Cengiz Aktar
Çanakkale Savaşı olmasaydı yani İngiltere ve Fransa Çanakkale’ye gelmeseydi Ermeni meselesi de olmazdı. Fransa ve İngiltere kilometrelerce uzaktan kalkıp gelip Anadolu’yu işgal etmeye çalışıyor, Çanakkale’ye dayanıyor, yanlarına da Ruslar ile birlikte Ermenileri alıyor, ondan sonra ‘Bunları niye tehcir ettiniz’ diye soruyor. Ermeniler hesap soracaksa gidip onlardan, İngiltere’den, Fransa’dan, Rusya’dan sorsun, bize ne soruyorlar.”İfadeler Türk Tarih Kurumu başkanının Bugün’e verdiği söyleşiden alıntı. 2015’e doğru giderken devlet aklı ve dili işte bu “kalınlıkta” buzullaşmış. Yeni olan, soykırımı, birkaç yıldır ısıtılan Çanakkale öyküsüne bağlama kaygısı. Bu acizlik karşısında toplumdaki arayış bütün cevvaliyetiyle sürüyor. Gerçeği bilmek için…“Kılıçartıklarının fısıltıları artık bugün seslendiriliyor.
QUO VADİMUS 05.11.2013
***
“Bizim için 2015’in bugünden bir farkı yok, bugün neyse 2015 de bizim için odur. Bu konuyla ilgili korkacak bir şey yok. O gün dile getirilebilecek iddialar bugün de zaten var. Zaten ellerinde bir şey olsa, buyurun kestiğinizin belgesi deyip, önümüze koyarlardı, varsa buyursun getirsinler. Soykırım yapıldığına dair herhangi bir belge yok, olsaydı bunu getirmek için 100 yıl beklemezlerdi. Biz kendimizden, geçmişimizden eminiz, tarihte kötü bir sicilimiz yok. Yahudileri İspanya’dan kurtardık, Anadolu’yu herkese açtık. Tarihimizde utanacağımız bir şeyimiz yok. 2015 denilince insanların aklına Ermeni meselesi değil Çanakkale gelmelidir. Ermeni meselesi de aslında Çanakkale’nin içindedir.
Çanakkale Savaşı olmasaydı yani İngiltere ve Fransa Çanakkale’ye gelmeseydi Ermeni meselesi de olmazdı. Fransa ve İngiltere kilometrelerce uzaktan kalkıp gelip Anadolu’yu işgal etmeye çalışıyor, Çanakkale’ye dayanıyor, yanlarına da Ruslar ile birlikte Ermenileri alıyor, ondan sonra ‘Bunları niye tehcir ettiniz’ diye soruyor. Ermeniler hesap soracaksa gidip onlardan, İngiltere’den, Fransa’dan, Rusya’dan sorsun, bize ne soruyorlar.”
İfadeler Türk Tarih Kurumu başkanının Bugün’e verdiği söyleşiden alıntı. 2015’e doğru giderken devlet aklı ve dili işte bu “kalınlıkta” buzullaşmış. Yeni olan, soykırımı, birkaç yıldır ısıtılan Çanakkale öyküsüne bağlama kaygısı. Bu acizlik karşısında toplumdaki arayış bütün cevvaliyetiyle sürüyor. Gerçeği bilmek için…
“Kılıçartıklarının fısıltıları artık bugün seslendiriliyor. Neydi bu fısıltıyla söylenenler. Neleri fısıldadılar? Acılarını mı? Özlemlerini mi? Kayıplarını mı? Sevdiklerinden nasıl bir vahşetle koparıldıklarını mı fısıldadılar? Yoksa artık olmayan kültürlerini mi? Ve hiç kullanamayacakları dillerini mi? Ya da değiştirmeye zorlanan inançlarını mı? Belki de fısıldayamadılar bile. Gerçek isimleriyle bir daha kimse seslenmedi, seslenemedi onlara… Yeniden sadece var olmak için aslında yok oldular, silindiler, yaşarken öldüler. Şimdi artık damdaki o fısıltılar, güçlü bir haykırışa dönüşüyor.”
Bu ifadeler de haftasonu Hrant Dink Vakfı’nın düzenlediği Boğaziçi Üniversitesi’nde yapılan “Müslümanlaş(tırıl)mış Ermeniler” konferansı açılışında Rakel Dink’in konuşmasından. Soykırım esnasında canını kurtarmak için edilen ihtidalar ve soykırımda canı bağışlanan kız çocuklarının Müslümanlaştırılması sonucunda bugün bu topraklarda ceddi Ermeni olan muhtemelen milyon mertebesinde Müslüman var. İşte, Anadolu’da pek çok insanın haberdar olduğu bu sırrın yakası açılıyor ve bir tabu daha orta yerde konuşulmaya başlanıyor.
Taner Akçam’ın tebliğinde altını çizdiği gibi soykırım, bir seferde olup biten bir şey değil. İttihatçı ulus ve nüfus mühendisleri Anadolu’daki Hıristiyan unsurların varlığını müstakbel Türk ulusuna tehdit olarak algılayıp tehcir, katliam ve asimilasyon vasıtasıyla “meseleyi hallederler”. Ya da halledeceklerini sanırlar. Elbet de Ermeni ve diğer Hıristiyan unsurlar mahvedildiler. Soykırımın kültürel boyutu aşikârdır. Betondan, tektip ve homojen bir Türk ulusu da peydahlandı. Ama ne reva görülen eziyetin hafızası silinebildi, ne Anadolu Hıristiyanlarının tarihi, ne de asimilasyona tabi tutulanların kökenleri. Bugün bütün bu hafıza külliyen geri geliyor. Bu süreç beton ulusun dışladığı bütün diğer unsurlar için de geçerli.
“Ermeni Müslüman”, ulusal anlatılardaki Müslüman= Türk/Kürt ve Ermeni= Hıristiyan eşanlamlılığını da yerle bir ediyor. Sosyolojik anlamda fısıltıdan sese dönüşebilecek bir gerçeği söylüyor. “Donmuş” Ermeniliği bir bakıma renklendiriyor. Rahmetli Hrant 1915’in sadece ölenlerin sayısı üzerinden değil, sağ kalanların yaşadıkları üzerinden de konuşulmasını temenni ederdi hatırlarsanız… Konuşuluyor artık!
cengizaktar@gmail.com
Yorumlar kapatıldı.