Hıristiyan din adamların kamera önünde başlarını kesmek için emri veren kimdir? Özgür orduya mensup olan militanlar tarafından kaçırılan Hıristiyan din adamları “Pavlus Yazıcı ve Yuhanna İbrahim’in kaçırmalarının emrini kim verdi?Suriye halkı mı? Elbet hayır! Ne Suriyeli Müslüman-Sünni, ne de Müslüman-Alevi bu katliam emrini verir! Devamlı olarak Suriyeli Hıristiyanlar, batı dünyasının, neden bu koyu İslamcıları Suriye’de desteklediğini kendilerine sormaktadırlar. Neden Amerika ve Avrupa, Hıristiyanlığın Ortadoğu’dan kalkmasının taraftarıdır? Neden ABD ve AB Ortadoğu’da şeriat gelmesinin taraftarıdır? Ortadoğu’da olan Hıristiyanlar, dördüncü kez batı Hıristiyanları tarafından yok edilme tehlikesi altındadır.
Bilindiği gibi Hatay eskiden Suriye toprağıydı. 1938 yılında bir yıl boyunca Hatay Cumhuriyeti olarak kalmış ve 1939’da ise Türkiye’ye katılma kararını almıştır. 23 Temmuz 1939’da “Hatay” adıyla bir vilayet olarak Türkiye’ye katılmıştır.
Hatay’ın Türkiye ile birleşmesiyle, tıpkı benim ailem gibi birçok aile birbirinden kopmuştur …
Bir amcam ve ikinci dereceden akrabalarımın bir çoğu da aynı şekilde Suriye’de kalmıştır.
Suriyeli Hıristiyanlar Suriye’de hür yaşabiliyorlar denilebilirdi. Kendi inançlarını özgürce yaşıyorlardı. Arzu ettikleri şeylere sahip olabiliyorlardı. Hatta devlette yüksek pozisyonlara gelmiş olan Hıristiyanlara rastlanabiliniyordu ve saklanmaları gerekmiyordu.
Esad’in mensup olduğu Baas Parti’sinin ilk kurucusu Hıristiyan olan Mişel Eflak’tır. Dolayısıyla, bu parti çeşitli inançlara açık olması, Suriye’de bulunan gayrimüslimlerin durumunu kolaylaştırıyordu ancak büyük adımlar atılamıyordu. Lakin herkes kendi halinde rahatça yaşayabiliyordu. Suriye halkı bazı medya organlarında gösterildiği gibi aç değildiler, her şeyleri vardı.
Temel gıda malzemeleri, akaryakıt ve yaşamak için lazım olan daha bir sürü malzemeyi, halk ucuz ve sorunsuz bir şekilde elde edebiliyordu. Hatta Suriye’den Türkiye’ye kahve ve çay ithal ediliyordu. Türkiye’den seyahat amacı ilen Suriye’ye giden bir sürü turist vardı.
Kiliselerimiz Suriye’ye devamlı seyyahatlar düzenliyordu çünkü bilindiği gibi Antakya Ortodoks Kilise’sinin Patriği’nin kürsüsü (merkezi) Antakya değil, Suriye’de Şam’dadır. Antakya patriği Osmanlı döneminden bu yana, Antakya’da olan asıl kürsüsü terk etmek zorunda kalmıştı. Dolayısı ilen Hatay ve Mersin Kiliseleri, Şam Patriğine bağlıdır. Ve bu bağlantı Suriye ve Hatay’da bulunan Hıristiyanları daha da birbirine bağlamaktadır sadece akrabalık dolayısı ilen değil, inanç yönünden de büyük etki yaratmaktadır.
Antakya Patriği Suriye’ye desteğini defalarca tekrarlamıştı. Patrik hazretleri, desteği spesifik olarak Esad’a değil, Suriye halkına idi. Patrik ülkesinde yaşananları görüyordu. Kamera önünde, çocuklar arasında Hıristiyan din adamların başını Özgür Suriye Ordusu’na mensup olan İslamcı militanlar kesiyordu. Şuna inanıyoruz ki Özgür Suriye Ordusu’na mensup olan militanların çoğu Suriyeli değildir. Bir Suriyeli bir Müslüman’ın, Hıristiyan Suriyeli olan kardeşini katletmeyeceğine inanıyoruz.
Binlerce sene yan yana bu halk ayrı inançlar ve kökenlerle beraber kardeşçe yaşamıştır. Bu birliği bölmek isteyen kimdir? Kardeş kardeşi bir birine düşürmek isteyen kimdir? Ad olarak isimlendirilen, Özgür Suriye Ordusu’nun besleyicisi kimdir? Özgür Suriye Ordusu’nun içinde paralı asker militanları finans eden kimdir? Hıristiyan din adamların kamera önünde başlarını kesmek için emri veren kimdir? Özgür orduya mensup olan militanlar tarafından kaçırılan Hıristiyan din adamları “Pavlus Yazıcı ve Yuhanna İbrahim’in kaçırmalarının emrini kim verdi?
Suriye halkı mı?
Elbet hayır!
Ne Suriyeli Müslüman-Sünni, ne de Müslüman-Alevi bu katletmelerinin emrini verir!
Devamlı olarak Suriyeli Hıristiyanlar, batı dünyasının, neden bu koyu İslamcıları Suriye’de desteklediğini kendilerine sormaktadırlar. Neden Amerika ve Avrupa, Hıristiyanlığın Ortadoğu’dan kalkmasının taraftarıdır? Neden ABD ve AB Ortadoğu’da şeriat gelmesinin taraftarıdır?
Ortadoğu’da olan Hıristiyanlar, dördüncü kez batı Hıristiyanları tarafından yok edilme tehlikesi altındadır.
Bizans döneminde Arap Müslümanların Anadolu topraklarını işgal etmeleri ve Kostantinopolis’e saldırmaları ile her şey başlamıştı. Buna karşı Avrupalı kardeşlerimizden kati surette bir yardım bizlere gelmemişti.
İslam’a karşı olduğu söylenen Haçlı seferleri esnasında da, Müslümanların yanında katledilen Ortodoks Hıristiyanların sayısı çok yüksekti. Bu seferler sadece Ortadoğu’nun Müslümanlarına karşı değil, Hıristiyan Ortodokslara karşı da uygulanmıştı ve kayıplarımız çok yüksekti ister Kostantinopolis’te ister Antiochia’da…
Türkiye Cumhuriyeti evvelinde 1915 olaylarında Avrupa’dan bazı ülkelerin de bir parmağı olduğunun bilincindeyiz. 1915’te yaşanan olaylarda bir sürü Hıristiyan hayatını yitirmiştir.
Şimdide Arap baharı adlandırılan bu savaş…aşırı İslam’ı kuvvetlendirilecek bir savaş..Hıristiyan nüfusunu azaltacak bir savaş..bir hareket..bir konsept..
Ama bu kimin konseptidir?
Neden bu konsept, Ortadoğu’da Hıristiyanlığın zayıflanmasını istemekte?
Yoksa Hıristiyanlık Ortadoğu’da kuvvetlenince innovatif-teknolojinin yükselmesi ilen batının Ortadoğu’da ekmeğimi biteceğinden mi korkuyorlar?
Aşırı İslam, teknoloji ve yeniliği engellediğinden mi batılardan destek görüyor?
Dış güçler Suriye’yi karıştırmaktadır. Çoluk çocuk, ihtiyar, kadın katlediliyor. Yüz binlerce kişi şimdiye kadar hayatını suçsuz yere yetirmiştir. Milyonlarca Suriyeli kendi ülkelerinde bulunan savaş yüzünden komşu ülkelerde Türkiye, Lübnan ve Ürdün gibi ülkelere sığınmaktadır.
Bunun hesabını kimler ödeyecek?
Birleşmiş Milletlerin Konseyi Esad’a demokrasileşme süreci için gereken zamanı tanıması lazımdır. BM’nin, bu süre içinde Suriye yönetimi demokrasileşme prosedürünü yerine getirmez ise, Milletler arası bir organizasyonun müdahale edebileceği şartların konulmasında dahil olması gerekmektedir. Lakin Suriye’ye öyle bir hak tanınmadı. Dış güçler Suriye’de, Suriyeli olmayan kişiler ile demokrasi adına bir iç savaş yarattı. Esad’ın ordu aracılığıyla kimyasal silahları kendi halkına karşı kullanıldığı öne sürüldü. Lakin bu haberlerin doğru olmadığını son günlerde batılı olan gazete haberlerinden okuyabildik. Özgür Suriye Ordusu’na mensup olan militanların ellerinde de kimyasal silah bulunduğu medyada defalarca bize aktarıldı. Suriye halkı şu an kime karşı savaştığını bilmemektedir.
Şimdi de Suriye ordusunun ellinde bulunan kimyasal silahların milletler arası kontrolü altında imha edileceğini belirtildi. Lakin Özgür Suriye Ordusu’nun elinde bulunan kimyasal silahlara ne olacağından kimse bir şey belirtmedi. Özgür ordunun ellerinde öyle silahların bulunması Suriye halkı için büyük bir tehlike taşımaktadır.
Tanrı Suriye halkını korusun ve yardımcısı olsun. Amin
FERİT TEKBAŞ / Ferit@Tekbas.de
http://www.hristiyangazete.com/2013/10/suriyeli-hristiyanlarin-ulkelerinde-yasanan-ic-savasa-karsi-bakis-acilari-ferit-tekbas/
Yorumlar kapatıldı.