Orhan Kemal Cengiz
7 Aralık 1970. Polonya’yı ziyaret etmekte olan Alman Başbakanı Willy Brandt, Polonyalı Yahudi kurbanların anısına dikilmiş olan anıta beyaz karanfiller bıraktı önce. Karanfilleri bıraktıktan sonra, üzerlerindeki kurdeleyi düzeltti. Bir-iki adım attı geriye. Ve sonra tarihin akışını değiştirecek o hareketi yaptı. Yavaş yavaş yavaş dizlerinin üzerine çöktü ıslak merdivenlerin üzerinde… Ellerini önünde birleştirdi. Bir tek kelime bile söylemeden, çıt çıkarmadan öylece durdu orada. Bir tek kelime bile söylemeden, kütüphaneler dolusu kitabın söyleyemeyeceği şeyleri söyledi. Yere çökerken kendi ulusunu yüceltti; Yahudi kurbanların ruhlarını şad etti. Bizim de bir gün Brandt çapında, onun kadar cesur bir başbakanımız olacak mı? Bir gün Türkiye de, Ermeni soykırımını inkâr etmenin lekesini bu milletin alnından silecek bir lider çıkarabilecek mi?
***
Bir gün Türkiye de, Ermeni soykırımını inkâr etmenin lekesini bu milletin alnından silecek bir lider çıkarabilecek mi?
Geceden yağmur yağmış olmalı. Yarı ıslaktı merdivenler. Hava kurşun rengi bulutlarla kapalı. Sanki Varşova tarihe not düşülecek o güne hazırlanmıştı. 7 Aralık 1970. Polonya’yı ziyaret etmekte olan Alman Başbakanı Willy Brandt, Polonyalı Yahudi kurbanların anısına dikilmiş olan anıta beyaz karanfiller bıraktı önce. Karanfilleri bıraktıktan sonra, üzerlerindeki kurdeleyi düzeltti. Bir-iki adım attı geriye. Ve sonra tarihin akışını değiştirecek o hareketi yaptı. Yavaş yavaş yavaş dizlerinin üzerine çöktü ıslak merdivenlerin üzerinde… Ellerini önünde birleştirdi. Bir tek kelime bile söylemeden, çıt çıkarmadan öylece durdu orada. Bir tek kelime bile söylemeden, kütüphaneler dolusu kitabın söyleyemeyeceği şeyleri söyledi. Yere çökerken kendi ulusunu yüceltti; Yahudi kurbanların ruhlarını şad etti.
Bizim de bir gün Brandt çapında, onun kadar cesur bir başbakanımız olacak mı? Bir gün Türkiye de, Ermeni soykırımını inkâr etmenin lekesini bu milletin alnından silecek bir lider çıkarabilecek mi?
2009’da Erdoğan’ın o sözlerini duyunca yüreğim pır pır etmişti. Ben dindar insanların vicdanına güvenirim. Erdoğan’ın dindar tarafının konuştuğunu ve işte tam da o tarafın yüz yıllık bu düğümü çözeceğini düşünmüştüm. “Farklı etnik kimlikte olanlar ülkemizden kovuldu. Bu aslında faşizan bir yaklaşımın neticesiydi” demişti Erdoğan. Bu milletin idrak ve vicdanındaki kireçlenmeyi eliyle siliyordu Başbakan. Ama maalesef o laflar orada kaldı. Bugün Erdoğan, Türkiye vatandaşlarından bahsederken gayrimüslimleri ağzına bile almıyor.
Ve medyaya sızan haberlerden anlıyoruz ki hükümet bu ülkenin yüz yıllık ezberlerine sımsıkı sarılma konusunda hiç kimseden geri kalmak istemiyor.
Davutoğlu bir taraftan İsviçre’den Ermenistan’la sorunların giderilmesi için perde arkasında arabuluculuk yapmasını istiyor ama öbür taraftan da diplomatik maharetlerini Ermenilerin Cenevre’de dikmek istedikleri bir anıtı engellemek için kullanıyor.
Bülent Arınç Meclis’te yaptığı bir konuşmada Ermeni soykırımının 100. yılı olan 2015 için ‘bütün dünya ülkelerini kamu diplomasisi açısından etkileyebilecek çok özel çalışmalar’ yaptıklarından bahsediyor. Sanki çok matah bir işmiş gibi…
Türk Tarih Kurumu 2015’i karşılamak için kitaplar çıkaracakmış. Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı bünyesinde bütün dünyaya ‘Türk tezlerini’ anlatmak için birimler kurulmuş…
Hiçbir konuda bir araya gelemeyen siyasi partilerimiz, konu 1915 olunca bir araya gelmişler, CHP, MHP ve AK Partili vekiller Meclis’te Türkiye’nin ‘2015 stratejisi’ni tartışmışlar…
Bu ülkede canlarını kaybetmiş, tecavüze uğramış, ruhları sayısız işkenceden geçmiş mağdurlar önünde saygıyla eğilme yürekliliğini gösteremiyorsak eğer, bari susmayı, hareketsiz kalmayı becerebilsek…
Brandt gibi, dizlerinin üzerine çökerek ulusunun kırılan onurunu onarmayı başarabilen bir lider çıkaramıyorsak eğer, hiç olmazsa, inkâr etmek için dünya çapında yaptığımız girişimlerle övünmekten vazgeçsek…
Hareket etme, gerçek bir şey yapma cesareti gösteremiyorsak eğer, bari susmayı, hiçbir şey yapmamayı becerebilsek…
Biraz tefekkür etsek…
Yorumlar kapatıldı.