Independent’ten Robert Fisk, geçtiğimiz haftalarda El Kaide’ye bağlı Nusra Cephesi militanları tarafından ele geçirilen ve dünyanın en eski Hıristiyan köyü kabul edilen ve İsa’nın konuştuğu dil olduğu söylenen Aramice’yi dünya üzerinde konuşan az sayıdaki bölgelerden olan Malula sakinleriyle görüştü. ‘Komşularımız nasıl bu hale geldi?’Malulalı Georgios isimli bir Katolik, Müslüman ve Malulalı Diyab ailesinin üyelerinin Afgan-Pakistan kıyafetli adamların arasında yürüdüğünü ve bunların bir elinde kalaşnikof, diğer elinde kılıç olduğunu vurgulayarak buna inanamadığını belirtiyor. “Evet, Diyab’ların oldukça radikal olduğunu biliyorduk, fakat bize hiçbir zaman ihanet etmeyeceklerini düşünmüştük. Onlarla beraber yemek yedik. Biz tek bir halkız” diyen Georgios, Diyab’ların erkeklerinin birkaç ay önce köyden ayrıldıklarını ancak kadın ve çocukların kendileriyle birlikte yaşamaya devam ettiğini söyledi. Ancak Nusra saldırısından iki gün önce kadın ve çocukların da köyden ayrıldığını belirten Georgios, bunu önce anlamadıklarını, ancak kendi komşularının Nusra’yı kendi köylerine getirdiklerini söyledi.
***
Suriye’nin en eski Hıristiyan köylerinden olan Malula’nın Hıristiyan sakinleri, Müslüman komşularının “bir elde kalaşnikof, bir elde kılıç” gezer hale gelmesinden büyük üzüntü duyuyorlar. Suriye Hıristiyanlarının yüzde 60’ının ülkelerini terk ettiği tahmin ediliyor.
(soL – Dış Haberler) Suriye’de yürütülen vekalet savaşı 3. yılını doldurmaya yaklaşırken, savaşın en fazla vurduğu toplulukların başında Hıristiyanlar geliyor.
Independent’ten Robert Fisk, geçtiğimiz haftalarda El Kaide’ye bağlı Nusra Cephesi militanları tarafından ele geçirilen ve dünyanın en eski Hıristiyan köyü kabul edilen ve İsa’nın konuştuğu dil olduğu söylenen Aramice’yi dünya üzerinde konuşan az sayıdaki bölgelerden olan Malula sakinleriyle görüştü.
‘Komşularımız nasıl bu hale geldi?’
Malulalı Georgios isimli bir Katolik, Müslüman ve Malulalı Diyab ailesinin üyelerinin Afgan-Pakistan kıyafetli adamların arasında yürüdüğünü ve bunların bir elinde kalaşnikov, diğer elinde kılıç olduğunu vurgulayarak buna inanamadığını belirtiyor.
“Evet, Diyab’ların oldukça radikal olduğunu biliyorduk, fakat bize hiçbir zaman ihanet etmeyeceklerini düşünmüştük. Onlarla beraber yemek yedik. Biz tek bir halkız” diyen Georgios, Diyab’ların erkeklerinin birkaç ay önce köyden ayrıldıklarını ancak kadın ve çocukların kendileriyle birlikte yaşamaya devam ettiğini söyledi. Ancak Nusra saldırısından iki gün önce kadın ve çocukların da köyden ayrıldığını belirten Georgios, bunu önce anlamadıklarını, ancak kendi komşularının Nusra’yı kendi köylerine getirdiklerini söyledi.
Hayalet köy Malula
Köydeki Hıristiyanların ve Müslümanların kaçtıklarını ve geri dönmediklerini söyleyen Robert Fisk, Nusra Cephesi militanlarının köyün etrafındaki mağaralarda saklanarak merkeze keskin nişancı ve havan atışı yaptığını kaydediyor. Kendisinin orada bulunduğu sırada, muhtemelen Nusra’cılar tarafından atılan bir havan topu, bir kilisenin kubbesinde delik açıyor.
Ordunun Nusra’cıları köyden çıkarttığını söylediğini ve bunun “teknik olarak” doğru olduğunu kaydeden Fisk, bununla birlikte Malula’dan ayrılmak için zırhlı bir araca binmek zorunda kaldığını belirtiyor.
Köyde yalnızca Georgios, Hanna ve onların birkaç Hıristiyan arkadaşının kaldığını ve bunların da Malula’yı savunmak için “Ulusal Savunma Güçleri”ne girdiğini söyleyen Fisk, bu isimlerin kendisine, İslamiyet’i kabul etmeyen Hıristiyanlardan bazılarının vurularak öldürüldüğünü, bazılarının ise boğazının kesildiğini söylediklerini aktarıyor. Fisk bunun köyle ilgili tarihsel ve korkunç bir ironi olduğunu söylüyor: 2000 yıl önce, Hıristiyan olduğu için infaz edilen Romalı asker Sergius anısına yapılan Mar Sarkis Manastırı Malula’da yer alıyor.
‘Böyle değildik’
Savaş Malula’ya ulaşmadan önce, köyün Hıristiyanları ve Müslümanları olarak yaşadıkları yerin “barış mekanı” olarak kalması konusunda anlaştıklarını söyleyen Hanna şöyle konuşuyor:
“Aramızda bir tür beraber yaşama vardı. İlişkilerimiz mükemmeldi. Müslüman komşularımızın bize ihanet edeceği aklımıza bile gelmemişti. Tek söylediğimiz, ‘Lütfen bu köyün barış içinde yaşamasına izin verin. Birbirimizi öldürmemize gerek yok’ idi. Fakat şimdi düşmanlık var. Onlar Hıristiyanları köyden atmak ve bizden sonsuza kadar kurtulmak için Nusra’yı buraya getirdiler. Beraber yaşadığımız Müslümanların bazıları iyi insanlar ama artık onların yüzde 90’ına güvenmeyeceğim.”
Hanna’nın sözlerinden, Nusra’nın mezhepçi nefreti körükleme amacının başarılı olduğu sonucunu çıkartan Fisk, şimdi Hıristiyanların ordu birlikleriyle birlikte savaştığını belirtiyor. Köyde savaşan ordu birliği, 3. Zırhlı Tümeni.
Kiliselerin durumu
Beş ay önce, savaşın uğramadığı Malula’ya geldiğinde, Mar Takla Kilisesi’nde Aramice dua eden bir kız gördüğünü söyleyen Fisk, şu anda dua eden kimsenin kalmadığını kaydediyor.
Köyde kalanların çıkarttığı hasar listesi ise şöyle: Mar Takla Kilisesi kötü bir şekilde hasar gördü, mihrabın arkasındaki altar panosu kırıldı, Bizans resimleri yok edildi.
Fisk ayrıca, Nusra’cıların yalnızca köydeki Hıristiyanları değil, Müslümanları da öldürdüğünün aktarıldığını belirtiyor. Fisk, savaşın balangıcından bu yana Suriye Hıristiyanlarının yüzde 60’ının ülkeyi terk etmek zorunda kaldığının tahmin edildiğini yazıyor.
Yorumlar kapatıldı.