazıldı, çizildi. İçlerinde Talât, Cemal, Cemal Azmi, Bahattin Şakir ve Sait Halim Paşa ve idam edilen Muş Mutasarrıfı Servet, Urfa Mutasarrıfı Nusret, Boğazlıyan Kaymakamı Kemal, Diyarbakır Valisi Doktor Reşit ve Erzincanlı Hafız Abdullah‘ın bulunduğu kişilere 20.000 lira değerinde emlak verilmesi kararlaştırılmıştı.
İkinci örnek, kısa adı TARC olarak bilinen Türk Ermeni Barış Komisyonu.
Türkiye ve Ermenistan arasında, tarihten kaynaklanan sorunları çözmek hedefi ile 2001 yılında kurulan bir komisyon idi bu.
Türk tarafının üyeleri emekli asker sivil üst düzey bürokratlar idi.
Yurtdışında, komisyon sayesinde Türkiye büyük açılım yapıyor; soykırım meselesinde tutum değiştiriyor vb. biçiminde epey gürültü kopartıldı.
İçeride ise bu komisyon ve faaliyetleri Türk kamuoyundan bilerek saklandı ve gizlendi. Onun için de hiç kimsenin haberi bile olmadı böyle bir komisyon kurulduğundan.
Sonra, komisyon üyesi Özden Sanberk Türk tarafının gerçek niyetini ağzından kaçırıverdi. 2001 yılında verdiği bir röportajda, Türk tarafının amacının Soykırım’ın kabul edilmesi yönündeki uluslararası baskıyı azaltmak olduğunu söyledi.
TARC girişimi gerçekten işe yaradı. Gerek Avrupa Parlamentosu gerek ABD hükümeti TARC girişimini kutlayan açıklamalar yaptılar.
Üçüncü örnek günümüzden; Davutoğlu Erivan’da 1915’i “insanlığa aykırı” bir eylem olarak ilan ederken, Türk hükümeti, “asılsız Ermeni soykırım iddiaları ile mücadele” doğrultusunda stratejik planlar hazırlıyor.
14 Şubat 2013 tarihinde Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Manisa Milletvekili Erkan Akçay‘ın yazılı soru önergesine verdiği cevapta, “Türk Tarih Kurumu 2013-2017 Stratejik Planı doğrultusunda asılsız Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili çalışmalara devam etmektedir” demektedir.
Türk Tarih Kurumu’nun Ermeni konusunda çalışan öğrencileri fişlemesi de bu stratejik planın bir parçası olsa gerek.
Dışarıya başka demeç, içeride ise bildiğini okumak… Anlaşılan 1920’lerden bu yana değişen pek bir şey yok.
tanerakcam@gmail.com

Yorumlar kapatıldı.