Orhan Kemal Cengiz
Yazılı kurallara baktığınızda bu konuda hiç bir engel yok. Ancak her nasılsa, Türkiye’nin bir tane bile Gayrimüslim askeri, polisi, hâkimi yok. Hatta belki de, sadece güvenlik ve adalet sektörlerinde değil, hiç bir kamu sektöründe Gayrimüslimler yoklar. Peki neden? Sayıları çok az olduğu için mi?
Bugün Türkiye’nin Gayri-Müslim nüfusunun toplam olarak yüz bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Londra merkezli Minority Rights Group International’ın verdiği rakamlara göre Türkiye’de 23.000 Yahudi, 3.000 Rum, 60.000 Ermeni ve 15.000 Süryani yaşıyor. Bunlara sayıları 3-5 bin civarında olduğu tahmin edilen, sonradan Hristiyan olan Türk Protestanları da ekleyelim.
Bu yüz küsur bin kişiden bir tanesinin bile devlet memuru olmaması bir tesadüf olabilir mi? 8 Ağustos günü Al Monitor’da yayınlanan makalemde Türkiye’de Gayri-Müslimlerin nüfus kayıtlarında nasıl kodlandıklarını yazmıştım. Bu yıl tamamen bir tesadüf sonucu olarak, bu kodlama uygulaması ortaya çıktı. Çocuğunu bir Ermeni okuluna kaydettirmek isteyen bir annenin Milli Eğitim Müdürlüğünden aldığı yanıt Türkiye’de Rum, Ermeni, Yahudi ve Süryani kökenli kişilere, nüfus müdürlüklerinde gizlice “kod numaraları” verildiğini gösteriyordu.
Başka bir ülkede, uzun süre gündemi işgal edecek, büyük tartışmalara yol açacak bu uygulama, Türkiye’de sadece bir kaç gün gazetelerde yer aldı ve unutulup gitti. Aslında bu uygulama aynı zamanda, nasıl olup da Türkiye’de bir tek bile Gayrimüslim kamu görevlisi olmadığını dolaylı olarak ortaya koyuyor. Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye’de bir kişi ismini veya dinini değiştirmiş bile olsa, etnik ve dini kökenine ilişkin bilgiler, adeta silinmez bir “sabıka kaydı” gibi nüfus müdürlükleri tarafından saklanıyor. Gayri-Müslimler polis veya asker olmak istediklerinde nüfus kayıtlarındaki bu “gizli” bilgiler hemen ilgili kurumlara ulaşıyor olmalı.
Geçtiğimiz günlerde Gayri-Müslimlerin kamu sektöründe maruz kaldıkları bu “veto” ilginç bir şekilde tekrar gündeme geldi. Türkiyeli Süryanilerin dini önderlerinden, Patrik vekili Yusuf Çetin Milliyet gazetesine bir mülakat verdi. Bu röportajda Çetin, Türkiye’de “mülkiyede, askeriyede, emniyette neden farklı inanç sahiplerine görev verilmiyor” diye sordu. Emniyet Genel Müdürlüğü bu mülakatın hemen ardından resmi Twitter hesabından Çetin’e şu cevabı verdi: “Süryani Ortodoks Kilisesi İstanbul Metropoliti Sayın Yusuf Çetin’in ‘Süryani vatandaşlarımız neden emniyette yok’ şeklindeki açıklamaları olmuştu. Herhangi bir din, ırk ve mezhep ayrımı yapılmadan her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı polis olabilmektedir. Süryani vatandaşlarımızı da açılacak polislik sınavlarına katılmaya ve polis olmaya davet ediyoruz.”
Hürriyet Daily News’in haberine göre Türkiyeli Gayri-Müslimler Emniyet Genel Müdürlüğünün bu twitini ihtiyatlı bir şekilde karşıladılar. Bu sorunun, bir tek çağrıyla çözülmesinin mümkün olmadığına belirttiler. Gayri-Müslimlerin kamu sektöründe uğradığı ve yazılı olmayan kurallara dayanan ayrımcılığın bir gecede değişmesinin mümkün olmadığına dikkat çektiler.
Emniyet Müdürlüğünün bu twitini kapsamlı bir şekilde değerlendirmeye tabi tutanlardan birisi de, Ermeni topluluğun üyesi Aris Nalcı idi. Nalcı, T-24 haber sitesinde kaleme aldığı yazısında Emniyet’in bu çağrısının hayata geçirilmesinin neden ilk göründüğü kadar kolay olmadığını değerlendiriyordu. Nalcı, her polisin göreve başlamadan önce söylemek zorunda olduğu “polis andını” hatırlatıyordu. And’da şu sözler yer alıyor: “…Türk Milliyetçiliğine sadakatle bağlı kalacağıma… Türk Milletinin… değerlerini benimseyip… çalışacağıma…”
Nalcı’nın da belirttiği gibi bu andın, ırk olarak Türk olmayanları dışarıda bıraktığı çok açık. Nalcı’nın yazısındaki en ilginç bölümlerden bir tanesi de kendisinin asker olma hayali kurarken başına gelenlere ilişkin anlattıkları. Nalcı liseyi bitirdikten sonra askeri okula kayıt olmak istemiş. Başından geçenleri şöyle anlatıyor: “Yıl 1997…korka korka Hava Harp Okulunu aradım. ‘Alo’dan sonra kayıt işini sordum. Hemen kayıt memuruna bağladılar sevinçli. Herhalde arayan çok yoktu o yıl. Karşımdaki memur ya da her kimse ilk olarak adımı sordu. Yaklaşık 5 dakika sürdü adımı çözmesi sonra da hat kesildi… Ben zaten korkmuştum, acaba izliyorlar mıdır diye? Aramadım geri. Ama şimdi tekrar hatırlayınca o günü, kesin adımdan dolayı kapattı diyorum… ‘Merhaba ben pilot olmak istiyorum. Adım Aris.’”
Ben de, Aris’in telefonunun isminden Ermeni olduğunun anlaşılması nedeniyle kesildiğini düşünüyorum. Zaten bırakın subay olmalarını Türkiye’de Gayri-Müslimlerin, her erkek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının geçirmek zorunda olduğu “zorunlu askerlik” periyodunu da bin bir güçlükle atlattıklarını biliyoruz. Bu dönemde bin bir türlü ayrımcılığa uğruyorlar.
Evet, Emniyet Genel Müdürlüğünün Gayri-Müslimlerin başvurularını beklediklerine dair bir açıklama yapması umut verici. Ama Türkiye’de dini azınlıkların maruz kaldıkları ayrımcılık ve kamu görevlerinden dışlamaya ilişkin politikaların değişmesi için çok kapsamlı adımların atılması gerekiyor. En başta, Gayri-Müslimlerin nüfus kayıtlarında kodlanması uygulamasından başlamak üzere…
Fakat her şeye rağmen polis teşkilatı tarafından yapılan bu açıklama küçük de olsa bir umut veriyor. Kim bilir belki de gelecekte Türkiye’nin Hristiyan ve Musevilerini üniforma içerisinde görebileceğiz.
İlk yorum yapan siz olun