İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türkiye’de Ermeni anıtlarının yıkımını durdurmak!

Ermenistan Cumhuriyeti Ulusal Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü Müdürü Ruben Safrastyan “Hayots Aşkharh” gazetesi muhabiri Armine Simonyan’a konuştu… İlk önce, Türkiye’nin, Ermeni kiliselerini kültür anıtları listesine alması talep edilmeli. Kiliselerimiz, devlet himayesi altında bulunarak, yıkılmaz, patlatılmaz. Dolayısıyla bugünkü en önemli işimiz, Ermeni anıtlarının nihai yıkımını durdurmamız olmalı. Bundan sonra ise uluslararası kurumlara başvurup, Türkiye’ye kendi vazifelerini hatırlatmalarını sağlamalıyız.Ancak çalışmalarımız bununla tamamlanmamaktadır. İkinci etapta ise Ermeni halkı tarafından bin yıllar esnasında yaratılmış olan maddi ve manevi kültür değerlerinin gerçek sahiplerine iade etme imkanlarını düşünmeliyiz. Bu adım, Soykırım sonuçlarının kaldırılması çerçevesinde ele alınmalı. 

***
Ermenistan Cumhuriyeti Ulusal Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü Müdürü Ruben Safrastyan “Hayots Aşkharh” gazetesi muhabiri Armine Simonyan’a konuştu.
Soru-Rafayel Lemkin’e göre, Soykırım sadece bir milli yada din grubunun fiziksel imhası değil, ulusal, manevi kültürünün de yok edilmesidir. Türkler, Ermenilerin fiziksel imhasıyla beraber maddi ve manevi kültür değerlerimizi de kasten yok ettiler. Oysa bundan pek az bahsedilmektedir. Size göre, sebebi nedir?
Cevap-Bu pek önemli bir sorun. Fakat burada önemli bir mesele var: kayıplarımızın nihai listesi, günümüze kadar yoktur. Dolayısıyla bu liste tamamlanmadıkça bu konuyu gündeme getiremeyiz. Bunun için ciddi çalışmalar yapmamız gerekiyor.
Soru-Faydalı belgeler korunmuştur. Mesela 1912-1923 yılları arasında İstanbul Ermeni Patrikhanesi’nin hazırladığı, Ermeni manastır ve kiliseleri listeleri, 1919’da Poğos Nubar Paşa ile Avetis Aharonyan’ın Paris Konferansına sunduğu liste var. Bunlar, bu sorunu gündeme getirmek için yeterli değil midir? Listenin tamamlanmasını beklemek doğru mudur?
Cevap-Bunlar elbette ki net olgulardır. Belirtmek isterim ki, bunlar ilk kez olarak öz büyükbabam Aram Safrastyan tarafından yayınlanmıştır. Ayrıca, bu listeler de tamam değildir. Örneğin, Van bu liste dışında kaldı. Ayrıca, bu listede sadece Ermeni Apostolik (Gregoryen) Kilisesi’nin malları tanıtılmaktadır. Halbuki binlerce Ermeni Katolik, Protestan kutsal mekanlarımız var. Nihayetinde kiliselerimizin yanısıra, başka kültür anıtlarımız da olmuştur ki görmezden gelemeyiz.
Tabii ki, oturup beklememiz anlamsız olur. Fakat ne gibi listelerimizin olduğunu netleştirmemiz gerekir. Bununla beraber, adil talebimizi nasıl arzetmemiz de önemlidir. Bugün taleplerimiz için temel oluşturacak olan uluslararası belgeler pakesini hazırlamalıyız.
Soru-Dünya ErmenileriKatolikosu II. Garegin ve Kilikya Katolikosu I. Aram’ın ortak açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu açıklamada Türkiye’ye Ermeni Soykırımı’nı tanıma ve zorla elde edilen Ermeni kiliselerini iade etme çağrısı yapılmaktaydı.
Cevap-Ruhani önderlerimizin bu açıklaması, bu konuya karşı ciddi bir yaklaşımımızın olduğunu göstermektedir. Bu açıklama, sürece uluslararası kurumları dahil etmek için atılmış olan ilk adımlardan biri. Avrupa yapıları olan Avrupa Konseyi, UNESCO ve Avrupa Birliği’nde süreç başlatmamız gerekiyor.
Türkiye ise bu kurumlar tarafından topraklarında bulunan manevi ve kültürel mirasları korumakla görevlendirildi. İşte buna dayanarak başlamalıyız. Tabii ki, bu iş zordur, suçlu alıp da vermek istememektedir. Biz, hukuk gücüyle bize ait olanı geri almalıyız. Galiba kilisemiz, bu konuda pratik adımlar atmaktadır.
Soru- Ama bu işi sadece kiliseye bırakmak doğru olur mu? Kilise ve devlet, birlikte çaba sarfetmemeli mi?
Cevap-Tabii, bu sadece Ermenistan Cumhuriyeti değil, bütün Ermenilerin meselesi, Ermenistan ise bu güçleri birleştiren rolü oynayabilir. Ancak bu konuda birkaç önemli sorun var.
İlk önce, Türkiye’nin, Ermeni kiliselerini kültür anıtları listesine alması talep edilmeli. Kiliselerimiz, devlet himayesi altında bulunarak, yıkılmaz, patlatılmaz. Dolayısıyla bugünkü en önemli işimiz, Ermeni anıtlarının nihai yıkımını durdurmamız olmalı.
Bundan sonra ise uluslararası kurumlara başvurup, Türkiye’ye kendi vazifelerini hatırlatmalarını sağlamalıyız.
Ancak çalışmalarımız bununla tamamlanmamaktadır. İkinci etapta ise Ermeni halkı tarafından binyıllar esnasında yaratılmış olan maddi ve manevi kültür değerlerinin gerçek sahiplerine iade etme imkanlarını düşünmeliyiz. Bu adım, Soykırım sonuçlarının kaldırılması çerçevesinde ele alınmalı. Çünkü amacımız, Soykırımdan önce Batı Ermenistan’da var olan durumu geri getirmektir. Yani Ermeni halkı, anayurdu olan Batı Ermenistan’da yaşayarak yarattıklarına sahip çıkmalıdır.
Soru- Ermeni Soykırımı’nın 100. yılı arifesinde yeni yaklaşımların açık olduğunu söleyebilir miyiz? Yani tanımayla kınama stratejisinden tazminat talebine geçmek anlamıyla?
Cevap- Evet. Bunu anlayan insanların sayısı da gittikçe artmaktadır. Türkiye’nin stratejisinin de değiştiğini kaydetmemiz gerekir. Bugün Türkler, dünya kamu oyunu etkilemeye çalışmaktadır. Benzer ilk adım, 2005’te atıldı. O zaman Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Ermenistan Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan’a ortak bir komisyon kurmayı önerdi. Soykırım gerçeğini hep inkar eden bir Türkiye yöneticisi: “Soykırımın işlenip işlenmediğini bilmediğimiz için bir komisyon kuralım” dedi. İyi ki, bizler Ermeni Soykırımını sorgulayacak olan bu pusuya düşmedik.
Soru- Ermeni Soykırımının 100. Yılı arifesinde ise Türkiye ne gibi pusular kuruyor?
Cevap- Türkiye, Ermeni Diasporası yönünde çabalar sarfetmektedir. Diasporada faaliyet gösteren kimi Ermeni kuruluşlar için bazı teklifler bulma gayretindedir. Mesela, Diaspora Ermenilerine “Siz Osmanlı İmparatorluğu tebaasıydınız. Geçmişte ne yaşanmışsa yaşanmış, gelin bugün beraber olalım!” diye sesleniyor. Bu çok tehlikelidir. Türklerin kendi amaçlarına ulaşabileceklerini düşünmemekteyim, fakat biz Ermeniler pek dikkatli olmalıyız.
Türkçeye çeviren Meline Anumyan
Akunq.net

Yorumlar kapatıldı.