Ragıp Zarakolu / szarakolu@yahoo.com
Fransa’da Mayıs ayında başlayan global 68 dalgası İstanbul’a Haziran ayında ulaştı. Aslında şaşırmıştık. “Aferin” dedik onlara, öyle ya biz 1960 Nisan’ından beri sokaktaydık. Haydi gelsin Üniversite işgalleri, İstanbul Üniversitesi Özerk Öğrenci Cumhuriyeti! Temsilciler Meclisimiz bile vardı. Hem de Üniversite Senato salonunda toplanıyorduk. Kemalisti, Kürdü, TİP’lisi, MDD’cisi herkes elele. [Mütedeyyinler sessizce izliyor, Türkeşçiler ise, öğrenci kitlesinin tepkisini çekmemek için, kısa bir başarısız denemeden sonra geri çekiliyorlardı.]
Mecliste ise, Kürtlerle elele veren FKF çoğunlukta. Meclis Başkanı Kürt [Kemal Bingöllü], Yardımcısı Kemalist [Bozkurt Nuhoğlu], Sözcüsü FKF’li [Toygun Eraslan], Savunma Komitesi Başkanı ise DÖB’lü Deniz Gezmiş! Yardımcısı da Masis Kürkçügil!
Meclis bir Reform Planı hazırladı, sosyalist akademsyenlerle elele. Amaç demokratik katılımcı üniversite! Her fakültede seçimle belirlenen öğrenci temsilcisinin yönetime katılması… Bu seçimleri de FKF’liler kazanacaktı. Örneğin bizim İktisat Fakültesinde öğrenci temsilcisi rahmetli Sıtkı Coşkun’du. O zamanlar İktisat camiasında, karizmatik bir öğrenci lideri idi. Hukuk fakültesinde ise Ertuğrul Günay. [1969 Kara Şubat’ını protesto için, vilayetçe reddedilen miting çağrısını birlikte yapacaktık.]
İşgal eylemi bütün Türkiye üniversitelerine yayıldığı gibi, öğrenciler işçilere ve köylülere de kötü örnek olmuş, fabrika ve toprak işgalleri de başlamıştı.
Güçbirliği ile barışçıl yollarla zafer kazanmıştı öğrenci hareketi, kendisini hile hurda ile tasfiye etmeye çalışan, “öğrenci düşmanı” Başbakan Demirel karşısında.
Demirel ise bunu içine sindiremedi. Bana Bay Erdoğan’ın Barışçıl Gezi Parkı Direnişinin başarısını içine sindiremeyişi gibi.
Ve öğrenci zaferinden kısa bir süre sonra 6. Filo İstanbul’a geldi. Öğrenciler yine barışçıl protesto eylemleri yapıyordu. Su tabancası ile, Amerikalı askerlere boyalı su sıkma [gaz değil!), keplerini kapıp kaçma gibi.
Ve Demirel’in Toplum Polisi bir gece yarısı İstanbul Teknik Üniversitesini kin duyguları içinde bastı. (Bay Erdoğan’ın, İstanbul Vilayetini aşıp, doğrudan Çevik Kuvvete “dağıtın” talimatı vermesi gibi). Üniversite Özerkliği ihlal edildi. Fruko dediğimiz Demirel’in Toplum Polisin 3. kattan aşağı attığı TİP üyesi ve FKF’li Vedat Demircioğlu komadaydı. Öğrenci Birliğinde gelişmeleri takip eden FKF İstanbul Sekreteri Veysi Sarısözen ve yurttan yataklarından toplanan, çoğu mütedeyyin 30 kadar öğrenci gözaltına alındı.
Sabah artık öğrenci hareketinin önderlik FKF’den Deniz Gezmiş önderliğindeki DÖB’e geçmişti. 6. Filo askerleri, Dolmabahçe direnişi ile denize döküldü. Öğrenciler askerlerin öfkeli halk tarafından linç edilmesini engelledi.
Birkaç gün sonra, Vedat komadan çıkamayarak öldü. Biz FKF’liler İstanbul Valiliği önünde barışçıl, sessiz bir oturma eylemi yaptık. Demirel’in özel polis kuvveti Frukolar bizi kıpırdamadığımız için, ikişer, üçer taşıyarak gözaltına aldı. Osman Aolat, Masis Kürkçigil, Nabi Yağcı, Fahri Aral, Cihan Şenoğuz, Nihat Behramoğlu vardı hatırladığım.
Ertesi gün ise, Deniz önderliğinde öfkeli öğrenci kitlesi taşlarla dolu bir tabut ile Vedat’ın sembolik cenaze törenini yaparak, İstanbul Vilayeti önünde şanlı Birinci Cağaloğlu Meydan Muharebesini verdi.
Vedat ilk şehdimizdi. Ama FKF yönetimi hala TİP’e yakın olanların elinde idi. Cuntacı eğilime giren Doğu Perinçek, FKF yönetiminden oylama sonucu düşürüldü, yerine Kürt bir arkadaş getirildi.
Sözü verilen Üniversite reformu yapılmayınca ve ilerici akademisyenlerin doktoroları reddedilmeye başlanıncı, Deniz öncülüğünde kışın mini işgal gerçekleşti. 1969 Haziran’ında ise, polis üniversiteyi igal edince, yine Deniz öncülüğünde, şanlı Beyazıd Meydan muharebesi yaşandı, ve Demirel’in Toplum Polisinin beli kırıldı. Aynı yıl sonbaharında ise işgalci demirdöküm işçileri ve Alibeyköy halkı bellerini kırınca, TP tasfiye edilecekti.
Demirel, kongrelerde milliyetçi ve mukaddedatçı azınlığa kavga çıkarttırarak, hükümet komiseri kararı ile kitlesel kongreyi askıya alıyor, “minibüs kongreleri” ile de yönetimi bu ekiplere devrediyordu. Bu yöntemlerle ilkin MTBB, mukaddesatçıların eline geçmiş ve bir üs haline gelmişti. TMTF ise, milliyetçi bir ekip tarafından gaspedilmişti.
Bunların düşmesinde, TİP yanlısı FKF’nin güçlenmesinden çekinen CHP yanlısı yönetimlerin de katkısı olmuştu. Şimdi 1968 patlaması ile, üniversite gençliği yalnız üniversite yönetimlerini değil, DP ile CHP geleneği arasında oyuncak olmuş öğrenci birliklerini de kitleselleştirmek ve demokratikleştirmek istiyordu.
İTÜ Öğrenci Birliği mukaddesatçıların elinden, çıkarılan kavgalara karşın 1967 yılında mukaddesatçıların elinden alınmıştı. Demirelleri, Erbakanları yetitiren ocaktı burası. 1969 yılında ise sıra İÜ Öğrenci Birliğinin demokratik Kongresine gelmişti. Minibüs kongresi ile seçilen Ufuk Şehri, Türkeşçi idi. Yine kavga çıkartılarak konrre askıya alındı. Sokakta ise bir sivil polis ODTÜ’lü Taylan’ı ensesinden vurdu. Bu ikinci şehidimiz idi.
FKF’nın yığınsal tabanı hızla radikalleşmeye başladı, kısa bir dönem MDD eğilimi ağır basarken, 1970 16 Haziran işçi direnişinden sonra, bu da darmadağın oldu. Artık, temel slogan, “Tek Yol Devrim” olacaktı.
Ve 1969 yazını Türkeşçiler, Demirel’in sağladığı olanaklar ile, sivil komando eğitim kamplarında geçirdi. [Suriyeli Cihatçılara sağlanan olanaklar gibi]. Özel Savaş yapılanmasının düğmesine basılmıştı.
Ve peş peşe solcu gençlerin infaz haberleri gelmeye başladı 1969 sonbaharından itibaren.
Sopalardan ve bıçaklardan sonra, devreye tabancalar sokulmuştu.
Arzu ederseniz sopanın Abdülhamit ile başlayan gelenekselleşmesine bir sonraki yazı da değinelim. Ona yer kalmadı zira.
Ragıp Zarakolu / szarakolu@yahoo.com
Yorumlar kapatıldı.