İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Hamburg’da Müslümanlarla devlet anlaşması hala meclis komisyonunda

Almanya’da ilk kez Hamburg eyaletinde Müslümanların din ve inançlarının anayasal olarak koruma altına alınması amacıyla imzalanan ‘Devlet Anlaşması’ yürürlüğe gireceği zamanı bekliyor. Eyalet Başbakanı Olaf Scholz ve İslami kuruluşların temsilcileri arasında resmen imzalandıktan eyalet meclisine gönderilen anlaşma meclis komisyonunda görüşülüyor. Ancak Hamburg’dan sonra Müslüman kuruluşlarla‚ Devlet Anlaşması‘ imzalayan Bremen’de mecliste kabul edildikten sonra resmen yürürlüğe de girdi. Anlaşma başta Aşağı Saksonya gibi diğer eyaletlerinde gündemine de girdi, hatta bu eyalette görüşmelere başlandı. (Darısı Başımıza, HYetert)

‘Devlet Anlaşması’nı Müslüman Kuruluşlar adına (soldan) VIKZ adına Murat Pırıldar, Hamburg Şurası adına Daniel Abdin, DİTİB Nord Başkanı Dr. Zekeriya Altuğ imzalarken, hükümet adına Eyalet Başbakanı Olaf Scholz ve Aleviler adına ise AABF adına Başkan Hüseyin Mat imzalamıştı.
Almanya’da Müslümanlarla ‚Devlet Anlaşması‘ görüşmeleri ilk olarak Hamburg’da 2007 yılında CDU ile başladı ve SPD ile devam etti. Sünni ve Alevi Müslümanların topluma ait olduğu ve kabul gördüğü anlamına gelen, din ve inançlarından dolayı anayasal haklarının koruma altına alınması amacıyla daha önce mutabık kalınan ‘Devlet Anlaşması’na Sünni kuruluşlar adına DİTİB Nord Başkanı Dr. Zekeriya Altuğ, Hamburg Şurası adına Daniel Abdin ve VIKZ adına Murat Pırıldar, Aleviler adına AABF Başkanı Hüseyin Mat imza atmıştı. Anlaşma ile ilgili olarak meclis komisyonunda resmi, siyasi, dini ve STK temsilcileri ile görüşülüyor, uzmanlar dinleniyor fikir alış verişinde bulunuluyor.
İmzaları atan DİTİB Nord Başkanı Dr. Zekeriya Altuğ ve İslam Kültür Merkezleri Birliği’nden (VIKZ) adına Murat Pırıldar Zaman’a konuştu.
DİTİB Nord Başkanı Zekeriya Altuğ
ALMAN TOPLUMUNA SÖYLEYECEK SÖZÜMÜZ OLMALI
ZAMAN: Görüşmeler tam olarak ne zaman başladı?
ALTUĞ: Hamburg Eyalet Başbakanı Ole von Beust’un talebi üzerine istişare edilerek DITIB, SCHURA ve VIKZ kuruluşlarının katılımıyla 2007 senesinin ilk aylarında hükümet ile öngörüşmelere başlandı.
ZAMAN: İslami kuruluşların ve Hamburg hükümetinin talepleri ne oldu?
ALTUĞ: İslami kuruluşlar olarak daha çok Müslümanların bireysel dini hakları noktasında ısrarcı olduk. Müslümanlara karşı ayrımcılıkların önlenmesi yönünde taleplerimiz oldu. Bunun yanı sıra Hamburg da İslam’ın daha iyi öğretilebilmesi için okullarda din dersi ve Hamburg Üniversitesi’nde bir İslam İlahiyatı kürsüsü konuları önemli müzakere maddelerini teşkil etti. Cami yapımı, dini bayramlar, İslami usullere göre cenaze defni, dini eğitim, medyada temsil gibi konular da anlaşmada tarafımızca dile getirilen ve genel manada olumlu sonuçlanan başlıklardı.
ALTUĞ: Hamburg hükümetinin talepleri ise öncelikle Müslüman kuruluşların atacakları adımlarda toplumu daha fazla bilinçlendirmek ve daha fazla işbirliği şeklinde dile getirildi. Örnek olarak bir cami yapımı esnasında mahallelileri bilgilendirmek ve camilerimizi gayrı müslim topluma daha fazla tanıtmak gibi bizim de gayet arzu ettiğimiz konular dile getirildi.
ZAMAN: Aleviler ve Sünnilerle görüşmeler ayrı ayrımı yapıldı? Bu süreçte başka kurum veya kuruluşlarla görüşme oldu mu?
ALTUĞ: Hamburg hükümeti Alevilerin talepleri doğrultusunda onlar ile görüşmeleri başından itibaren ayrı yaptı. İçerikler hakkında da herhangi bir bilgi akışı olmadı. Sürecin başında Hamburg Türk Toplumu (TGH) ile de görüşmelere başlanmış. Ancak görüşmeler esnasında TGH’nin dini bir yapısı ve yapılanması olmadığı için bir anlaşma olmamış bu görüşmeler daha çok fikir edinme bazında kalmıştır.
ZAMAN: Müslümanlarla yapılan anlaşma bugünkü haliyle tam olarak neyi kapsıyor ve Müslümanlar için ne ifade ediyor?
ALTUĞ: Daha önce verdiğim bilgiler dışında anlaşmanın en önemli özelliği, anlaşmaya imza atan üç kuruluşu Anayasa’nın yedinci maddesine uygun olarak resmen dini cemaat olarak tanımasıdır. Bu sayede Müslümanların bireysel olarak elde edemedikleri birçok toplumsal haklar artık dini cemaatler üzerinden elde edilebilecek. Örneğin, okullarda din dersi verilebilmesi, mezarlık hakkı ve İslami usullere göre defin, hapishane ve hastane gibi kamu kurumlarında dini hizmet, bayram günlerinin okul ve işyerlerinde Müslümanlara tatil olması, Radyo Televizyon Danışma Kurumlarında Müslüman temsilci bulunması gibi.
ZAMAN: Anlaşmadan size göre nasıl bir mesaj çıkarmalıyız?
ALTUĞ: Alman devleti geniş ölçüde İslam ile tanıştıktan elli sene sonra İslam’ı resmi din olarak kabul etmeye başladı. Bu tarihi adımın toplum tarafından da yeterli ölçüde kabul görmesi bir müddet daha zaman alacak gibi görünse de bu süreç artık geri döndürülemeyecek bir aşamaya gelmiştir. Dolayısıyla bugün itibarıyla İslam Almanya’nın bir parçası olmuştur, bununla birlikte Müslümanların geleceği Almanya’da olduğu gibi Almanya’nın geleceğini de Müslümanlar Müslüman olmayanlar ile birlikte şekillendireceklerdir. Dolayısıyla Müslüman toplumu olarak tarihi sorumluluğumuzu daha iyi kavramamız ve bu görevi sahiplenmemiz gerekiyor. İçinde yaşadığımız toplum artık bizim toplumumuzdur, bu toplumun mutlulukları ve güzelliklerini paylaşırken onun sorunları ve dertleri ile de ilgilenmemiz ve toplumun her safhasında Müslümanlar olarak katkı sağlamalıyız. Alman toplumunun sesimizi duymasını istiyorsak, bizim de bu topluma söyleyecek sözümüz olmalıdır. Bunun olabilmesi için her şeyden önce daha fazla eğitime ihtiyacımız var. Dinimizi ve kültürümüzü gelecek nesillerimize aktarmak için kurum ve camilerimizdeki eğitimimize ağırlık vermeli, toplumsal görevlerimizi daha iyi yerine getirmek ve bu toplumda hak ettiğimiz yerimizi alabilmemiz için çocuklarımızı okullarda daha başarılı olmaları ve kendilerini en iyi şekilde yetiştirmeleri için teşvik etmeli ve desteklemeliyiz. Resulullah Efendimiz’in “Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu!” sözü daima bize ışık tutmalıdır.
İslam Kültür Merkezleri Birliği’nden (VİKZ) Murat Pırıldar
“BUNDAN SONRA HAKLARIMIZI DAHA RAHAT İFADE EDECEĞIZ”
ZAMAN: Müslümanlarla yapılan anlaşmadan ne anlayabiliriz?
PIRILDAR: Din özgürlüğü, dini bayramlar, yüksek eğtim, okullarda din dersi ile ilgili eğitim düzeni, hastane, hapishane gibi kamu kurumlarında hizmet verme, kamusal ve özel medya ile olan ilişkiler, gayrimenkul ve imar mevzuatı, cenaze ve defin mevzuunda İslami usullerin uygulanması ve geleceğe yönelik maddeler.
ZAMAN: ‚Devlet Anlaşması‘ başka neleri kapsıyor?
PIRILDAR: Metinde zikrolunan maddeler, dini bayramların tanınması ve okullarda din dersi verme hakkının verilmesi hariç başka kanun ve yönetmeliklerde mahfuz haklar olması hasebi ile bir iyi niyet ifadesi olarak değerlendirilebilir.
ZAMAN: İleride bu anlaşmanın içerisine kiliseler gibi din dersi verme hakkı, İslami kuruluşların dini cemaat olarak tanınması ve benzeri eşit haklar olarak nitelendirilebilecek maddeler eklenebilecek mi?
PIRILDAR: Bu maddeler bu konuları içermektedir. Anlaşma gereği 10 yıl sonra, yapılan tecrübeler ışığında ihtiyaca göre metinde değişiklik mümkün.
ZAMAN: Anlaşma sonrası, örneğin her hangi bir konuda şöyle bir talebimiz olsaydı dediğiniz konu var mı?
PIRILDAR: Elzem olan konu İslamiyet’in resmen tanınması idi ve bu gerçekleşmiş oldu. Diğer maddelerin tamamı bu elde edilmiş olan hakka bağlı olması hasebi ile bize “Bu fırsatı kaçırdık!“ dedirtecek bir durum kalmadı. Aksine, bundan sonra olacak taleplerimizi daha rahat ifade etme hakkı elde edilmiş oldu.
ZAMAN: Anlaşmayı diğer eyaletlere tavsiye eder misiniz?
PIRILDAR: Evet, tavsiye ederiz. Hamburg modeli örnek alınabilir.
ZAMAN: Diğer eyaletlerde aynı anlaşmaya varılması halinde hangi kriterlere dikkat edilmeli?
PIRILDAR: Esas olan, dini cemaat statüsünün elde edilmesidir. Bu durum, beraberinde anayasal haklar getirmektedir. Bunun haricinde Almanya’daki eyalet sistemi her eyalete, örneğin eğitim mevzuunda olduğu gibi, bir takım alanlarda kendine has kanunlar çıkarma hakkı tanımaktadır. Anlaşma yapılacak eyaletin bu hususi kanunlarını dikkate almanın da elbette faydalı olacağı kanaatindeyiz.
ZAMAN: Bu anlaşmayla birlikte Müslüman toplumuna mesajınız var mı?
PIRILDAR: Anlaşma, Müslümanların toplumsal sorumluluk taşıdığını göstermektedir. Bu sorumluluk bilinci ile topluma katkıda bulunup, toplum çıkarları için çalışmamızın ehemmiyetini unutmamalıyız.
RAMİS KILIÇARSLAN / HAMBURG

Yorumlar kapatıldı.