Nadya Uygun / nad0910@hotmail.com
Yetmez ama evet dediğimiz günden beri uzun zaman geçti! Benimle birlikte bunu diyen dostların çoğu bugün pişman, çünkü Başbakan Erdoğan mehter takımı misali, bir kaşık verip, üç kaşık geri almaya başladı. Dersim olayı ile dile getirdikleri CHP’yi perişan etti, ama devamı gelmedi.. Son olarak da Ahmet Kaya yüzleşmesini yaptı.. O kadar.
Konuşmalarında, bu coğrafyada yaşayan bütün etnik grupları sayıyor ama çok özenli biçimde, Ermeni, Süryani ve Rum demiyor! Ağzından bu halklar için çıkan densizlikleri ise hiç hesaba katmıyorum. Bu halklara mensup biri olarak gerçekten hayal kırıklığım çok büyük! Başbakan Erdoğan’ın kabinesinde ve etrafında ayrıca alenen ırkçılık yapan ve ağzından çıkanı kulağı duymayan bir sürü yetkili var. Bu yetkililer her ağızlarını açtıklarında bilerek ya da bilmeden, geleneklerinden gelen bir alışkanlıkla, gayrimüslimi öteki saymaya hatta adamdan saymamaya devam ediyorlar! Özellikle de bazı devlet kurumlarının başında bir takım eskilerini hiç aratmayan, dişinden kan damlayan, inkarcı politikaya ve TC masallarına sıkı sıkı sarılmış, boyuna atıp tutan ve kafalarına göre tarih üreten insanlar var ki, bunların sayısı 2015’e 2’den de az kala, çok arttı!
Fatih Altaylı gibi ortada bir insanı, Van Valiliği 10 aydır bulamıyor! Bulamıyor, bulsa hemen Fatih Bey özel mülkiyetinde olan Ermeni kilisesi ve kulliyesini devredecek, Valilik de restore edip kamuya açacak müze olarak.. Herhalde kapıya da “Bjokdunlar” filan diye bir kavim adı uydururlar artık, nasıl olsa atış serbest, hatta kitaplara girmiş bu atışlar, mini mini yavrular daha anaokulunda bu atışlar ve çakma tarihle büyüyor! Ermeni mezarlıkları her gün, her yerde talan ediliyor, bitmez tükenmez Ermeni mal varlığı aranıyor toprağın altında! Eski evler yerle bir edilip, Ermeni mahallesi ise şayet büyük bir suratle, yerel halka bir parmak bal çalınıp tarih ve kültür mirasi peşkeş çekiliyor… Evet 2015’e çok az kala tablo budur!
Hatta yerel halkın yardımı ile ya da onların bu “asıl ata sporuna” göz yumarak, Ermeni evlerinin mezarlarının dibinin kazınmasına bakarsak, 1915’ten çok farklı değil durum! Malum talan, katliam, gasp olaylarında hep yerli ve “masum” halk taşeron olarak kullanıldı.. Bu da bir gelenek haline geldi…
Başbakan bir yandan bu rezillikler olurken, ağzından çıkanı kulağı duymaması bir yana, reform yapıyorum diye ortaya düşüp, geri planda kendi ajandasını her kurum ve alana ufak ufak yerleştirmeye başladı! Arada da dili sürçüyor, “affedersiniz Rum” filan diyerek… Andımız denen saçmalık ve beyin yıkama manzumesinin kaldırılması da hükümet açısından hiç ulvi amaçlar içermemekteydi.. Onlar sadece bir intikam peşinde idiler… Türk olmayanlar sevindi, evet, ama bu hiç kimseyi heveslendirmesin, aynı Başbakan inkara devam ediyor ve bütün bunların göstermelik olduğunu görüyoruz! Yoksa hiç Ermeni soykırımının yüzyılıncı yıldönümüne bu kadar az kalmışken, inkar politikası için bu kadar dört koldan kollar sıvanır ve kesenin ağzı açılır mıydı? Yurt içinde ve yurt dışında yarı çakma tarihli, yari paranoyak ne bilimsel(!) toplantılar düzenleniyor birbirinin ardı sıra.. Yurt dışında ise durum daha vahim, bayrağa sarılan Türk Türk diye haykırarak sokaklarda dolaşıyor, sanki kendilerine, ”yok siz Japonsunuz” diyen var!! Unutmayalım ki olmayan bir şey, gerçek yüzü çok farklı olan bir şey, bu kadar dillendirilir!
Gelinen bu noktada, yetmez ama evet’e dönersek, hiç yetmedi ama hiç! Hatta yemedik, yemiyoruz demek gerekiyor! Bu ülkede gerçek bir reformdan ancak her alanda korkusuzca yüzleşme olduğu zaman söz edilebilir… Gerisi sadece göz boyamaktan ibarettir!
Yorumlar kapatıldı.