Meline Anumyan / Tarih Doktoru
Türkiye’de tabu olan bazı konular, Türkiye’nin AB üyeliği süreci ve daha başka faktörlerden dolayı, son yıllarda tartışılmaya ve kısmi serbesti içinde Türk basınında ele alınmaya başlanmıştır. Tabu konulardan biri de, Ermeni Soykırımı sonrasında Doğu Anadolu’da ve Türkiye Cumhuriyeti’nin diğer bölgelerinde kalmış olan Batı Ermenilerin, kripto ve mühtedi kırıntılarının sorunudur. Çağdaş Türk basını, mühtedi Ermenilerin dağılımı, sayısı ve iştigal alanları konularına belli düzeyde yer vermekte, kripto Ermenilerin, köklerine dönme ve din değiştirme olaylarından örnekler vermektedir.
Türk aydın kesimi de dâhil olmak üzere, basın mensuplarını en çok ilgilendiren konu, yüksek mevkilere gelmiş Ermeni mühtedilerin, Türk siyasi hayatında oynamış oldukları ve oynamaya devam ettikleri roldür.
Kripto Ermenilerin sol terör örgütlerine katılımı konusu, Türk basını tarafından son yıllarda sık-sık dillendirilen bir görüş olup, Türk Tarih Kurumu eski başkanı Y. Halaçoğlu tarafından periyodik olarak basının gündemine getirilmekte. Özellikle tanınmış gazeteci M. Ş. Eygi, bu konuya sıklıkla değinmektedir.
Mühtedi Ermenilerle ilgili Türk basınında ele alınan konulardan biri de, Türk milliyetçiliğinden muzdarip tanınmış İslamlaşmış Ermenilerdir. Benzer bazı Ermenilerin yakın geçmişte olduğu gibi günümüzde de Ermeni düşmanı ve Türk milliyetçisi olarak göze çarptığını da belirtmek gerekir.
Özellikle “Hepimiz Ermeni’yiz” sloganı altında büyük bir halk kitlesinin katılımıyla gerçekleşen Hrant Dink’in cenaze töreninden sonra Türk basınında, 2007 yılı başında kripto ve mühtedi Ermeniler konusuyla ilgili aktif tartışmalar yer bulmuştur. 18 Ağustosta, Kayseri’de düzenlenen bir sempozyum esnasında Y. Halaçoğlu tarafından, Türkiye’de yaşayan Kürtlerin büyük bir kısmının Türkmen kökenli olduğu, Alevi Kürtlerin ise, din değiştirmiş Ermenilerden meydana gelmiş olduğu fikri ortaya atıldığında, 2007 yazı sonlarında konuyla ilgili tartışmalar tekrar alevlenir.
CHP milletvekili Canan Arıtman tarafından ortaya atılan, Türkiye cumhurbaşkanı Gül’ün annesinin Ermeni olduğu rivayeti, kripto Ermenileri konusunun 2008 sonlarında yeniden ele alınması için fırsat yaratmıştır.
Bu konu, Erdoğan hükümeti tarafından sunulan “Kürt ve Ermeni açılımları” bağlamında, 2009’da tekrar Türk basınında tartışılmaya başlanır.
Ahtamar Adası’nın Surp Haç Kilisesi’nde ifa edilen ayine katılan Türkiye Ermenileri patrik genel vekili Aram Ateşyan’ın İslamlaşmış yeğenlerinin, vaftiz olmak için Diyarbakır Surb Kirakos Kilisesi’nin açılışını beklediklerini açıklamaları, kripto Ermenileri konusunun özellikle 2010 Eylülünde gündeme gelmesine sebep olmuş, konu Türkiye Ermeni toplumu dini lideri düzeyinde ele alınmış olduğundan dolayı Türk basınında hemen yankı bulmuştur.
Kripto Ermenilerle ilgili Türk basınında genel olarak menfi ve müspet olarak iki tür yaklaşımın göze çarptığını şimdilik söyleyebiliriz. İslamlaşmış ve özellikle de kripto Ermeniler Türkiye’nin bütünlüğüne karşı bir tehlike olarak algılandığında menfi, bu insanların ruh halleri Türk basınında yer bulduğunda ise Türk basını sütunlarında müspet olarak verilmektedir. Menfi yaklaşım sergileyen yazılarda, okurlara kripto Ermeniler, özellikle de bürokratik ve eğitim sisteminde yüksek görevlere ulaşmış olan temsilcilerine yönelik uyanık olma çağrısı yapılırken, olumlu yaklaşım sergileyen makalelerde, bu insanların ferdi hikâyeleri sunulmakta, zorla Müslümanlaştırılmış Ermenilere, özellikle Türkler ve Kürtlerle evlenmeye mecbur edilmiş Ermeni kadınların yaşamış oldukları drama yönelik okurlar arasında empati oluşturulmaya çalışılmaktadır. İslamlaşmış ve kripto Ermeniler, Türk medyasında, Türkiye’nin bütünlüğüne karşı bir tehdit olarak takdim edilmektedir. Bazı basın organlarına göre, İslamlaşmış olmakla birlikte Ermenilik bilincini korumuş olan bu Ermenilerin, Türkiye’den intikam alma olasılığı vardır. Lakin, bazı Türk basın organları tarafından, hayat hikâyelerinin tüm trajikliği sergilenerek bu insanlara yönelik olumlu yaklaşım gösterilmektedir.
Kripto ve din değiştirmiş Ermeniler konusunun Türk basınında irdelenmesinin, bu insanların varlığının doğrudan sebebi olan Ermeni Soykırımı sorununun tartışılması ve aydınlanmasını da beraberinde getirdiğini belirtmekte fayda var.
Türkçeye çeviren Diran Lokmagözyan
Akunq.net
Yorumlar kapatıldı.