Ayça Örer – ayca.orer@radikal.com.tr
Foti Benlisoy’la “Atatürk sayesinde adımız Yorgo olmadı” sözünü konuştuk. Benlisoy’a göre, söylem değişse de sorun aynı: Milliyetçilik… “Atatürk olmasaydı adımız Yorgo olurdu” sağdan sola bütün siyasetçilerin ortaklaştığı bir cümle. Bu söylem birliğini neye bağlarsınız? Merkezi siyasetin değişik varyantları söz konusu azınlıklar olduğunda milliyetçiliğin farklı varyantlarına dönüşüyor. Başbakanın “Affedersiniz bana Rum bile dediler” ifadesiyle Muharrem İnce’nin ifadesi arasında fark koymak mümkün değil. ‘Gâvur’ olmaktan korkuyu dile getiren bir zihinsel altyapıyı dile getiriyorlar. Abdülhamit devrinden itibaren İslam’ın Türk milliyetçiliğin harcı olarak kullanıldığını görüyoruz. Gayrimüslimler ana ötekiyi, ana düşmanı oluşturuyor. Türk milliyetçiliğinin değişik versiyonların temelinde olan refleks bu. Benzer bir argüman farklı bir dille ifade edilebilir ama gayrimüslim karşıtlığının ortak bir payda olduğunu biliyoruz.
Rumlar bitse de bu söylem bitmeyecek
Haber: AYÇA ÖRER – ayca.orer@radikal.com.tr / Arşivi
“Rumlar Türk milliyetçiliği açısından kök ötekiler”. İstos Yayınları editörü Foti Benlisoy, Türkiye ’de Rumların durumunu bu sözlerle özetliyor. Muharrem İnce’nin “ Atatürk olmasaydı, adınız Dimitri olurdu, Yorgo olurdu. Bunları doğru bilmeleri lazım” sözlerini değerlendiren Benlisoy, “Milliyetçiliğin farklı varyasyonlarında da Rumlar temel harç” diyor.
“Atatürk olmasaydı adımız Yorgo olurdu” sağdan sola bütün siyasetçilerin ortaklaştığı bir cümle. Bu söylem birliğini neye bağlarsınız?
Merkezi siyasetin değişik varyantları söz konusu azınlıklar olduğunda milliyetçiliğin farklı varyantlarına dönüşüyor. Başbakanın “Affedersiniz bana Rum bile dediler” ifadesiyle Muharrem İnce’nin ifadesi arasında fark koymak mümkün değil. ‘Gâvur’ olmaktan korkuyu dile getiren bir zihinsel altyapıyı dile getiriyorlar. Abdülhamit devrinden itibaren İslam’ın Türk milliyetçiliğin harcı olarak kullanıldığını görüyoruz. Gayrimüslimler ana ötekiyi, ana düşmanı oluşturuyor. Türk milliyetçiliğinin değişik versiyonların temelinde olan refleks bu. Benzer bir argüman farklı bir dille ifade edilebilir ama gayrimüslim karşıtlığının ortak bir payda olduğunu biliyoruz.
‘Gayrimüslim öteki’ milliyetçiliğin malzemesi
Cumhuriyet kendi ötekilerini de yarattı, buna karşın Osmanlı’dan devralınmış bir ‘gayrimüslim öteki’nin sürmesi azınlık nüfusu bu kadar azalmışken neye bağlanabilir?
O yüzden genetik diyorum. Bir durum beka kaygısını karakterize ediyor. “Parçalanıyoruz, bölünüyoruz, ortadan kalkıyoruz, Balkanlar elden gitti, Anadolu elden gidiyor” kaygı korku halinin yarattığı ulusal kimlik algısından söz ediyoruz. İki yüzyıldan beri bu yok oluş kaygısının temel belirleyen olduğunu görüyoruz. Milliyetçiliğinin değişik versiyonlarının hepsinde gayrimüslim ötekisi temel malzeme.
Bu bahsettiğiniz ortak algının Rum cemaati üzerindeki etkisi ne?Köklü güvensizlik ve temelsizlik hali. Geçicilik hali, hiçbir zaman kendi varlığını bu topraklarda var edemeyeceğine dair bir alt bilgi var. Çok haklı bir tedirginlik bu. Farklı dönemlerde yumuşama yaşanmış olabilir ama bunun çok kısa süreceği ve arkasından bir sertlik döneminin geleceğini bilen bir bilgi var.
Kamusal alanda Rum kimliğini ifade etmeme, bir dizi tarihsel deneyimin bilince çıkmasıyla kendini özellikle sakınma, ismini saklama, gizleme, kendini ortalık yerde açık etmemeye yönelik bir tavır var. Yunan ilişkilerindeki göreli yumuşamayla beraber Rum topluluğunun bir nebze rahatladığı bir dönem yaşandı. Özellikle Demokrat Parti ’nin ilk döneminde de böyle bir yumuşama söz konusuydu ama arkasından yeni bir milliyetçilik geldi. Rumların acil aktüel bir tehdit oluşturduğu algısı çok temel bir algı. Her yeni çalkalanmada bu refleks yine hatırlanıyor. Gezi sürecinde azınlık karşıtı tepkilerin yaygınlanması tesadüf değil. Büyük politik türbülansın yaşandığı dönemlerde bu yine devreye sokuluyor. Bu azınlık topluluklarında içe kapanıklık yaratıyor.
Rum cemaati 1960’ta 100 binlerle ifade ediliyordu şimdi 3 binlerle…Milliyetçi zihniyet dünyasında irrasyonel bir algı vardır. Yahudiler gerçekten Almanya ’yı kontrol mü ediyordu? Doğu Cephesi’nde yenilirken bile Alman ordusu toplama kampı inşa etmekle meşguldü. Rumlar tamamen ortadan kalksalar bile Türk milliyetçiliğin temeline kazınmış bir unsur olarak payidar kalacaklardır. Rumlar Türk milliyetçiliği açısından kök ötekiler. Ulusal kimliğin inşası sürecinde kapışma içinde olduğu, o savaş içinden varlığını ispat eden ötekiler aktüel olarak sorun teşkil etmeseler bile derin izler bırakıyorlar.
Milliyetçiliğimiz 9 canlı
Bu tedirginlikten kurtulmanın, yeni bir dil oluşturmanın yolunu nerede görüyorsunuz?
Son 10-15 yılda 6-7 Eylül gibi linç girişimleri Kürt işçilerine karşı gündeme geliyorsa rehavete kapılma lüksümüz yok diye düşünüyorum. Türk milliyetçiliğinin dışlayıcı mekanizmalarında tadilat yapılmış değil. 1990’ların sonunda “Milliyetçiliğin sonu mu geldi?” tartışması yaşanıyordu. Milliyetçiliğin sandığımızdan daha derin bir kökü var. Milliyetçilik tabiri caizse dokuz canlı, farklı dönemlerde farklı ihtiyaçlara göre kendisini var kılabildiğini görüyoruz. Onun mantıki sonucu olarak şu ya da bu hedefe karşı varolmaya devam edecek.
Yorumlar kapatıldı.