Muş Belediyesi, Kale mahallesinde bulunan Ermenilere ait tarihi evler hakkında “Kentsel Dönüşüm Projesi” kapmasında yıkım kararı aldı. Bir grup aktivist ise “Halkların kardeşliği/eşitliği adına bu yıkıma bir imzayla sen de dur de” başlığıyla bir imza kampanyası başlattı.
Kampanyaya şuradan imza verilebiliyor:
http://imzakampanyam.com/MUS-ta-TARIHI-ERMENI-EVLERININ-KATLIAMINA-BIR-IMZA-ILE-DUR-DE-imza-kampanyasi
İmza kampanyasını başlatan isimlerden biri olan Nadya Uygun, Marksist.org’a Muş’taki talanla ilgili görüşlerini yazdı. Uygun’un yazısı şöyle:
Taksim Gezi Direnişi ile aynı zamana rastlayan Muş Ermeni evlerinin yıkımı için bir şey yapamamanın üzüntüsünü çekiyorum hâlâ. Çaresizlik çok yıpratıcı, öfkelendirici.
Muş’taki talanı, aykiridogrular.com’dan bölgede araştırmacı gazetecilik yapan dostum Cevat Sinet’ten öğrenir öğrenmez, ilgili resmi dairelere dilekçe yolladım. Elbette cevap gelmedi. Hemen, aktivist yazar Zeynep Tozduman ile bir imza kampanyası başlattık.
Kampanya sonrasında IMC televizyonundan Aris Nalcı bana ulaştı ve Skype ile GAMURC isimli bir programa bağlanıp kampanyamızı anlattım.
48 saat süren yoğun bir çabanın sonucu olarak BDP Muş milletvekili Demir Çelik, kentsel dönüşüm kapsamında yıkılan Ermeni evleri ile ilgili mecliste bir soru önergesi verdi. Aramadığımız, mektup yazmadığımız BDP yöneticisi kalmadı, yalnızca Diyarbakır Sur Belediye Başkanı destek verdi.
Muş’ta bulunan araştırmacı bir Alman arkadaşımın kanalı ile anında fotoğraf, görüntü ve haber alabildik. Bir de yine Muş’ta yaşayan bir HDK üyesi olan Robin Erdenci ile bağlantı kurduk. Bize, birkaç İHD üyesi ile yıkılan bu mahallenin içinde kalan bir kilisenin restore edilmesi için bir dernek kurma çabası içinde olduklarını anlattı. Şu anda son durum nedir bilemiyorum, ancak bu oluşumu desteklediğimi söylemek istiyorum.
İmza kampanyamız sürerken, dostum Dr. Sarkis Adam, yıkılan mahalleye bir müze yapılması ya da burada daha önce Ermenilerin yaşadığına dair bir plaket, anıt konulması hususunda bir dilekçe önerisinde bulundu. Biz de hayata geçirdik. Muş Kültür Müdürlüğü ve Muş Belediyesi’ne dilekçemizi teslim ettik. Belediye’ye teslim ettiğimizde Başkan Necmettin Dede, bizi ve dilekçemizi sert bir dille geri çevirdi. Hatta biraz daha ileri gidip Agos Gazetesi’ni hedef göstermeye yönelik sözler sarf etti. Sonrasında gazeteci arkadaşım Cevat Sinet, Belediye Başkanı’nı aradığında, inkârcı bir tutumla karşılaştığını söyledi. Necmettin Dede, bu söylemlerinin hafifletilmiş hâlini daha sonra basına da verdi.
Devletin elinde şu anda Muş’ta bulunan Ermeni evlerine ait 20 adet tapu var ve bu, devlet sırrı kapsamındaymış gibi saklanıyor. Bu kalan evler de TOKİ 2. etap evlerinin yapılması için yıkılacak.
Birileri ülkede olup bitene dur diyemiyor ve ne tesadüftür ki, bu kültür soykırımı hep Ermeni ve Rumlara rastlıyor.
TCK’ya göre örneğin mezar talanı suç iken, neden hiçbir hukukçu çıkıp da bunun için mücadele vermiyor? Neden suç duyurusunda bulunmuyor?
Ermeni malları, mezarları, kısacası tüm varlıklarının talanı Muşla sınırlı değil bilindiği üzere. Bu rezaletleri saymakla bitmez ama biri daha var ki, bu ülkede var olanın hukuk değil guguk olduğunun kanıtı adeta.
İstanbul Sansaryan Han, mahkemelik iken ihale ile kiraya verdi. Patrikhane’nin elinde tapusu varken üstelik.
Muş Belediye Başkanı Necmettin Dede’nin şu sözleri insanı düşündürüyor: “Ermeni malıysa, tapunuz var mı tapunuz!”
Evet, 1915 yılında tüm Ermeniler yok edilirken, Temmuz ayında Muş’taki Ermeniler yanlarına tapularını almayı unutmuşlar, kusura bakmayın, düşünemedik biz bunu.
1915’te yaptıkları soykırımla Ermenileri yok ettiler, mallarına el koydular. Şimdi de yaşadıkları mahalleri yıkarak tüm izlerini silmek istiyorlar.
Nadya Uygun
Yorumlar kapatıldı.