Zeynep Tozduman
Bu ülkede en büyük kıyamet, içindeki canavarı ehlileştirmeyip, insanlık suçu işlemektir. Bu ülkede en büyük kıyamet, yüzyıl önce hatta daha öncesi biz seyirci kaldığımız için koptu/kopmaya da devam ediyor. Bu ülkede en büyük kıyamet, 1842- 1844de Hakkâride Botan miri Kürt Bedirhan tarafından 10.000 Nasturi’nin katliama uğramasıdır. Bu ülkede en büyük kıyamet, 1894- 1896 Hamidiye alaylarının 200.000 İnsanı katledip, zorla Müslümanlaştırıldığında sessiz kalmaktır. Bu ülkede en büyük kıyamet, 1909 da Jön Türklerin iktidara geçer geçmez, Adana/Kilikyada 30.000 Ermeni katledilirken görmemezlikten gelmektir. Bu ülkede en büyük kıyamet, 1914’ün ikinci yarısında Ege’de 250.000 Rum’u sürgün ederek mallarını talan etmektir. Bu ülkede en büyük kıyamet, 1915 de İttihat ve Terakki tarafından yaklaşık 1,5 Milyon insanı (Ermeni -Süryani-Pontus Rum ) salt Türk ve Müslüman olmadığı için öldürmektir.
Bu ülkede en büyük kıyamet, 1922de İzmir’de İTC çetelerinin Ermeni ve Rum kilise, manastır ve gayrı menkullerini yakıp, kadim Rum halkını denize döktükten sonra bunu her 9 Eylülde törenlerle kutlamaktır.
Bu ülkede en büyük kıyamet, kan ve gözyaşıyla kurulan cumhuriyetin, 1924de Hakkâride yaklaşık 20.000 Süryani/Nasturi’yi katletmektir.
Bu ülkede en büyük kıyamet, ilkokullarda her sabah Türk olmayan kadim halklara ( Ermeni, Süryani, Kürt, Rum, Pomak, Laz, Boşnak, Arap v.s. ) Ne mutlu Türküm diyene andını zorla okutup, körpecik beyinleri ırkçılıkla zehirlemektir.
Bu ülkede en büyük kıyamet, 1930’da Ağrı/Zilanda Ermeni-Süryani-Rumların işini bitirdikten sonra 15.000 Kürt’ü katletmektir.
Bu ülkede en büyük kıyamet, 1934de Türkçe konuş vatandaş kampanyasıyla Türk olmayan unsurlara, Türkçeyi ana dil olarak dayatmaktır.
Bu ülkede en büyük kıyamet, 1934 de Trakya bölgesinde yaşayan 13- 15000 civarındaki Yahudileri baskılarla, şiddet ve tecavüz-talan kültürü ile zorla göç ettirip, mallarına el koymaktır.
Bu ülkede en büyük kıyamet, 1937-1938’de ise Dersim’de, 30.000 Kızılbaş Kürdü, salt Alevi olduğu için imha etmektir.
Bu ülkede en büyük kıyamet, Çorum, Maraş, Sivas, Gazi, Armutluda, Aleviler katledilirken üç maymunu oynamaktır.
Bu ülkede en büyük kıyamet, 1942- 1944’de bu ülkenin kadim halklarına ekonomik genosit uygulayıp, sermayeyi millileştirmektir.
Bu ülkede en büyük kıyamet, 1955’de 5-6 Eylül olayları ile son kalan Hıristiyanların mallarına el koyup, sermayeyi tamamen Türkleştirmektir.
Bu ülkede en büyük kıyamet, 1974 Kıbrıs savaşı sırasında bu ülkenin son kalan Hıristiyan halklarını korkutup, kaçırmaktır.
Bu ülkede en büyük kıyamet, 1980’de Faşist darbe yapıp, başta Diyarbakır, Metris, Bayrampaşa, Pozantı cezaevleri olmak üzere, cezaevlerini; işkencehaneye ve tecavüzhaneye dönüştürmektir.
Bu ülkede en büyük kıyamet, tek tipçi, fırsat eşitliği olmayan, anti demokratik darbe anayasalarıyla hala ülkeyi yönetmektir.
Bu ülkede en büyük kıyamet, 1980den günümüze değin faili meçhul cinayetler işlemektir.
Bu ülkede en büyük kıyamet, Van depreminde Van halkına biber gazı, polis dayağı ve kar-kışta yurttaşlarını aç-çıplak bırakıp, yardım elini uzatmamaktır.
Bu ülkede en büyük kıyamet, Roboskide 34 masum insanı katledip hesap vermemektir.
Bu ülkede en büyük kıyamet, Rojavada çoluk-çocuk- kadın demeden Suriye’ nin içişlerine karışıp, El Kaide’ye bağlı çetelere destek verip, kimyasal silahlarla Kürt katliamı yapmaktır.
Bu ülkede en büyük kıyamet, Suriye/Laskiyede Arap Alevilerini katletmektir.
Bu ülkede en büyük kıyamet, 1915 Soykırımından sağ kalan son Hıristiyanları, İslami terör örgütleri tarafından Suriyede etnik ve dini temizlik yapmaktır.
Bu ülkede en büyük kıyamet, bu ülkenin kadim halklarına sürekli küfürle hitabet etmektir.
Bu ülkede en büyük kıyamet, ülkede ve dışarıda savaş çığırtkanlığı yapanlara dur dememektir.
Bu ülkede en büyük kıyamet, 2013 Taksim/ Gezi direnişinden günümüze değin süregelen direnişlerde, orantısız güç kullanmaktır.
Bu ülkede en büyük kıyamet, insanlık suçu işleyenlerin ödüllendirilip, halen yargılamamaktır.
Bu ülkede en büyük kıyamet, zalimin zulmüne karşı, mazlum halklara katliam yapanlar karşısında, susmaktır.
Bu ülkede en büyük kıyamet, geçmişimizle birey ve ülke olarak hala yüzleşememektir.
Bu ülkede en büyük kıyamet, Her gün yediğimiz lokmanın biraz daha azaltılıp, sadaka kültürüne alıştırılmasıdır.
Bu ülkede en büyük kıyamet, İslam adına cihat edenlerin Ortadoğu’yu kana bulamasıdır.
Bu ülkede en büyük kıyamet, imha, sürgün ve inkâr etmektir.
Bu ülkede en büyük kıyamet, Sömürgeci militarizmin ‘’topraksız ulus sorunu olmaz’’ düşüncesiyle bu ülkenin en kadim halklarını topraksızlaştırmaktır.
Bu ülkede en büyük kıyamet, yüzyıllardır kandan kına yakanlara karşı dilsiz olmaktır.
Bu ülkede en büyük kıyamet, etnik, dinsel, cinsel, coğrafik, demografik Soykırım yapıldığında bu suça ortak olmaktır.
Bu ülkede en büyük kıyamet, TC’nin desteğiyle orta doğuda insanlar katledilirken vicdanları körleştirmek, vicdan yasası yerine cüzdan yasasını görünür kılmaktır.
Bu ülkede en büyük kıyamet, gözlerimizin önünde her gün gencecik fidanlar vurulurken, kuzuların sessizliğine bürünmektir.
Ve bu ülkede hala kıyamet (!) kopmadıysa bu, kötü insanların şerrinden değil; barıştan, özgürlükten, insanca yaşamdan yana olan ve hala güzel yarınları birlikte örmenin inancını, yitirmeyenlerin verdiği mücadeledendir.
Bindik bir kıyamete, gidiyoruz yüzyıldır hep birlikte
!
ZEYNEP TOZDUMAN / zeynoege@mynet.com
Surp Giragos Ermeni kilisesinde çözüm için dua
Surp Giragos Ermeni kilisesinde çözüm için dua
Giriş: 10 Eylül 2013 15:03639 OkunmaGüncelleme: 10 Eylül 2013 14:51
Diyarbakır’da bulunan Surp Giragos Ermeni Kilisesi’nde bu yıl üçüncüsü düzenlenen isim ayininde çözüm sürecinin devamı için dua edildi.
Türkiye Ermenileri Patrikhanesi Patrik Vekili Başpiskopos Aram Ateşyan, ayinde çözüm sürecinin başarıya ulaşması için dualar ettiklerini söyledi. Ateşyan, “Çözüm sürecinden sonra ülke huzurlu. Ağlayan annelerimiz yok. Öldürülmüş askerlerimiz, vatandaşlarımız yok. Bu büyük bir kazanç. Umuyorum ve dua ediyorum ki bu barış süreci başarıya ulaşır.” dedi.
Diyarbakır’ın merkez Sur ilçesinde 1376 yılında inşa edilen Surp Giragos Ermeni Kilisesi, 2012 yılında yapılan restorasyon sonrasında kapılarını ibadete açtı. Bu yıl üçüncüsü düzenlenen isim ayinine yurt içinden ve dışından birçok Ermeni vatandaş katıldı. Kilisedeki ayine Türkiye Ermenileri Patrikhanesi Patrik Vekili Başpiskopos Aram Ateşyan, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Adana İkinci Konsolosu James Michael Saxton Ruiz katıldı. Kuledeki çanın çalmaya başlamasıyla birlikte ayin başladı. Ayinde çözüm süreci, Mısır ve Suriye halkları için dualar edildi.
Türkiye Ermenileri Patrikhanesi Patrik Vekili Başpiskopos Aram Ateşyan, gazetecilere yaptığı açıklamada, Surp Giragos Kilisesi’nde restorasyon sonrasında üçüncü ayinin yapıldığını söyledi. Ayine katılımın geçen yıla oranla az olduğunu belirten Ateşyan, “İlk sene hacı adaylarımız adaklarını ve dualarını sunmak için buradaydılar. Bu sene sayıda biraz düşüklük var. Her sene yapıldığı için cazibesini biraz kaybediyor ama buna rağmen Diyarbakırlı vatandaşlarımız kökü Ermeni olanlar burayı dolduruyor. Yurt dışından ve İstanbul’dan gelen Ermeniler dışında, Diyarbakır’da ve etrafında bulunan kökü Ermeni olanlar bu ayine katılmaktadır. Biz mutluyuz bundan.” diye konuştu.
Ayinde, dualarını ülkenin birlik, beraberliği ve huzuru için Allah’a sunduklarını ifade eden Ateşyan, şunları ifade etti: “Tanrı ülkemizi ve Diyarbakır’ı barışa doğru götürsün. Hep birlikte dil, din, ırk ayrımı yapmadan kardeşçe bu topraklarda yaşayalım. Biz Suriye için de Irak, Mısır için de dünyanın neresinde bu tür olaylar varsa üzücü olaylar; biz huzur için ve ölenlerin ruhu için dua etmekteyiz. Bunu bize kimsenin söylemesi gerekmiyor. Çözüm sürecinden sonra ülke huzurlu, ağlayan annelerimiz yok. Öldürülmüş askerlerimiz, vatandaşlarımız yok. Bu büyük bir kazanç. Umuyorum ve dua ediyorum ki bu barış süreci başarıya ulaşır. Hepimiz Kürdü, Türkü, Hristiyanı, Alevisi tüm toplumla huzur içinde yaşar bu ülkede.”
Kaynak: CİHAN
Yorumlar kapatıldı.